Habere giderken tedirgindiler. Kaçırılabilir, kaybedilebilir veya öldürülebilirlerdi.
Tehdit edildiler. "Kaleminiz kırılacak" yazan notlar aldılar, gözaltında kendilerine "Bırak o işi" denildi.
Bırakmadılar. Öldürüldüler.
Sonrasında aileleri, cenazeleri, kimi zaman mezar taşları bile rahat bırakılmadı. Çoğunun soruşturması "faili meçhul" kaldı. Tetiği çekenlerin yargılandığı ender durumlarda ise deliller karartıldı, emri verenler bulunamadı.
bianet'in Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık yazı dizisi tam da bunları anlatıyor.
Neden "Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık?"
2009'da Filipinler'de yaşanan gazeteci katliamının ardından Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 23 Kasım'ı "Dünya Cezasızlıkla Mücadele Günü" ilan etti. bianet'in de üyesi olduğu "Uluslararası İfade Özgürlüğü Değişimi: İfade Özgürlüğü için Küresel Ağ" (IFEX) geçtiğimiz yıldan beri ifade ve basın özgürlüğü alanında işlenen suçlara karşı Cezasızlıkla Mücadele Kampanyası yürütüyor.
Cezasızlık olgusuyla iç içe yaşadığımız Türkiye'de, biz de bianet olarak bu mücadeleye katkı sunmak ve öldürülen gazetecileri unutturmamak ve yeniden yargı yolunun açılarak faillerin bulunması için "Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık" yazı dizisini hazırladık.
İsimleri belirlemek kolay değildi
Eylül'de başladığımız projede ilk durağımız meslek örgütlerinin "Öldürülen Gazeteciler" listeleriydi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) 64 ve Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin (ÇGD) 76 kişilik "Öldürülen Gazeteciler" listelerini inceledik. 1990-2007 döneminde öldürülen 29 gazeteciden oluşan bir liste hazırladık.
Çalışma boyunca yedi gazeteciyle (Ruhi Can Tul, Mehmet Topaloğlu, Mecit Akgün, İsmail Ağaya, Muzaffer Akkuş, Yaşar Aktay ve Yahya Orhan) ilgili bilgilere ve yakınlarına henüz ulaşamadık, üç gazetecinin (Kamil Koşapınar, Ercan Gürel ve Rıza Güneşer) ölüm nedenlerinin gazetecilik faaliyetiyle olduğunu belirleyemedik.
Görüşmeler sürerken sadece eksilenler değil, çalışmaya yeni eklenen de oldu. Meslek örgütlerinin listesinde adı geçmeyen gazeteci Yaşar Parlak'ın 2004'te öldürüldüğünü öğrendik.
20 isim, 40 tanık, saatler süren görüşmeler
Böylece 20 isim belirledik. Yakınlarına, varsa avukatlarına ulaştık, yaklaşık 40 kişiyle saatler süren görüşmeler yaptık. Cezasızlık olgusu üzerine çalışan veya döneme tanıklık etmiş gazeteci, avukat, hak savunucularından yazılar istedik.
Çalışmanın en zor tarafı, öldürülen gazetecilerin ailelerine, arkadaşlarına ulaşmak ve yakınlarını kaybetmiş bu insanlara o günleri yeniden anlattırmaktı. Bir diğer zorluk ise, cinayetlerin hukuki akıbetleriyle ilgiliydi. Soruşturma dosyaları uzun süre önce rafa kaldırılmıştı, çoğunda soruşturmaları baştan beri takip eden bir avukat bile yoktu
Eninde sonunda cezasızlık
O dönemde öldürülen gazetecilerle ilgili dosyaların dokuzunun doğrudan "faili meçhul" olarak değerlendirildiğini ve zamanaşımı riskiyle karşı karşıya olduğunu öğrendik.
Altı gazeteci cinayetinde faillerin adı "Hizbullah" ile bağlantılı olarak geçiyordu. Bu isimlerin bir kısmı doğrudan gazeteci cinayetlerinden değil, "örgüt üyesi olmak"tan yargılandı. Bir kısmı cezalandırıldı, bir kısmının öldürüldüğü iddia edildi.
Özellikle Hizbullah Ana Davası'nda adı geçen faillerden bazıları 1 Ocak 2011'de yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) kapsamında, tedbir şartıyla 3 Ocak 2011'de tahliye oldu. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 11 gün sonra sanıkların tekrar tutuklanmasına karar verdiyse de sanıklar çoktan kayıplara karışmıştı.
Bazı davalarda ise failler yakalandı ama cezasızlık tartışması bitmedi. Musa Anter cinayetindeki tetikçi zanlısı tutuklandı, henüz duruşmaya çıkarılmadı. Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink cinayetlerinde faillerin bir kısmı yargılandı, cezalandırıldı. Fakat dört cinayette de emri verenler, zanlıları suça bulaştıranlar, kısaca olayın arkasındaki isimler cezasız kaldı.
İstiyoruz ki...
Bu çalışma son 20 yılda işlenen "faili meçhul" gazeteci cinayetlerini "cezasızlık olgusu"ndan yola çıkarak gündeme getirmeyi, görünür ve tartışılır kılmayı, yeniden yargılama imkânlarını ortaya koymayı amaçlıyor.
İstedik ki öldürülen gazetecilerin dosyaları raflarda kalmasın, cezasızlık yeni cinayetleri teşvik etmesin, gazeteciler öldürülmesin. Daha fazla uzatmak yerine sözü gazetecilerin hikâyelerine bırakalım.
Teşekkürler
''Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık'' dosyası kolektif bir çalışmayla hazırlanabildi.
Öldürülen gazetecilerin ailelerine, varsa avukatlarına ulaşmamızda başta Özgür Gündem gazetesindeki ve Dicle Haber Ajansı'ndaki (DİHA) arkadaşlarımız olmak üzere gazeteci örgütleri, avukatlar, döneme tanıklık eden gazeteciler, insan hakları savunucuları ve İnsan Hakları Derneği merkez ve şubeleri çalışanlarına yardımları ve Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'ne destekleri için teşekkür ederiz.
bianet'te de stajyer arkadaşlarımız dahil gündelik haber koşuşturması içinde, bantların çözülmesinden fotoğrafların teminine ve telefon numaralarının bulunmasına kadar hep birlikte koşuşturduk. (EG/BA)
* Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık dizisindeki diğer yazılar için tıklayınız.