Umut Davası'nda Uğur Mumcu'nun ailesinin avukatı olan Halil Sevinç, davayla ilgili herhangi bir zamanaşımının olmadığını söyledi.
bianet'e konuşan Sevinç, şu an görülmekte olan davalar hakkında zamanaşımının otuz yıla çıktığını, bunun dışında açılabilecek davalarla ilgili uluslararası anlaşmalara göre zamanaşımının işletilemeyeceğini ifade etti.
2023'e kadar zamanaşımı yok
"Benim görüşüm, bu tür davalarda artık zamanaşımı işlemez. İşlememesi de gerekir. Yaygın kanaat, haklarında dava açılmamış, tespit edilmemiş kişiler hakkında zamanaşımı işleyebileceği yönünde. Fakat şu anda görülmekte olan davalar hakkında zamanaşımı 30 yıla çıkmıştır, yani 2023'e kadar devam eder."
"Ancak, birisi gelip de 'ben yaptım derse o kişi için zamanaşımı geçerli olur' diyorlar. Fakat bence geçerli olmaması gerekir.
"Anayasanın 90. maddesine göre milletlerarası sözleşmeler, usulüne uygun olarak yürürlüğe konduğu için iç hukuk haline gelmiştir, dolayısıyla Türk Ceza Kanunu (TCK) 77. madde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları, Soykırım Sözleşmesi paralelinde değerlendirme yapılırsa, burada zamanaşımının işlemesi söz konusu olamaz."
Sevinç bu noktada, dava dahilinde yargılananlar için önümüzdeki on yıl içerisinde zamanaşımının kesinlikle söz konusu olmadığını belirtti.
Süpürülen deliller, hedef saptırmalar...
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'ta evinin önünde arabasına konan bombanın patlamasıyla öldürülmüştü.
Sevinç patlamanın olduğu gün, olay yerinde delillerin "çalı süpürgesiyle" süpürüldüğünü aktardı. Soruşturma sürecinde ortaya "Cinayetin failini biliyorum" diyen birçok kişi çıktı.
1998'de Abdullah Argun Çetin hakkında fer'i fail (olaya uzaktan karışan, destek olan) olarak dava açıldı. Sevinç, Çetin'e açılan davayla ilgili şunları söyledi:
"Abdullah Argun Çetin televizyonlara çıktı ve dedi ki 'öldürenlere yol gösterdim', 'yardım ettim'. Asli fail değil fer'i fail olarak dava açıldı.
"Hatta biz de 'asli failin olmadığı yerde fer'i fail davası açamazsınız' dedik. En sonunda Çetin'in dosyasının DGM'nin görev kapsamına girmediğine karar verildi; zaten hedef saptırmayı esas alan bir davaydı."
Dava, iddialar, cezalar
Cinayetten ancak yedi yıl sonra 2000'de, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun Beykoz'daki villasına yapılan baskında bulunan hard disklerden hareketle İstanbul'da Tevhit - Selam / Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.
11 Temmuz 2000'de Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerini de içeren "Umut Davası"nda 15'i tutuklu, 17 sanığın yargılanmasına başlandı.
İddianamede, Mumcu'nun aracındaki bombayı Ferhan Özmen'in yaptığı ve araca Necdet Yüksel'in gözcülüğünde Oğuz Demir'in yerleştirildiği ifade edildi.
Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız, Aydın Koral ve firari sanık Oğuz Demir'in örgütün İran bağlantısını sağladığı iddia edildi.
Sevinç sanıklardan üçünün ikametgahının İran'ın başkenti Tahran olarak gösterilmesine, hatta iddianamede "Askeri yönden İran'da eğitilmişler ve doğrudan gizli olarak bağlantı kurulan bu tip elemanlara ayrıca bomba ve silah eğitimi verilerek örgütsel gruplarla bağlantıları kesilmiştir" denmesine rağmen, bugüne kadar İran makamlarından bir açıklama istenip istenmediğini bilmediklerini ifade etti.
Sanıklardan Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Ferhan Özmen'e "Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Mumcu davasında üç sanık cezalandırıldı ama olayın arkasındaki isimler bulunmadı, cezalandırılmadı. (EA)