Hatip Kapçak18 Kasım 1992'de Mardin Mazıdağı'nda silahlı saldırıya uğradı. Öldü, 32 yaşındaydı. Mardinliydi. Annesi evde on çocuğunu büyütmek için çalıştı, babası işçilik yaparak evin geçimini sağladı.
Diyarbakır Öğretmen Okulu'nu bitirdi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinde altı yıl Diyarbakır Cezaevi'nde kaldı. Kamu haklarından men edildiği için öğretmenlik yapamadı. Cezaevinden çıktıktan sonra Halkın Emek Partisi'ne (HEP) üye oldu. 1986'dan sonra gazeteciliğe başladı. Diyarbakır Söz, Özgür Gündem ve Güneş gazetelerine haberler yaptı. Hatip Kapçak öldürüldüğünde Hürriyet Haber Ajansı muhabiriydi, evliydi ve iki oğlu vardı.
Hatip Kapçak cinayeti 20 yıldır "faili meçhul", Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturmada hiçbir gelişme olmadı. Dosya 16 Ekim 2012'de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe verilmesine rağmen, 19 Kasım'da, yani bugün zamanaşımına uğruyor.
Kardeşi Genco Kapçak anlatıyor
Hatip Ağabeyim hep aktif biriydi. 1960 doğumluydu. 1970'lerde Öğretmen Okulu'ndayken sağ-sol çatışmasında yaralandı, üç ay hastanede yattı. Çocukla çocuk, büyükle büyüktü, çok merhametliydi.
Bölgede yaşananları halka duyurmak istedi ve gazeteciliğe başladı. Köylerde jandarmanın baskısına dair haberler yaptı. Aynı zamanda fotoğrafçı dükkânımızda çalışıyordu, Mazıdağı'nda herkes onu tanırdı. Ona "Xebat" (işçi, emekçi) lakabını takmışlardı.
"Kimseden korkmazdı"
Hatip tehdit ediliyordu. Hatta 26 Nisan 1992'de evi taranmasına rağmen Mazıdağı'nı terk etmedi. Çünkü kimseden korkmazdı. Vurulmadan bir süre önce, Cemilağabeyim "Biraz buradan uzaklaş" demiş, Hatip kabul etmemiş.
Olay günü ağabeyim arkadaşını ziyaret için Nusaybin'e gidecekmiş. Dayımın oğlu Siyamettin Kapan ile birlikte akşam altı civarı evden çıkmışlar. Tanıkların anlatımına göre dört kişi Gündoğan Mahallesi'nde pusu kurmuş. Bizimkiler evden 150 metre uzakta Atatürk İlköğretim Okulu civarından geçerken ateş etmişler. Saldırganlar şalvarlı, kasketli ve yüzleri örtülüymüş.
Bizimkilerde de silah varmış ve kendilerini korumaya çalışmışlar, karşı koymuşlar. Siyamettin'in anlatımına göre kurşunlar saldırganların üzerinden sekmiş. Bu bilgi üzerine saldırganlarda çelik yelek olabileceğinden şüphelenmiştik.
Failler olay yerinden kaçarken çevreye ateş etmeye devam etmiş. Sesleri duyup evlerinden çıkan iki kişiyi öldürmüşler, iki kişiyi ise yaralamışlar.
"Kucağımda vefat etti"
Silah seslerini duyunca evden fırladık. Olay yerine gittiğimizde ağabeyim yaralıydı. Dayımın oğlu, kaçıp akrabasının evine sığınmıştı. Ağabeyimi Diyarbakır'a hastaneye götürmek için taksiye bindirdik. 100 metre sonra kucağımda vefat etti.
Hatip Ağabeyimin cenazesini ertesi sabah, 19 Kasım'da defnettik. O dönemde cinayetle ilgili hizbul-kontradan ve itirafçılardan şüphelendik.
Olaydan sonra birkaç kişinin ifadesi alındı ama detaylı bir soruşturma yürütülmedi. 2004'te çıkan "Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik" çerçevesinde tazminat davası açıldı ve ailemiz tazminat aldı. Ama cinayetle ilgili failler bulunamadı ve cezalandırılmadı.
Avukat Sedat Çınar anlatıyor
Hatip Kapçak, bölgede kanaat önderiydi. Kürdistan Ulusal Kurtuluş (KUK) örgütü üyesiolmak iddiasıyla yargılandığı Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi'nde hüküm giymişti.Mazıdağı'ndaki halk tarafından sayılırdı ve sevilirdi. Bölgede yaşanan şiddetin dozunu azaltan tampon gibiydi.
Cinayette uzun namlulu silahlar kullanılmış. Olay yerinde dokuz milimetre çapında 12 boş kovan bulunmuş. Siyament Kapan yaralı kurtulmuş, Hatip ise yakın mesafeden, başından vurulmuş. Otopside sağ ve sol kaşında, boynunda ve kollarında beş kurşun deliği tespit edilmiş.
"1992'de hazırlık tahkikatı başlatıldı"
Olayla ilgili Mazıdağı Cumhuriyet Başsavcılığı'nda 1992'de hazırlık tahkikatı başlatıldı. Savcılık olayın radikal İslamcı gruplara mensup kişilerce gerçekleştirildiğini düşündüğü için dosyayı 21 Haziran 1995'te Diyarbakır DGM'ye gönderdi. Dosya 1995 / 2627 sayısı ile hala açık.
Kapçak'ın dosyasında faillerin tespiti için daimi arama kararı var. İki ayda bir emniyetten failin bulunamadığına dair cevaplar dosyaya ekleniyor. Son olarak Mazıdağı Kaymakamlığı İlçe Emniyet Amirliği 25 Mart 2010'daki cevap yazısında "Olayın faillerinin bugüne kadar ilçemiz dâhilinde kimliklerinin tespitinin mümkün olmadığı, olayın araştırılmasına devam edildiği bildirilmiştir" dedi. 2010'dan sonra dosyada yazışma dahi yok.
"20 yıldır ortada fail yok"
Zamanaşımına karşı dilekçe verdik ama maalesef hukuki olarak kullanabileceğimiz başka bir yol yok. Çünkü 20 yıldır ortada fail yok. Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Başsavcılığı ve Eski DGM Savcılığı sadece Mazıdağı Emniyet Müdürlüğü ile malum yazışmaları yapmış. Özel bir ekip kurmak, Emniyet Genel Müdürlüğü'nü devreye sokmak veya bilgi sahibi olanların ifade vermelerini teşvik etmek gibi yöntemleri kullanmamış.
Zamanaşımı girişiminden sonuç alamadığımız için aileye yaşam hakkı ihlali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmalarını tavsiye edeceğim. Bu noktada karar aileye ait. (EG/BA)
* Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık dizisindeki diğer yazılar için tıklayınız.