Türkiye’de Onur Yürüyüşlerinin engellemeler olmadan güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için Uluslararası Af Örgütü’nün başlattığı “Onur Yürüyüşleri için Birleş” kampanyası, örgütün protesto hakkının korunması için küresel olarak 2023 yılında başlattığı ana kampanyanın önemli bir ayağı.
Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Deniz Akdeniz’in aktardığına göre Türkiye, protesto haklarının ciddi tehlike altında olması sebebiyle kampanyanın odak ülkelerinden birisi.
Kampanya kapsamında Af Örgütü, barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının kullanımı, hükümet yetkililerinin iznine tabi olmadığını hatırlatıyor.
Af Örgütü Onur Yürüyüşlerini sahada takip etti
Ayrıca, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya, uluslararası insan hakları yükümlülükleri uyarınca ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alındığı üzere yetkililerin Onur Yürüyüşlerini ve diğer etkinlikleri kolaylaştırmalarını sağlama çağrısında bulunuyor.
Af Örgütü 2023 ve 2024’te İstanbul ve İzmir gibi şehirlerdeki Onur Yürüyüşlerini sahada takip etti.
Örgüt, geçen seneki gözlemlerin ardından yapılan araştırmalarla beraber 2023 yılındaki Onur Yürüyüşlerinde gerçekleşen hak ihlallerine dair bir rapor yayınladı.
Rapora göre geçen sene kolluk kuvvetleri barışçıl protestoculara karşı gereksiz güç kullandı, onları cezalandırıcı bir şekilde ve gereksiz yere ablukaya aldı ve keyfi olarak gözaltına aldı. 7 Haziran ile 9 Temmuz arasında ülke genelinde en az 224 kişi keyfi olarak gözaltına alındı.
Kampanya ayrımcılık ve hedef göstermeye karşı da bir mücadele
Deniz Akdeniz, geçen sene başlatılan ve bu sene devam eden Onur Yürüyüşü kampanyasının ana hedefinin Türkiye'deki Onur Yürüyüşlerinin ve Onur Yürüyüşlerine bağlı olarak Onur Haftası’nda gerçekleştirilen etkinliklerin hiçbir yasaklama, polis şiddeti, ayrımcılık, yani herhangi bir hak ihlali olmadan, barışçıl bir şekilde yapılabilmesini sağlayabilmek olduğunu söylüyor.
Akdeniz, “2015’ten beri Türkiye’de Onur Yürüyüşlerinin yasaklandığını biliyoruz. Bu yasaklamalar beraberinde orantısız polis şiddetini, gözaltılar ve yargılamaları getiriyor" diyor. Ayrıca Akdeniz, 2023 raporunda yer alan katılımcıların maruz kaldığı işkence ve kötü muameleye varan polis şiddetinin yanında keyfi gözaltıları ve alınan yasaklama kararlarının da protesto hakkına ve hukuka aykırı olduğuna tekrar dikkat çekiyor.
Akdeniz, LGBTİ+’lara yönelik artan ayrımcılığa da değiniyor:
"Böylece Onur Yürüyüşleri kampanyası, yalnızca barışçıl protesto hakkını değil, yetkililerin özellikle 2023 seçimlerinden önce kullanmayı arttırdığı ayrımcı söylemlere ve hedef göstermelere karşı da bir mücadeleye dönüşüyor."
“Aktivistler yaratıcı yöntemler buldu"
Akdeniz, bu seneki Onur Yürüyüşleriyle ilgili gözlemlerini aktarırken aktivistlerin kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla yaratıcı protesto yöntemleri bulmak zorunda kalmasını protesto hakkının ihlali olarak değerlendiriyor:
“Bu seneye baktığımızda, yetkililerin uyguladıkları yasak kararlarıyla ya da fiili yasak kararlarıyla protesto hakkının engellendiğini görüyoruz. Mesela İstanbul Valiliği’nin doğrudan eylemi yasaklamaması ama ulaşımı kısıtlaması ve eylemin dağıtılmasına yönelik her türlü önleminin alınacağını söylemesiyle insanların istedikleri mekanda ve özellikle sembolik mekanlarda protesto haklarının engellendiğini ve kendilerinin yaratıcı yöntemler bulmaya zorlandıklarını görüyoruz.”
“İnsanlar haklarını kullanabilmek için şehrin dışına itiliyorlar, yaratıcı yöntemler bulmak zorunda kalıyorlar. Bu yıl Türkiye genelindeki protestoların farklı tarihlerde, farklı biçimlerde yapılabildiğini görüyoruz, bu da tabii ki aktivistlerin kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla uyguladıkları bir yöntem. Bu zorunluluğun da barışçıl protesto hakkının çok ciddi bir ihlali olduğunu düşünüyoruz.”
“Af Örgütü hak ihlallerini dünyaya duyuruyor"
Kampanya Koordinatörü Akdeniz, Af Örgütü’nün küresel bir yapı olmasının bir ülkede yaşanan hak ihlallerinin dünyaya duyurma konusunda büyük bir avantaj sağladığını belirtiyor. Örneğin var olan Af Örgütü şubeleri, örgütün şubesinin bulunmadığı yerlerdeki aktivistler, destekçiler ve üyelerle dayanışma göstererek seslerini yükseltiyor.
Protesto hakkı kampanyasının Uluslararası Af Örgütü’nün küresel ana kampanyalarından biri olduğunu belirten Akdeniz, Türkiye’deki Onur Yürüyüşleri kampanyasının da bunun bir örneği olduğunu söylüyor.
Bu sene Uluslararası Af Örgütü, Fransa’da Türkiye’deki Onur Yürüyüşlerinin barışçıl bir şekilde yapılması talebini yükselten bir destek eyleminde bulunmuştu.
“Protesto hakkının Türkiye’de ciddi anlamda tehlikede olduğunu küresel olarak tüm şubelerimiz fark ediyor, bu yüzden Türkiye bu ana kampanyada odak ülkelerden biri” diyen Akdeniz, farklı ülkeler için yapılan eylemlerin amacının protestoların engellenmesi sebebiyle taşınması değil, engellemeleri daha görünür kılmak olduğunu söylüyor.
Akdeniz’e göre protestoların küresel olarak yaygınlaşması, yetkililerin üzerinde hem Türkiye’den hem de uluslararası bir baskı oluşturmak için de bir yöntem:
“Meseleyi ne kadar büyütebilirsek, ne kadar fazla ülkeye taşıyabilirsek ve ne kadar çok insanın ses çıkarmasını sağlayabilirsek etkinliğinin de o kadar artacağını düşünüyoruz ve bunu biliyoruz."
"Bunu Cumartesi Anneleri kampanyası için de yaptık ve olumlu sonuçlar aldık. Tabii ki burada verilen mücadelenin, buradaki Onur Yürüyüşlerinin yerini başka bir ülkede yapılan bir dayanışmanın tutamayacağını biliyoruz. Burada yapılamayan protestoları başka bir ülkeye taşımaya değil, eş zamanlı olarak hem burada yapmaya çalışmayı hem de başka ülkelerden buna destek vermeyi amaçlıyoruz.”
"Şiddet yöntemi, talepleri ikinci plana düşürmeyi amaçlıyor"
Akdeniz aynı zamanda protestoları başka ülkelere yaymanın devletin görünmez kılmaya çalıştığı talepleri, toplulukları, kişileri, grupları ve aktivistleri tekrar görünür hale getirmeyi sağladığını söylüyor. İnsanların protesto etmek için sokağa çıktıklarında bir talepleri olduğunun altını çizen Akdeniz, protestoların baskılandığı bağlamlarda polis şiddetinin ve gözaltıların bu taleplerin önüne geçtiğini belirtiyor. Böylece protestocuların talepleri, polis şiddetiyle gölgeleniyor.
Devlet ve hükümet yetkililerinin bu engellemeleri, talepleri görünmez kılmak için yaptığını söyleyen Akdeniz, talebin kendisini başka ülkelerde tekrar dile getirmenin talebin görünmez kılınmasını engellemek için bir yöntem olarak değerlendiriyor ve tekrar Cumartesi Anneleri/İnsanları örneğini veriyor:
“Mesela Cumartesi Anneleri, çok net ve sabit bir taleple 1995’ten beri oradalar ancak protestolar şiddetle, polis şiddetle karşılık bulduğunda asıl talep ikinci plana düşebiliyor. Dolayısıyla o talebi alıp protestoların şiddetini önüne çıkarmak da önemli oluyor. Küresel dayanışma eylemleri böyle bir yönteme hizmet ediyor.”
Yasaklara rağmen dünyanın dört bir yanından insanlar İstiklal’de yürüyor
Uluslararası Af Örgütü bu sene engellemelere karşı “Onur Yürüyüşlerini her yere taşıyoruz” diyerek walkwithpride.org’u duyurmuştu. Siteye girdikten sonra İstiklal Caddesi’ni baştan sona yürümek için gerekli 2.333 adımı atan kullanıcılar, caddedeki barışçıl protesto yasaklarına karşı nerede olurlarsa olsunlar yürüyebiliyorlar. Deniz Akdeniz, sitenin hayata geçişini şöyle anlattı:
“Aslında Walk with Pride, Jupiter Ajans ile birlikte İstanbul'da ortak oluşturduğumuz bir proje olarak Türkiye özelinde başladı. Fakat sonrasında Türkiye’nin farklı şehirlerinden, birçok farklı ülkeden hem meslektaşlarımız hem de aktivistler destek verdiler. Böylece kampanya Türkiye’den çıkmış olsa da Türkiye’deki Onur Yürüyüşlerine destek için dünyaya yayıldı.”
Bununla bağlantılı olarak Af Örgütü, sembolik mekanlarda protesto hakkını savunmak adına Taksim’deki protesto yasağına son verilmesi için de bir kampanya yürütüyor.
Uluslararası Af Örgütü, güncel olarak toplam sekiz kampanya yürütüyor. Bunların içerisinde Onur Yürüyüşleri için olan kampanyanın yanı sıra Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri/İnsanları’na açılması için ve Gezi tutsaklarına özgürlük için kampanyalar da mevcut. Uluslararası Af Örgütü’nün sitesinden kampanyalar hakkında daha fazla bilgiye ulaşılabilir ve imzacı olunabilir.
(NK/EMK)