Eğitimde fırsat eşitliği yasaların ötesine geçemedi

"Gerçek eşitlik, her çocuğun hayallerine ulaşması için aynı fırsatlara sahip olduğu bir eğitimle başlar."
Eğitim, toplumsal eşitliği sağlama ve bireylerin fırsatlara erişimini güvence altına alma noktasında kritik bir öneme sahiptir. 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu I – Genellik ve eşitlik: Madde 4 – Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz demektedir. Ancak günümüzde eğitim politikaları ve uygulamaları incelendiğinde, bu ilkenin tam anlamıyla hayata geçirilemediği görülmektedir.
Sosyoekonomik durum, bölgesel farklılıklar, dil ve inanç temelli ayrımcılıklar gibi etkenler, eğitimde fırsat eşitliğini zedelemekte ve belirli grupların dezavantajlı konuma itilmesine yol açmaktadır. Bu durum, kanunun öngördüğü genel ilke ile mevcut uygulamalar arasındaki çelişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Coğrafi farklılıkların getirdiği erişim sorunları, bölgesel kalkınma farklılıkları, ailelerin ekonomik durumları, dil bariyerleri ve eğitim politikalarındaki istikrarsızlık gibi unsurlar, eğitime erişimde ve eğitimde ciddi eşitsizlikler yaratmaktadır. Tüm bu etmenler, Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliği koşullarının ne ölçüde sağlanabildiğini teşvik ediyor.
Türkiye'de eğitimde eşitlik sorunları
Türkiye'nin farklı bölgeleri arasındaki sosyoekonomik gelişmişlik farkı, eğitimin kalitesine doğrudan yansımaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde okulların fiziksel altyapısı, öğretmen sayısı ve teknolojiye erişim, Batı bölgelerine göre ciddi anlamda geridedir. Örnek: Birçok köy okulunda öğretmen açığı sürerken, büyük şehirlerde öğretmen fazlalığı yaşanmaktadır. Ayrıca, taşımalı eğitim sistemi, öğrencilerin okula ulaşımında sıkıntılara neden olmaktadır.
Dar gelirli ailelerin çocukları, eğitim materyallerine erişimde, özel ders alma ya da kaliteli bir eğitim kurumuna devam etmede dezavantajlıdır. Özellikle Pandemi döneminde uzaktan eğitim sırasında, bilgisayar ve internet erişimi olmayan öğrenciler ciddi anlamda geri kalmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre, Türkiye’de hanelerin yüzde 20’sinin internet erişimi yoktur. Bu durum, çevrimiçi eğitimde eşitsizliklerin derinleşmesine neden olmuştur.
Anadili Türkçe olmayan öğrenciler, eğitim sürecine adaptasyonda güçlük çekmektedir. Anadilde eğitimin sağlanmaması, bu öğrencilerin akademik başarılarını ve eğitimde sürekliliğini olumsuz etkilemektedir. Bu durum, öğrencilerin eğitim sistemine yabancılaşmasına ve okul terk oranlarının artmasına neden olmaktadır.
Türkiye'de kız çocuklarının eğitimine yönelik toplumsal baskılar ve erken yaşta evlilik gibi sorunlar, eğitimde cinsiyet eşitliğini tehdit etmektedir. Özellikle kırsal bölgelerde kız çocuklarının okula gitme oranları, erkek çocuklara kıyasla daha düşüktür.
Eşitlik için atılması gereken adımlar
Türkiye'de eğitime ayrılan bütçe, Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri ortalamasının altındadır. Bu bütçenin artırılması, dezavantajlı bölgelerdeki altyapı ve öğretmen eksikliklerinin giderilmesine olanak sağlayacaktır. Kırsal bölgelerdeki okullara teşvik programları oluşturularak öğretmenlerin bu bölgelerde uzun süre görev yapması sağlanabilir. Anadili Türkçe olmayan öğrencilerin kendi dillerinde eğitim alması, hem akademik başarılarını artıracak hem de kültürel çeşitliliğin korunmasına katkı sağlayacaktır.
Tüm öğrencilere eşit teknoloji erişimi sağlanmalıdır. Bu bağlamda devlet, ihtiyaç sahibi öğrencilere ücretsiz tablet, bilgisayar ve internet desteği sunmalıdır. Kız çocuklarının eğitimine yönelik farkındalık kampanyaları artırılmalı, aileler bu konuda bilinçlendirilmelidir. Ayrıca, kız çocuklarının okula devamını teşvik eden burs ve destek programları uygulanabilir.
Maddi yetersizlikler nedeniyle okula devam edemeyen çocuklar için ücretsiz yemek ve ulaşım imkânları sağlanmalıdır. Bu uygulama, eğitime katılım oranlarını artıracaktır.
Türkiye’de "herkese eşit eğitim" idealine ulaşmak, sadece bireysel değil, toplumsal kalkınmanın da anahtarıdır. Eğitimdeki eşitsizliklerin giderilmesi, Türkiye’nin sosyal adalet anlayışını güçlendirecek ve daha demokratik bir toplumun inşasına katkı sağlayacaktır. Bu hedefe ulaşmak için devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve bireylerin ortak bir bilinçle hareket etmesi gerekmektedir.
(AÖ/RT)
Bu yıl Newroz’un adı barış olsun: Yeni başlangıçların ateşi

Okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi neden verilmiyor?

Türkiye’de okul sorunlarına pedagojik bir yaklaşım

Özel okul ve özel kurslarda çalışan öğretmenler ne durumda?

Son 20 yılda üniversite sayısındaki artış ve akademik niteliğe etkileri
