Uğur Mumcu 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önündeki arabasına konan bomba ile katledildi, 51 yaşındaydı. Kırşehirliydi, annesi evde dört çocuğunu büyütmek için çalıştı, babası Tapu Kadastro Müfettişliği yaparak evin geçimini sağladı. Mumcu, 1976'da Güldal Homan ile evlendi, Özge ve Özgür adında iki çocuğu oldu.
Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 1965'te "Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?" başlıklı makalesiyle Yön dergisinde yazmaya başladı. 12 Mart 1971 Askeri Darbesi'nde orduya hakaret ettiği gerekçesiyle Mamak Askeri Cezaevi'nde bir yıla yakın kaldı, yedi yıl hüküm giydi. Yargıtay kararı bozunca serbest bırakıldı.
Mumcu hayatı boyunca Kim, Akşam, Türk Solu, Ant, Cumhuriyet, Devrim, Ortam, Anka Ajansı gibi yayınlarda çalıştı, 25 kitap* onlarca araştırma ve yazı yazdı.
Soruşturma-kovuşturma
Uğur Mumcu cinayeti soruşturmasında yedi yılın sonunda 2000'de Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun Beykoz'daki villasına yapılan baskında bulunan hard disklerden hareketle İstanbul'da Tevhit - Selam / Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.
11 Temmuz 2000'de Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerini de içeren "Umut Davası"nda 15'i tutuklu, 17 sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, Mumcu'nun aracına konulan bombanın Ferhan Özmen tarafından yapıldığı ve araca Necdet Yüksel'in gözcülüğünde Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği ifade edildi.
Sanıklardan Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Ferhan Özmen'e "Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Örgütün İran bağlantısını sağladığı iddia edilen Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız, Aydın Koral ve firari sanık Oğuz Demir gıyabında dava sürüyor.
Mumcu davasında üç sanık cezalandırıldı ama olayın arkasındaki isimler bulunmadı, cezalandırılmadı.
Kızı Özge Mumcu anlatıyor
Babam bir kişiye yapılan haksızlığı tüm topluma yapılmış sayan biriydi. İşin kolayına kaçmazdı, belgesiz ve bilgisiz hiçbir konu hakkında yazmadı. Araştırmacılığı yaşama biçimine dönüştürmüştü, yazı ve kitapları "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" ilkesinin tanıklarıydı.
Aydınlanma devrimini özümsemiş, ödünsüz bir devrimciydi. Düşünce ve davranışları bu değerlerden oluşuyordu. Siyaset, mafya ve tarikat ilişkilerini çözmek istiyordu.
"Toplumun gözü, kulağı, beyniydi"
Doğru bildiği yolda, her türlü tehdide rağmen yürüdü. Haksızlıkları, sömürüleri, adaletsizlikleri kimseden korkmadan sergiledi. Bir an olsun umutsuzluğa kapılmadı. Bir devrim meşalesi gibi, gericiliğin, tutuculuğun, sömürünün, yolsuzluğun ve cinayetlerin üstüne gitti. Terörün sadece Türkiye'ye özgü bir olgu olmadığını, uluslararası boyutu olduğunu söyledi.
Babam kitlelere mal olmuş bir yazardı; toplumumuzun gözü, kulağı beyniydi. Ona göre çağımızın en büyük suçu, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı çıkmayarak susmaktı. Babam bu suçu işlemediği için öldürüldü.
Ölümü ülkeyi ayağa kaldırdı. Çünkü öldürülen ülkenin, halkın kendisiydi. Uğur Mumcu ile birlikte öldürülen, yığınların düşüncesiydi, özlemleri ve umutlarıydı. Aradan geçen zamana rağmen babamın cinayeti aydınlatılamadı, ama neyse ki, ciltler dolusu kitapları var ve onları okuyanlar cinayetin arkasında kimlerin olduğunu görebiliyor.
"Babam korunmadı, soruşturma savsaklandı"
Babam tehdit ediliyordu. Nitekim cinayetten hemen sonra yeteri kadar korunup korunmadığı tartışması alevlendi. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ve Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğlu babamın korunduğu yönünde beyanlar verdi.
Sezgin, Nokta Dergisi'ne, "Onu korumayıp da kimi koruyacağız?" diyecek kadar iddialıydı. Şahinoğlu da benzer şeyler söylemişti, ancak ne Karlı Sokak'taki polis noktasında bekleyen polislerin, ne de Hassas Bölge Koruma ekiplerinin, değil babamın arabasını tanımak, hangi evde oturduğundan, hatta kim olduğundan bile haberleri olmadığı ortaya çıktı.
"İhmal etmişiz"
1994'te annem dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a korumayla ilgili neden yazılı emir verilmediğini sorduğunda, Ağar, "İhmal etmişiz" yanıtını verdi. Nitekim güvenlik güçlerinin ihmali ile ilgili suç duyurusundan da bir sonuç çıkmadı.
Annem aynı yıl Adalet Bakanlığı'na DGM Savcısı Ülkü Coşkun'un soruşturmayı savsakladığı gerekçesiyle dilekçe verdi. Çetrefilli dava sürecinin sonunda soruşturmada ihmali olduğu tespit edildi, ancak Coşkun hakkında disiplin cezasının uygulanamayacağı belirtildi, neden olarak ise "devlet sırrı" gösterildi.
Babamın soruşturması 1990'larda işlenen diğer gazeteci cinayetleriyle kıyaslandığında daha uzun ve detaylıydı. Ancak bu aradan geçen 20 yıla rağmen halen cinayet tam anlamıyla aydınlatılamadı.
Avukat Halil Sevinç anlatıyor
Uğur Mumcu cinayetini haber aldığımda şehir dışından yeni gelmiştim. Hemen Uğur'un evine gittim. Titiz bir olay yeri incelemesi gerekiyordu. Ancak olay yerinde tam bir kargaşa yaşandı; polis çevreyi kordon altına almakta güçlük çekti. Parçaları toplamak için gelen görevlilerin yanında delil torbası yoktu, çevreden naylon poşet istendi.
"Ortalığı çalı süpürgesiyle temizlediler"
Orada Uğur ile aynı gazeteden bir gazeteci arkadaşla karşılaştık. Ben delillerin kaybolacağından endişelendiğim için ayrıntılı fotoğraf çekmelerini istedim. Ancak ne yazık ki 15-20 dakika içinde çalı süpürgesiyle ortalığı temizlediler ve olay yerinin ayrıntılı fotoğrafları çekilemedi.
Soruşturma sürecinde ortaya "Cinayetin failini biliyorum" diyen bir sürü kişi çıktı. Böyle durumlarda birileri hedef saptırmak veya siyasi çıkar sağlamak ister. Hatta Abdullah Argun Çetin TV kanallarını dolaştı. En sonunda 1998'de hakkında fer'i fail (olaya uzaktan karışan, destek olan) olarak dava açıldı. En sonunda Çetin'in dosyasının DGM'nin görev kapsamına girmediğine karar verildi; zaten hedef saptırmayı esas alan bir davaydı.
Tevhit-Selam bağlantısı
2000'de İstanbul'da Tevhit - Selam / Kudüs Ordusu adlı örgüte, Hasan Kılıç ve arkadaşlarına ulaşıldı. Bu örgüt Tevhid dergisi, Akademi Tercüme Bürosu ve Selam gazetesi etrafında toplanmıştı. Bu bağlantılarla Ferhan Özmen aracılığıyla Ankara'daki grup ortaya çıkarıldı.
İddianamede, örgütün yöneticisi ve üyesi olan, bu örgüte yardım ve yataklık etmekle suçlanan sanıkların amaçlarının, "Türkiye'deki mevcut anayasal düzeni silah zoruyla değiştirerek, yerine İran rejimine benzer bir İslam devleti kurmak" olduğu belirtildi.
Kararlar, süren davalar, firariler
2002'de Yargıtay Necdet Yüksel'e ve Rüştü Aytufan'a müebbet hapsi onadı. 28 Temmuz 2005'te Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Özmen'e, aynı suçtan ağırlaştırılmış müebbet, Ekrem Baytap'a 15 yıl hapis cezası verdi.
Yedi sanık (Abdulhamit Çelik, Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin, Fatih Aydın, Muzaffer Dağdeviren ve Yusuf Karakuş) altı yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklar hakkında Topluma Kazandırma Yasası'na göre indirim yapıldı. Firari sanık Oğuz Demir'in dosyası ayrıldı.
2006'da Yargıtay 9. Ceza Dairesi Özmen hakkındaki kararı onadı. Sanık Baytap'a verilen 15 yıl hapis cezası bozuldu. Diğer sanıkların ise Topluma Kazandırma Yasası'ndan yararlanamayacaklarına işaret edildi.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2009'da Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütü mensubu Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral'ın yargılamasına başladı. Sanıkların Tahran'da yaşadığı ve örgütün İran bağlantısını sağladıkları belirtildi. Firari Oğuz Demir ile birlikte bu sanıklar hala aranıyor.
"Dava aydınlatılmadı, zamanaşımı riski var"
Ferhan Özmen, Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve diğer faillerin cezalandırılması, dosyanın kapandığı anlamına gelmiyor. Yani Uğur Mumcu davası ile ilgili içimize sinmeyen katledilen onlarca gazetecininkiyle aynı: Cinayet tüm yönleriyle ve bağlantılarıyla aydınlatılamadı.
Davanın zamanaşımı süresi 2023'te dolacak. Ama uluslararası sözleşmelere göre bu eylemler belli kişileri sistematik bir şekilde katletmeyi amaçlıyordu. Yani insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında değerlendirilmeli ve zamanaşımına uğramamalı. Ancak savcılıktan bu konuda henüz bir mütalaa gelmedi.
Dava zaman aşımına uğrarsa konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyabiliriz. Ancak son Anayasa değişikliği gereği, önce Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi gerekiyor. Bu da işlerin hayli çetrefilleşmesi, Uzlaşma Komisyonu'nun devreye girmesi, dolayısıyla AİHM'e gidiş yolunun tıkanması demek.
*Suçlular ve Güçlüler, Sakıncalı Piyade, Bir Pulsuz Dilekçe, Büyüklerimiz, Çıkmaz Sokak, Tüfek İcad Oldu, Silah Kaçakçılığı ve Terör, Söz Meclisten İçeri, Terörsüz Özgürlük, Ağca Dosyası, Papa Mafya Ağca, Liberal Çiftlik, Devrimci ve Demokrat, Aybar ile Söyleşi, İnkılap Mektupları, Rabıta, 12 Eylül Adaleti, Bir Uzun Yürüyüş, Tarikat Siyaset Ticaret, Kazım Karabekir Anlatıyor, 40'ların Cadı Kazanı, Kürt İslam Ayaklanması, Gazi Paşa'ya Suikast, Kürt Dosyası, Sakıncalı Piyade (tiyatro), Mobilya Dosyası, Söze Nereden Başlasam, Bu Düzen Böyle mi Gidecek?, Bomba Davası ve İlaç Dosyası, Sakıncasız (tiyatro), Eğilmeden Bükülmeden. (EG/BA)
* Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık dizisindeki diğer yazılar için
Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık/ Emel Gülcan
Başlarken: Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık / Emel Gülcan
20 Gazeteci 20 Hikaye/ Emel Gülcan
Bundan 20 Yıl Önce/ Helmut Oberdiek
OHAL'de Gazetecilik; Ne Yapabilirdik?/ Naci Sapan
"Faili Meçhul"ler ve Cezasızlık/ Turgay Olcayto
“Cengiz Hayatından, Ben Kalemimden Oldum” / Recep Kavuş
Gazetenizi Yine Engelleyemedik Diye Bağırdılar! Yurdusev Özsökmenler
Siyasi Cinayetler ve Cezasızlık7 Yavuz Önen
Nazım Babaoğlu'nun Kaybedilişi
Cezasızlık, Hukukun Üstünlüğü ve Yaşa/Türkiye Davası/ Hüsnü Öndül
Demokrasi Yoksa Suçlar Ve Suçlular Cezasız Kalır/ Ahmet Abakay
Devlet Terörünün Cezasız Kalmadığı Bir Ülke Düşünebilir(miy)iz? / Serap Işık
Min Dit/ Özcan Kılıç
Yüzleşmek İçin Birkaç İyi İnsan Gerekli/ Hülya Üçpınar
Neden Özgür Gündem’deyim? / Eren Keskin
Devlet Politikası Olarak Cezasızlık/ Saniye Karakaş
Tüm Metin Göktepe’leri Yaşatmak!/ Erol Önderoğlu
Metin Göktepe Cinayeti/ Meryem Göktepe
Ne İşim Var Burda? Leena Reikko
Ertuğrul Kürkçü: Namık Tarancı: Faili Meçhul Saatinde Devrilmiş Bir Heykel
Gazeteci Katlinde Gazetecilerin Görevi/ Füsun Özbilgen
“Cinayet Soruşturmasında Yapılacaklar Bellidir
Hrant Dink Cinayeti, Kovuşturma ve Yargılama/ Fethiye Çetin
Ferai Tınç: “Dosyalardaki Engellemeler Kamuoyuyla Paylaşılmalı”
Melda Onur: Gazeteci Cinayetlerini Arastirma Komisyonu Kurulmali
Tahir Elçi: “İnsanlığa Karşı Suç Olarak Değerlendirilebilir”
Basın Örgütleri Hemfikir: Geçmişle Yüzleşmeli!
Oral Çalışlar: "Tuğlayı Çekecek İrade Oluşmalı"
Melda Onur'dan Önerge: Meclis ''Öldürülen Gazeteciler''in Faillerini Araştırsın
/oldurulen-gazeteciler-ve-cezasizlik">tıklayınız.