"Eğitim, öğretmeni susturup öğrenciyi müşteri yapan bir sistemle değil; bilgiyi sevdiren, sorgulamayı öğreten bir anlayışla yükselir."
Eğitim, bir toplumun geleceğini şekillendiren en temel unsurdur. Ancak günümüzde okullar, eğitimden çok birer “geçiş noktası” hâline gelmiş durumda. Peki, okullar nasıl bu hale geldi? Öğrenci disiplini neden kayboldu? Öğretmenler neden eski saygınlıklarını yitirdi? Velilerin aşırı müdahalesi, sınav odaklı eğitim sistemi ve teknolojinin yanlış kullanımı gibi etkenler, eğitim kalitesinin düşmesine nasıl katkıda bulundu?
Eskiden öğretmenlere saygı, derslere katılım göstermek ve belirli kurallara uymak bir zorunluluktu. Ancak artık öğrenciler, öğretmenlerine karşı gelmekten çekinmiyor, hatta bazıları öğretmeni şikâyet etmekle tehdit ediyor. Velilerin çocuklarını her koşulda haklı görmesi ve eğitim sisteminin öğrenci odaklı bir "müşteri" anlayışıyla yönetilmesi, disiplini zayıflatan önemli faktörler arasındadır.
Bir zamanlar toplumda büyük bir saygınlığa sahip olan öğretmenler, günümüzde neredeyse hiçbir yetkiye sahip değil. Eskiden bir öğretmenler sınıf düzenini sağlamak için belli yaptırımlar uygulayabiliyordu. Ancak günümüzde öğretmenin öğrenciyi sesini biraz yükseltmesi bile şikâyet konusu olabiliyor. Eğitim yöneticileri ve veliler, çoğu zaman öğretmeni savunmak yerine öğrenciyi haklı görerek öğretmenin otoritesini zayıflatıyor. Bu durum, öğretmenlerin mesleklerine olan bağlılıklarını ve motivasyonlarını da ciddi şekilde sarsıyor.
Velilerin eğitim sürecine katılımı elbette önemlidir, ancak günümüzde bu katılım eğitimcilerin otoritesini sarsacak şekilde gerçekleşiyor. Birçok veli, çocuğunun eğitimine destek olmak yerine öğretmeni eleştirmekle meşgul. Çocuğun dersteki başarısızlığının nedeni olarak öğretmeni veya eğitim sistemini suçlamak, veliler arasında yaygın bir alışkanlık hâline gelmiş durumda. Ödev yapmayan, derslere ilgisiz kalan veya saygısız davranan bir öğrencinin ebeveyni, çocuğunu uyarmak yerine öğretmeni suçlayabiliyor. Bu da öğretmenlerin işini daha da zorlaştırıyor.
Eğitimde öğrenme yerine ezberin teşvik edilmesi, okulların çöküşündeki en büyük etkenlerden biri. Öğrenciler, gerçekten öğrenmek ve anlamak yerine sadece sınavda başarılı olmak için çalışıyor. Sınav sisteminin giderek daha rekabetçi hâle gelmesi, öğrencileri dersleri bir bilgi edinme süreci olarak değil, bir yarış olarak görmeye itiyor. Bunun sonucunda analitik düşünme, problem çözme ve eleştirel bakış açısı gibi beceriler geri plana atılıyor.
Eğitim müfredatları, günümüz dünyasının gereksinimlerini karşılayacak şekilde geliştirilmek yerine, siyasi ve ideolojik müdahalelerle şekillendiriliyor. Çağın gerektirdiği becerileri kazandırmayan müfredatlar, öğrencileri gerçek dünyaya hazırlamak yerine sadece belirli sınavlara yönlendirmek için tasarlanmış durumda. Ayrıca, sanat, felsefe ve eleştirel düşünme gibi derslerin giderek daha az önemsenmesi, eğitimin niteliğini düşüren bir diğer etken.
Dijital teknolojilerin eğitimde kullanımı büyük fırsatlar sunarken, yanlış kullanımı da birçok soruna yol açıyor. Özellikle akıllı telefonların yaygınlaşması, öğrencilerin dikkat süresini kısaltıyor ve derslere olan ilgilerini azaltıyor. Ders esnasında sosyal medya ile ilgilenen, oyun oynayan veya video izleyen öğrenciler, eğitimi bir zorunluluk olarak görüyor ve öğretmenlerin ders anlatımına odaklanmakta zorlanıyorlar.
Özel okulların yaygınlaşması ve devlet okullarının bile bazı hizmetleri paralı hâle getirmesi, eğitimin bir kamu hizmeti olmaktan çıkıp ticari bir sektör hâline gelmesine neden oldu. Eğitim kurumları, artık öğrencilere nitelikli eğitim sunmaktan çok, velilerin memnuniyetini sağlamak için çalışıyor. Okul yönetimleri, öğrencileri “müşteri” gibi görerek eğitim politikalarını bu doğrultuda şekillendiriyor. Bu da eğitimde kaliteyi değil, rekabeti ve kâr odaklı yaklaşımları artırıyor.
Çözüm önerileri
Eğitimin içinde bulunduğu krizden çıkabilmesi için şu adımlar atılmalıdır:
Öğretmenlerin otoritesi yeniden güçlendirilmelidir. Öğretmenlerin yetkilerini artıran düzenlemeler getirilmeli, eğitim yöneticileri ve veliler öğretmene daha fazla destek olmalıdır.
Veliler bilinçlendirilmeli, aşırı müdahaleci yaklaşımlarından vazgeçmelidir. Eğitimin sadece öğretmenin değil, velilerin de sorumluluğunda olduğu anlatılmalıdır.
Disiplin anlayışı yeniden inşa edilmelidir. Öğrencilerin saygı ve sorumluluk bilinci kazanmaları için eğitim politikaları gözden geçirilmelidir.
Müfredat, çağın gerekliliklerine uygun şekilde düzenlenmelidir. Ezberci sistem terk edilmeli, analitik düşünme, problem çözme ve eleştirel bakış açısı kazandıran derslere ağırlık verilmelidir.
Teknoloji, doğru şekilde kullanılmalıdır. Dijital araçlar eğitim sürecine entegre edilmeli ancak öğrencilerin dikkati dağıtacak şekilde kontrolsüz kullanılmasının önüne geçilmelidir.
Eğitim, bir ticaret alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Eğitim kurumları, kâr amacı gütmeyen yapılar olarak ele alınmalı, fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
Okullar, bir toplumun geleceğini şekillendiren en önemli kurumlardır. Ancak son yıllarda eğitim sistemi, disiplinsizlik, öğretmen yetkisizliği, velilerin aşırı müdahalesi, sınav odaklı sistem ve eğitimin ticarileşmesi gibi sorunlarla boğuşmaktadır. Bu olumsuz gidişatı durdurmak için hem eğitim politikalarında hem de toplumsal anlayışta köklü değişiklikler yapılması şarttır. Aksi takdirde okullar, yalnızca diploma veren ama gerçek eğitim vermeyen kurumlar olmaya devam edecektir.
(AÖ/RT)