“Deniz Salyası” olarak da bilinen, müsilaj üç yıl aradan sonra yeniden görüldü. Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nda 2021 yılı yaz dönemi başında görülen müsilaj, herkesin konuştuğu bir doğa olayına dönüşmüştü.
Gözle görülen ve gündeme oturan bu deniz kirliliği “Marmara Denizi ölüyor” söylemlerinin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 22 maddeden oluşan “Marmara Denizi Eylem Planı” yayımladı.
2021-2024 yıllarını kapsayan eylem planında, müsilaja kalıcı çözümler üretilmesi için yapılacaklar listelendi. 22 maddeden 14’ü Marmara Denizi'nin kirlilik yükünün azaltılmasıyla ilgiliydi.
Marmara Denizi'nin kirlilik yükünü azaltmadan artan müsilajdan kurtulma şansı yok. Çünkü müsilaj, iklim değişikliği ve doğa ile yanlış ilişkilenmenin bir sonucu. Plan için belirlenen süre dolmak üzereyken bugünlerde müsilaj sorunu Marmara Denizi’nde tekrardan baş göstermeye başladı.
Müsilajı ve Marmara Denizi’nin başbaşa olduğu tehlikeyi Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Profesörü Mustafa Sarı ve Erdekli balıkçılarla konuştuk.
Denizle kurduğumuz yanlış ilişki
bianet için Erdek Körfezi'nde gözlem dalışı gerçekleştiren Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsailajı “denizle kurduğumuz yanlış ilişki” olarak açıklıyor. Yıllarca atık çukuru olarak kullanılan Marmara Denizi’nin artık bu ilişkiyi sürdüremediğinin sinyalleri olduğunu söyleyen Sarı, müsilajın 3 nedenini şöyle açıklıyor:
“Müsilajın oluşması için yüzlerce etkenden bahsedebiliriz. Ancak üç tetikleyici çok önemli. İklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, deniz şartlarındaki durağanlık ve aşırı kirlilik yükü. Şu anda yaşadığımız ve 2021'de yüzeyi kapladığında fark ettiğimiz gibi felaket boyutunda bir müsilaj ortaya çıkıyor.”
5 metreden 25 metreye müsilaj
Erdek’te yaptığı dalıştaki gözlemlerini aktaran Prof. Dr. Sarı, Marmara Denizi’nin beş metre derinliğinden başlayarak 25 metre derinliğe kadar yoğun müsilaj olduğunu aktarıyor.
Yüzeye çıkmadığı için müsilajdan kimsenin haberdar olmadığından bahseden Sarı, şunları söylüyor:
"Müsilaj sürekli olarak dibe çöküyor. Dipte yaşayan süngerler, mercanlar ve pinaların üzerine çöküyor. Onların nefes almasını, beslenmesini engelliyor. Müsilajın dipteki zararı başlamış durumda."
Sarı, Marmara Denizi’nin çevrede yaşayan 25 milyon insanın atık yükünü taşıdığını belirterek acilen Marmara Denizi’nin atık yükünün azaltıması gerektiğini belirtiyor. Kesin çözümü ise 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı'nın eksiksiz uygulanması olduğunu vurguluyor.
Atık çayı: Gönen
Marmara Denizi'nin atık yükünü incelemek için Gönen Çayı’na gidiyoruz. Kaz Dağları’ndan başlayıp Erdek Körfezi’ne dökülen 134 kilometre uzunluğundaki Gönen Çayı’na vardığımızda bizi oldukça yoğun bir koku karşılıyor. Yaklaştıkça artan kimyasal kokusu çayı görünce anlaşılıyor.
Gri ile siyah arasında bir renge bürünmüş suyun içindeki kayaların etrafı beyazlaşmaya başlamış. Suyun üzerinde oluşan tabakalar da cabası. Kokuya bir süre maruz kalınca baş ağrımız başlıyor. Her geçen dakika da nefes almakta zorlanıyoruz.
Erdekli balıkçıların tek sorusu: "Salya var mı?"
Gönen Çayı’nın kokusuna dayanamayıp Erdekli balıkçılarla konuşmak üzere yola devam ediyoruz. Balıkçı kahvesinde gündem, müsilaj. Onların deyimiyle salya. Kahveye gelen her balıkçı bir önceki gün denize açılan balıkçıya aynı soruyor: “Salya var mı?”
Kahvehanede tanıştığımız 76 yaşındaki balıkçı deniz kirliliğinden ve bu duruma önlem alınmamasından şikayet ediyor.
“15-16 yaşlarındayken balığa gittiğimizde levreği, çuprası, kefali, karedesi hepsi vardı. Şimdi bir tane bir şey bulamazsın. O fabrikalar atıklarını bıraktılar sahile şimdi çöplük oldu. Ağımızı atıyoruz, mantarlarımızın suyun üzerinde kalması gerekiyor. Dibe çekiliyor. Ağı çekene kadar saatlerimiz gidiyor. Makaralarımız kırılıyor.”
"Balıkçılık bitiyor"
Ağını onarırken tanıştığımız bir başka balıkçı ise “Müsilaj balıkçılığı bitiriyor. Her geçen sene deniz bitiyor, balıklar ağır ağır tükeniyor” diyor. Müsilajın yoğun olduğu sene balıkçıların ağ atamadığını ve balıkların öldüğünü de ekliyor.
O sabah denizden yeni dönen Mehmet kaptan ise, müsilaj sorunu ile balıkçının tek başına mücadele etmesinden şikayetçi. Müsilajın olduğu bölgelerde ağ atmadıklarını söyleyen Mehmet kaptan, daha önce teknesinin makarasının müsilaj nedeniyle kırıldığından bahsediyor.
Son sözü ise teknesinde ağlarını toplarken tanıştığımız balıkçısı söylüyor:
"Müsilaj tüm deniz canlılarını öldürdü. Artık fabrika atıklarını denetleyelim. Deniz kimyasala doydu."
(AD)