"Yargı haberciliği yapmak için 'cesaretli' olmak gerekiyor"
Atölye BİA’nın tematik webinar serisinin ilki olan Yargı Haberciliği, bugün yapıldı. 19.00-21.00 saatleri arasında düzenlenen webinarın konuğu gazeteci Alican Uludağ, kolaylaştırıcısı ise gazeteci İrfan Aktan idi.
*Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
Atölye BİA'nın Ekim/Kasım ayları boyunca düzenleyeceği tematik webinar serisinin ilk başlığı olan "Yargı Haberciliği", yargı muhabiri gazeteci Alican Uludağ'ın konukluğunda ve gazeteci İrfan Aktan'ın kolaylaştırıcılığında bugün yapıldı.
Atölye BİA, her Çarşamba günü gazeteci İrfan Aktan kolaylaştırıcılığında tematik webinarlara devam edecek. Dizide yer alan diğer tematik başlıklar ve konuklar ise şöyle:
19 Ekim Çarşamba, Dış Habercilik - Işın Eliçin
26 Ekim Çarşamba, Araştırmacı Gazetecilik - Bahadır Özgür
2 Kasım Çarşamba, Ekonomi Haberciliği - Çiğdem Toker
Webinar, gazetecilere, medya çalışanlarına, işsiz bırakılmış gazetecilere, iletişim fakülteleri öğrencilerine, hak örgütlerine ve ilgilenen herkese açık. Zoom'dan yapılacak olan atölye, ayrıca YouTube kanalından da yayınlanacak.
Gazeteci Alican Uludağ'ın konuk, gazeteci İrfan Aktan'ın kolaylaştırıcı olduğu ve 19.00-21.00 saatleri arasında gerçekleşen webinarda; yargı haberciliğinin ne olduğu, neleri kapsadığı, Türkiye’de nasıl yapıldığı ve nasıl yapılması gerektiği, yargı haberciliğinin neden gerekli olduğu, etik kurallarının neler olduğu, sınırlarının belli olup olmadığı ve nasıl bir dinamiğe sahip olduğu üzerine konuşuldu, deneyim aktarımı yapıldı.
Haber kaynaklarıyla "güven" ilişkisi kurmak
Uludağ, yargı muhabirliğine başlama hikayesini anlatarak başladı. Uludağ'ın anlatımlarından öne çıkan bazı noktalar şöyle:
"Yargı&adliye haberciliği yaparken, yararlanacağınız kaynaklar bellidir. Ve o kişilerin muhabire kaynak olması için sadece konuşmak yetmiyor, dolayısıyla bu noktada iletişiminiz güçlü olmalı. Adliyede dolaşırken gördüğünüz çoğu kişiyle konuşmaya çalışın. Ben, savcıların odalarına girip 'Bir çayınızı içmeye geldim' derdim.
"Kaynak ilişkisinde güven meselesi çok önemli. Çünkü soruşturmalar gizli yürütülür, size bilgi vermek istemezler, soruşturma riskiyle karşılaşmamak için. Dolayısıyla adliye muhabirliğinin birinci adımı kaynaklarla güven kurmanız.
"Yargı haberciliği yapmak istiyorsanız, güç odaklarına karşı cesaretli olmalısınız. Cesaretli olup yargı haberlerini yazmak gerekiyor, çünkü diğer türlü sadece sıradan bir yargı haberi yapmış olursunuz. Riskleri göze almak, tehditleri, davaları göze almak gerekiyor.
“Yargı haberciliği ‘yol yöntemi öğrendim, bilgi belgeye ulaştım, kaynaklara da ulaştım’la bitecek bir şey değil. Bu alanda tamamen uzmanlaşmak gerekiyor. Hukuki terimleri bilmek ve bunları yorumlamak da gerekiyor. Bir kararı okuyabilmek ve analiz yeteneği geliştirmek gerekiyor. Özellikle bir hukuk kitabı okumadım ancak, iddianame ayrıntıları okuyarak, tutanakları okuyarak öğrendim çoğu şeyi.
İddianameye "haber" gözüyle bakmak
“Her gazeteci iddianameyi haber yapar. Ama gazeteciyi diğerlerinden bir tık öne çıkaracak olan, detaylardır. İddianameden detaylara bakarak, haberi farklı kılabilirsiniz. İddianameyi iyi incelemek gerekiyor. İddianameye haber gözüyle baktığınızda, iddianameden haber çıkarmanız ve haberlik bir noktayı bulmanız mümkün.
“Hakim ve savcıdan bilgi almak çok zordur. Çok nadirdir bu, siz onlardan en fazla davaya dair bir kıvılcım alabilirsiniz. Sohbet sırasında, laf arasında mutlaka adliyede sizi ilgilendiren bir şeyden bahseder. Dolayısıyla siz oradan onu kafanıza not alıp, sonrasında araştırmaya başlarsınız. Amacınız bilgi ve belge almaktan ziyade, size bir şey izlenim vermesi ya da ipucu vermesidir.
Yargı muhabirliğinin riskleri
"Ancak tüm bunları yapayım derken, bilgi ve belge alayım derken iliştirilmiş gazeteci olmamaya da dikkat etmek gerekiyor, bu çok önemli. Adliyede bunu korumanız gerekiyor.
“Yaptığınız haberlerin bir soruşturmaya ya da davaya dönüşmemesi için elbette dikkat edilecek ya da kaçınılacak noktalar vardır. Bir soruşturmanın haberini yazıyorsanız ve ifadeden yazıyorsanız, isimleri kodlamanız gerekiyor. Açık yazarsanız, ileride karşınıza çıkabilir. Bir de yorumdan kaçınmak gerekiyor. Bilgiye dayalı analiz yapabilirsiniz haberde ancak ancak yorum yaptığınızda yorumunuz için 'hakaret ya da iftira' davası açılabilir size. Yargı muhabirliği risk taşıyor biraz. Sanık tarafı size maddi ve manevi dava açabilir. Savcı ya da hakimleri rahatsız ediyorsanız, size dava açabilirler.
Uludağ, yargı muhabiri olmak isteyenlere izleyeceği yolu aktardıktan sonra, katılımcıların sorularını yanıtladı.
Atölye BİA'nın düzenlediği tematik webinar serisi 19 Ekim Çarşamba günü gazeteci Işın Eliçin'in katılımıyla "Dış Habercilik" başlığıyla devam edecek.
Alican Uludağ hakkında
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden 2008’de mezun oldu. Aynı yıl Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. 2010’dan itibaren önce adliye muhabiri, ardından ise yargı muhabiri olarak görevini sürdürdü. Yönetim değişikliğinin ardından bir süre daha çalışmayı sürdürse de habercilik yapma ortamının kalmaması üzerine 11 Ekim 2020’de Cumhuriyet gazetesinden ayrıldı, Olay TV’ye geçti. Olay TV’nin iktidar baskısıyla sadece 26 gün yayın yapıp kapanmasının ardından kendi açtığı ankaragazetecisi.com adlı haber sitesinde haberlerini yayınladı.
2021 Mart ayından itibaren DW Türkçe’de çalışmaya başladı. 2019’da Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü’ne değer görüldü. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’nde “Siyasal haber” dalında 2020’de ödüle değer bulundu. Almanya’da Friedrich Naumann Vakfı’nın her yıl düzenlediği “Raif Badawi Cesur Gazeteciler Ödülü”nü 2021’de aldı. Bugüne kadar yaptığı haberler nedeniyle hakkında 20’nin üzerinde soruşturma, 10’un üzerinde dava açıldı. İki kez, 10’ar ay hapis cezasına çarptırıldı. TGS Ankara Şube yöneticisi olan Uludağ, aynı zamanda ÇGD ve Gazeteciler Cemiyeti üyesi.
İrfan Aktan hakkında
Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com, Gazete Duvar web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. “Nazê/Bir Göçüş Öyküsü” ile “Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu” isimli kitapların yazarı. Halen Express ve Artı Gerçek’te yazıyor.
Atölye BİA hakkında
IPS İletişim Vakfı/bianet'in Atölye BİA adıyla düzenlediği habercilik seminerleri medyanın farklı birimlerinden gazetecilere, işsiz bırakılmış gazetecilere, iletişim fakültesi öğrencilerine ve gazetecilik yapmak isteyen herkese açık.
Atölye BİA programları hak, toplumsal cinsiyet ve çocuk odaklı habercilikle barış gazeteciliği perspektifi ve tercihiyle temel gazetecilik, haber fotoğrafçılığı, yargı haberciliği, araştırmacı gazetecilik, yeni medya, görselleştirme araçları, dijital güvenlik gibi alan ve temalar üzerinden kuruluyor.
Atölye BİA ile birlikte IPS İletişim Vakfı’nın 2002-2007 aralığında düzenlediği temel gazetecilik, kadın, çocuk, insan hakları odaklı habercilik eğitimleri ve 2008-2017 arasında yapılan Okuldan Haber Odasıprogramları yıl içine yayıldı ve gazetecilere ve ilgilenen herkese açık hale geldi.
İsveç gazetesi: Muhabirimize yöneltilen suçlamalar saçma
Türkiye'nin "örgüt üyeliği” ve “Erdoğan'a hakaret" iddiasıyla tutukladığı İsveçli gazeteci Joakim Medin'in çalıştığı gazetenin genel yayın yönetmeni Gustavsson, "O sadece bir gazeteci. Ve gazetecilik yapmak suç sayılmamalı" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından başlayan eylemleri takip etmek için Türkiye'ye gelen ancak "örgüt üyeliği" ve “Erdoğan'a hakaret" iddiasıyla tutuklanan İsveçli gazeteci Joakim Medin'in, çalıştığı kurum açıklama yaptı.
Medin’in çalıştığı İsveç gazetesi Dagens ETC'nin genel yayın yönetmeni Andreas Gustavsson, AFP’ye tutuklama kararıyla ilgili mektup gönderdi.
Gustavsson, suçlamalara ilişkin “saçma" ifadesini kullandı. "O sadece bir gazeteci. Başka hiçbir şey değil” diyen Gustavsson, “Ve gazetecilik yapmak suç sayılmamalı" dedi.
Gustavsson, "Serbest bırakılması ve ailesine, Dagens ETC'deki meslektaşlarına dönebilmesi için büyük çaba sarf ediliyor" diye ekledi.
Medin, Ekrem İmamoğlu protestolarını haberleştirmek için 27 Mart Perşembe günü İstanbul'a geldi. Havalimanında gözaltına alınan Medin, editörüne mesaj attı ve gözaltına alındığı bilgisini verdi. Medin, 28 Mart'ta ise; "örgüt üyeliği" ve "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla tutuklandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ise gazetecinin tutuklanmasıyla ilgili 29 Mart'ta yaptığı açıklama, tutuklanmasının "gazetecilik faaliyetleriyle herhangi bir ilgisi olmadığını” iddia etti.
Açıklamada şöyle denildi:
"Medin, 11 Ocak 2023'te Stockholm'de PKK/KCK terör örgütü destekçisi şahıslarla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın maketi yapılarak düzenlenen eyleme katılmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, 13 Ocak 2023'te olayla ilgili soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında söz konusu eylemi yapan, organize eden, basına yansıtan veya irtibatlı olduğu değerlendirilen Medin'in de aralarında bulunduğu 15 şüpheli tespit edilmiştir. Ayrıca şahsın, PKK/KCK terör örgütü ile basın arasındaki irtibatı sağladığı yönünde bir suç kaydı da bulunmaktadır.”
Uçum'dan eylemlere Arap Baharı benzetmesi: Emperyalist bir planlama
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 19 Mart'tan bu yana devam eden sokak eylemlerini hedef aldı: "Nihilist sivil itaatsizlik eylemleri kaos hedeflidir."
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart tarihinde başlayan eylemleri hedef aldı.
Eylemlerin, “kaos hedefli” olduğunu ileri süren Uçum, “Bu eylemlerle güvensizlik ortamı ve yönetim zafiyeti oluşturarak emperyalizme hizmet edecek bir iktidar değişikliği amaçlanır” dedi.
“Eylemlerin suç” olduğunu iddia eden Uçum’un açıklaması özetle şöyle:
"Protesto hakkı gibi görülse de öyle değil"
“İstanbul’daki terör ve yolsuzluk soruşturmalarından sonra yeni nesil sokak eylemleri bir kez daha gündem oldu. Bunlar demokratik protesto hakkının kullanılması olarak görülse de işin aslı öyle değil. Yirminci yüzyılın sonunda sivil itaatsizlik ve sokak eylemlerine başka bir mana ve misyon yüklendi.
Sivil itaatsizlik kavramının hak talebi boyutu yok edildi, itaatsizlik kısmı milli devletlere isyanın temel aracına dönüştürüldü. Batılı ideolojik merkezler sokak hareketleri için el kitapları hazırlatıp tercüme ettirip hedef ülke vatandaşlarına dağıtıyor. Hedef ülke gençliği ana aktör olarak seçiliyor. Sokak eylemleri gençliğe cazip gösteriliyor. Eylem için eylem yapmak amaç haline getiriliyor. Eylemin hedefi ve sonucu değil ‘eylem önemli’ duygusu güçlendiriliyor. Eylem yapmanın çekiciliğini artırmak için semboller kullanılıyor.
Örneğin gaz maskeli semazen figürü, pikachu karakteri, polis önünde evlenme teklifi, örümcek adam kostümü, kırmızı elbiseli kadın, eylem piyanosu geçmişten bugüne sembolizm için kullanıldı. Bunlar tümüyle profesyonel işlerdir ve bir senaryoya dayanıyor.
Gençlere eylemlerde yer almanın en anlamlı varoluş olduğu zerk ediliyor. Gençler eylemlerin öznesi ama eylem stratejilerinin nesnesi haline getiriliyor. Böylece milli devletleri zayıflatma projelerinde hedef ülke gençleri kitle gücü olarak kullanılıyor. Ancak emperyalizmin gençleri, aidiyetini ve kimliklerini yok ederek kolayca şekillenen ve manipüle edilen bir kitleye dönüştürme çabası her zaman başarıya ulaşmıyor.
Eylemci gençlerin bir kısmı geçiş yaşlarının etkisiyle bazıları da görüntüde meşruiyet için öne çıkarılan kimi talepleri makul gördüğü için yeni nesil eylemlere eğilim gösteriyor. Ancak sorgulama devreye girince gençlerin çoğunluğu emperyalist operasyonlara karşı tutum alabiliyor. Gençler sosyal ve siyasi katılım hakları güçlendikçe emperyalist projelerin etkisinden daha kolay kurtuluyor.
"Nihilist sivil itaatsizlik eylemleri kaos hedeflidir"
“Ülkemizde seçme ve seçilme hakkı için 18 yaşın yeterli olması gençlerimizi güçlendiriyor ve özgüven veriyor. Demokratik katılım geliştikçe ve tarih bilinci devreye girdikçe gençlerimizin yurtseverlik bağı ve ülkeye aidiyetleri güçleniyor. Bu nedenle ülkemiz gençliğinin büyük çoğunluğu emperyalist tuzaklara düşmüyor ve düşmez. Özetle 'sivil itaatsizlik' soğuk savaştan sonra emperyalizmin ideolojik araçlarından biri oldu. Sonuçları yıkıcı olan 'nihilist sivil itaatsizlik' şeklinde yeniden üretildi ve emperyalist yayılma için kullanıldı.
Soğuk savaş sonrasının 'turuncu devrimleri', 'Arap baharları' bu amaçla teşvik ve tahrik edildi. Türkiye’de emperyalist bir planlamayla yapılan Gezi eylemi de yıkıcı sivil itaatsizliğin tipik örneğidir. Gezi benzeri eylemler başta Brezilya başka ülkelerde de pazarlandı. Nihilist sivil itaatsizlik eylemleri kaos hedeflidir. Bu eylemlerle güvensizlik ortamı ve yönetim zafiyeti oluşturarak emperyalizme hizmet edecek bir iktidar değişikliği amaçlanır.
"Bu açıdan Ukrayna örneği ibretliktir. Bu eylemler pozitif ceza hukuku açısından suç sayılır. Değişen şartlara göre bu eylemlerin suç niteliği ortadan kalkmaz. Ayrıca bunlar hedef alınan ülkeye ve topluma karşı tahripkar eylemleridir ve bu tahribat milletin tarih bilincinde kalıcı izler bırakır. Toplumda ve bireylerde travmalar oluşturur, üzerinden çok zaman geçsede affedilmez veya hoş görülmez. Bu tip eylemler hiç bir zaman hukukun koruması altında olamazlar. Hukuk içinde yapılan hak ve adalet talepli sivil eylemler ise meşru düzeni geliştiren bir işlev görür. Demokrasiyi ve sosyal adaleti güçlendirir, bunlar demokratik toplumun gereği olan eylemlerdir bu nedenle hukukun koruması altındadır. Hak ve adalet talepli sivil eylemler ile günümüzde emperyalist proje olan sivil itaatsizlik eylemleri arasındaki nitelik farkını görmek gerekir. Bunu görmeyenler veya reddedenler emperyalizmin ideolojik aygıtlarının ve projelerinin çok kullanışlı aparatları ve aktörleri haline gelir."