Türkiye için sağlık sistemi - 2

19 Mart’tan bu yana üniversiteler ayakta, muhalefet ayakta. Güvenli bir gelecek için, adalet için, ekmek, özgürlük, barış ve demokrasi için Türkiye halkları kol kola, omuz omuza sokaklarda. Her türden provokasyona karşı dikkatli, kolluk şiddetine, hatta işkencesine; yargının, iktidarın bütün taleplerini uygulanma aparatına dönüşüp yüzlerce, binlerce haksız gözaltı ve tutuklamalara inat hedefine ulaşmada kararlı bir toplumsal kalkışmayı, isyanı birlikte yaşıyoruz. İktidarın son anda bayram tatilini üç günden dokuz güne çıkartması da etkili olamadı. Türkiye’nin her yerinde üniversiteler, halklar sokakta. Gezi İsyanı’ndan bu zamana kadar böylesi yaşanmamıştı. Değiştirebilme umudu toplumun büyük bölümünün ortak duygusu haline geldi. Üniversiteler, halk yola çıktı. Meydanlar, sokaklar yeniden halkların, üniversiteler ise öğrencilerinin oldu.
Türkiye’de yeni bir rejim hayata geçecek ve bölüşüm ilişkileri yeniden düzenlenebilecekse sağlıklı bir toplum için nasıl bir sağlık sistemi gerekiyor sorusuna karşı birinci bölümünü paylaşmış olduğum yanıtı daha fazla gecikmeden tamamlamak gerekiyor. Birinci bölümde amaçla birlikte, sağlık sisteminin dört ana bileşeninden finansman başlığını ele almıştım. Şimdi kaldığım yerden, diğer üçü ile devam ediyorum.
Örgütlenme
İnsanlar sağlıklarını bozan etkenlerle bütün gününü/hayatını geçirdiği yaşam (ev, mahalle vb.), çalışma (fabrika, hastane, atölye, tarla vb.), eğitim vb. alanlarda karşılaşır. Sağlığımızı bozan etkenler genellikle buralardadır. İnsanların sağlığının bozulmasının engellenebilmesi, korunabilmesi için mahallede, okulda, fabrikada vb. alanlardaki sağlığı bozan etkenlerin ortaya çıkmasının, çıkmış olanların yok edilebilmesinin, yok edilemeyenlerin insanlara ulaşmasının engellenmesinin, ulaşabilenlerin etki edebilmesinin engellenmesinin vb. ilk aşamadan itibaren hedeflenmesi önemli ve önceliklidir. Bu nedenle, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi de bu alanlardan ve birbirinden ayrışmadan (işçi sağlığı için çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı, okul sağlığı için milli eğitim bakanlığı vb.), tek bir üst kurum altında (sağlık bakanlık vb.), ilgili diğer üst kurumlarla entegre olacak biçimde yapılandırılmalıdır. Böylece, insanlara hastalanmadan önce de sağlıklarını geliştirebilmek ve koruyabilmek için kişiye ve çevresine yönelik sağlık hizmetinin mekânsal ayrımı yapılmadan, bütünlük içinde sunulabilmesinin koşulları sağlanmış olur.
Sağlık kurum ve kuruluşları nüfusa dayalı ve bölgesel temelde basamaklandırılarak örgütlenmelidir. Bu temelde, sağlığın kişisel ve toplumsal düzeyde korunması ve geliştirilmesi ile hastalıkların ayaktan tanı ve tedavisi için her bir yaşam, çalışma, eğitim vb. alanlardan itibaren sağlık birimleri toplumun demografik, sosyal, kültürel vb. ile sağlıkla ilgili genel özellikleri dikkate alınarak “birinci basamak” sağlık kurumları olarak yapılandırılmalıdır.
Bu birimlerle organik ilişkiler kurularak, yataklı tedavi hizmetlerinin ana dallarda sunulduğu “ikinci basamak” sağlık kurumları da yine nüfusa dayalı ve bölgesel temelde tesis edilmelidir. Bundan sonrasında yan dal uzmanlıkların, ileri tıbbi teknoloji vb. gerektiren daha az görülen hastalıkların yatarak tanı ve tedavisi için “üçüncü basamak” ve/veya “özel dal” hastaneleri yine bölge ve nüfus temelinde sağlık örgütlenmesinin birer öğesi olarak kurulmalıdır.
Hizmet sunumu
Sağlık hizmetlerinin tümü, kamunun-hükümetlerin-devletin temel sorumluluklarından birisi olarak kabul edilmeli ve bu yasal olarak güvence altına alınmalıdır. Sağlık hizmetleri ticaretin, piyasanın tüm uygulamalarından muaf tutularak kamu sağlık kurumlarında, kamu eliyle, kamu tarafından istihdam edilen sağlık emekçileri tarafından, “sürekli”, kesintisiz olarak ve kişiyi çevresiyle bir bütün olarak ele alarak sunulmalıdır.
Türkiye’nin idari yapısı dikkate alınarak bazı kamu hizmetlerinin (temiz içme ve kullanma suyu, kent içi ulaşım vb.) sunumunda gözetilen paylaşım, sağlık hizmetlerine “toplum katılımı”nın organ ve mekanizmaları öncelenerek, merkezi hükümetin ve yerel yönetimlerin-belediyelerin yapısal varlığıyla şekillendirilmelidir. Sağlık hizmeti basamaklı örgütlenme modelinin önceliğinde her bir basamak ve/veya birimde sunulması planlanan hizmetin gerektirdiği “sağlık ekibi” tarafından üretilmeli ve sunulmalı. Sağlık ekibi, birimin en küçük yapısından genelini kapsayabilecek şekilde, bütün aşamalarında “yönetime katılmalı”dır.
Çalışma ortamı ve koşulları sağlık emekçilerinin sağlığını ve güvenliğini tehdit etmemesi gerekir. Bütün önlemler herhangi bir maliyet unsuru gerekçe gösterilmeksizin alınmalıdır. Bunun için tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında, birbirinden farklılıkları da göz önüne alınarak “sağlık emekçileri sağlık birimleri”, birinci basamak sağlık kurumları olarak tesis edilmelidir.
Sağlık hizmetlerinin sunumu cinsiyet, cinsel yönelim, inanç, dil, ülke yurttaşı olup olmamaya bağlı vb. her türlü ayrımcılığı dışlamayı hedefleyerek gerçekleştirilmelidir. Türkiye’nin resmi dilinin Türkçe olmasına karşın, bu dili bilmeyen, az bilen ya da kendini tam olarak ifade edemeyen milyonlarca insan birlikte yaşamaktadır. Uluslararası araştırmaların yanı sıra, Türkiye’de yapılan ve ülke genelini temsil eden bilimsel araştırmalara göre, anadili Türkçe olmayanlar sağlık hizmetlerine ulaşabilmede, sağlık hizmetlerini kullanabilmede önemli sorunlar yaşamaktadır. Türkiye’de özellikle ana ve çocuk sağlığı ile üreme sağlığı hizmetlerine ulaşabilmede anadiline bağlı olarak yaşanan sorunların, kadın ve çocuk sağlığına olumsuz yansıdığı, hatta bebek ve çocuk ölümlerinde artışa neden olduğu görülmüştür. Böylesi bir duruma engel olabilmek için, sağlık hizmetlerinin sunumunda Türkçe’nin yanında, Kürtçe ve Arapça başta olmak üzere diğer dillere de yer verilip herkesin anadilinde sağlık hizmeti alabilmesi, böylesi bir güvenceye sahip olduğunu bilmesi sağlanmalıdır.
Benzer hizmet birimlerinin hizmet sunumu için hizmet içeriği, bina ve sağlık ekibi yönünden de “standart” hale getirilmesi gerekir. Böylece, hizmete gereksinimi olanların hizmete ulaşmasında ve hizmet sunumunda herhangi bir zorluk ve karmaşa ortaya çıkmasının önüne geçilmiş olur.
Türkiye’deki yerleşim yerlerinin neredeyse tümünün başta deprem riski yüksek coğrafyalarda bulunduğu da dikkate alınarak, her bir kamu sağlık hizmet biriminin afetlerde sağlık hizmetleri sunumunda yer alacak biçimde inşa edilmesi, donanım ve emek gücü kadrolarının buna göre düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Emek gücü
Sağlık hizmeti üretimi ve sunumunda doğrudan yer alan bütün meslekler, sağlık meslek grubunda, bu mesleklerde yer alan kişiler de sağlık emek gücü olarak kabul edilmektedir. Yanı sıra, sağlık hizmet sunumunun gerçekleştirildiği hastane vb. kurumlarda çalışmakta olan herkes, benzer risklere maruz kaldıkları dikkate alınarak, sağlık emekçisi olarak kabul edilmektedir. Sağlık emekçilerinin çok büyük bölümü sağlık sektöründe emek gücünü satarak yer alırken, ikinci bir bölümü de kendi hesabına çalışanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’de diğer alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da azımsanamayacak üçüncü bir bölümü de emek gücünü satmak-çalışmak yönünde talebinin olmasına rağmen bunu gerçekleştirememekte, işsiz sağlık emekçileri olarak yer almaktadır. Türkiye için önerilen sağlık sisteminde eğitim ve hizmet alanına yönelik olarak gerçekleştirilecek ortak planlamayla “tam istihdam” sağlanarak işsizlik gibi çözümlenebilir bir sorun yaratılmamalıdır. İstihdamda eğitim durumu, uzmanlık alanları ve mesleki kariyer de dikkate alınmalıdır.
Sağlık hizmeti doğası gereği tek bir meslek grubu tarafından değil, hemen bütün aşamalarında birden fazla sayıda sağlık meslek grubundan emekçinin birlikte üretebildiği ve sunabildiği bir hizmet alanıdır. Bu nedenle, sağlık hizmeti bir ekip işidir ve sağlık emek gücünün her biri bu ekibin doğal üyesidir. Yapılan işin niteliğine göre ekip lideri değişir. Örneğin, gebe izleminde ebe, hasta bakımında hemşire, ameliyatta hekim sağlık ekibinin doğal lideridir. Sağlık hizmeti, bütün basamaklarda hizmetin içeriğine uygun olacak şekilde düzenlenecek sağlık ekibi tarafından üretilmeli ve sunulmalıdır.
Sağlık emekçileri hem kendi zihinsel ve fiziksel sağlığı, mesleki doyumu vb. için hem de nitelikli sağlık hizmeti sunabilmesi için “tek iş”te ve “tam süre” çalışmalı, istihdam edilmelidir. Haftalık toplam çalışma süresi 40 saati geçmemelidir. Geçme zorunluluğu olan işler kişisel rızaya dayalı olarak düzenlenmeli ve ayrıca ücretlendirilmelidir. Bütün sağlık emekçileri emekliliğe doğrudan yansıyan, insanca yaşayabileceği maaş/ücret almalıdır. Bunun yanında motivasyonu artırma hedefine dayalı olarak düşünülebilecek ek ücretler maaşın %10’unu geçmemeli, dayanışmayı bozacak, rekabete neden olacak şekilde düzenlenmemelidir. Sağlık emekçilerinin tümünün hem iş kolu temelinde sendikal hem de meslekleri alanında örgütlenmeleri sağlanmalıdır.
Bütün sağlık meslek gruplarının mezuniyet öncesi eğitimi fakülte düzeyinde olmalı, toplum yönelimli (community oriented education) bir eğitim müfredatı ve topluma dayalı (community based education) eğitim uygulamalarıyla gerçekleştirilmelidir. Mezuniyet öncesi eğitim, daha öğrencilik döneminde sağlık ekibinin varlığını yaşama geçirebilecek, deneyimletebilecek şekilde düzenlenmelidir. Eğitim kurumlarının yönetimi ile altyapı, donanım, emek gücü vb. standardizasyonu alanın emekçileri, öğrencileri, akademisyenleri vb. katılımıyla evrensel uygulamalara uygun olacak şekilde sağlanmalıdır. Sağlık meslek gruplarının her birine özel “meslek yasası” hayata geçirilmeli, mesleğin görev, yetki ve sorumluluğu bu yasal düzenlemeyle belirlenmelidir. Her bir sağlık meslek grubu için mezuniyet sonrası eğitim ve sürekli eğitim programları da sağlık hizmetlerinin ve ekibinin özellikleri öncelenerek yasal güvenceyle düzenlenmelidir.
Türkiye’de sağlık sisteminin yukarıda paylaşılan bileşenlerinin yanı sıra, öncelikle aşı olmak üzere ilaç ve tıbbi teknolojinin de kamu kurumları eliyle üretimi üzerinde önemle durulmalıdır.
Aşağıda paylaşılan saptamaların bir bölümünün nasıl gerçekleşebileceğini 5 Mart tarihinden bugüne kadarki dört yazının içeriğinde yanıtlamaya çalıştım. Diğer saptamaların yanıtları için de birlikte tartışabiliriz.
Türkiye’de yaşayan herkes için eşit, parasız, nitelikli, anadilinde, kamu tarafından üretilen ve sunulan sağlık hizmeti mümkün!
Türkiye’de sağlıklı bir toplum mümkün!
Türkiye halkları için refah, sağlık ve mutluluk mümkün!
Kaynakça
- “Ulusal Sağlık Politikası Taslak Dokümanı” Değerlendirme Çalışması, TTB Halk Sağlığı Kolu, Temmuz 1992.
- Sağlıkta Gündem: Herkese Eşit Fırsat mı? Serbest Piyasa Egemenliği mi? Sağlık Bakanlığı “Ulusal Sağlık Politikası Taslak Dokümanı” Değerlendirme Raporu, TTB Merkez Konseyi, Ekim 1992.
- Eşitlik ve Sağlık: Kavram ve İlkeler, Margaret Whitehead, DSÖ Yayını, Çeviri, TTB Yayını, 1992.
- Bin Yıl Kapanırken Türkiye Sağlık Sektörünün Durumu, TTB Yayını, Mart 1999.
- Bin Yılın Başında Türkiye Sağlık Sektörünün Durumu, TTB Yayını, TTB Yayını, Mart 2002.
- Kentlerde Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesi: Çok Sektörlü Yaklaşım, TTB Yayını, Haziran 2007.
- Hekim Emeğinin Ucuzlatılmasına Hayır!, Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışma ve Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı Taslağı Hakkında Türk Tabipleri Birliği Görüşleri, TTB Yayını, Mayıs 2008.
- Sağlık Emek Gücü: Sayılar ve Gerçekler, Füsun Sayek TTB Raporları-2008, Ekim 2008.
- 2011 Seçimlerine Giderken Türkiye’de Sağlık, TTB Yayını, Mayıs 2011.
- Toplum ve Hekim Dergisi, TTB Yayını, 1978-2024.
Serinin tüm yazıları
- TTB külliyatı (5 Mart 2025)
- Herkese (12 Mart 2025)
- Türkiye için sağlık sistemi - 1 (19 Mart 2025)
- Türkiye için sağlık sistemi - 2 (2 Nisan 2025)
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun bianet'te yayımlanan tüm yazılarını görmek için tıklayın. (OH/VC)