Dünya ekosistemi veya küresel müşterekler üzerinde ciddi ve kalıcı değişimlere yol açan geniş çaplı zarar ve tahribat olarak tanımlanan ekokırım, 2010 yılında gündeme gelen bir kavram.
Kavram, “Ekokırımı Durdurun Vakfı” (Stop Ecocide Foundation) kurucularından Britanyalı avukat Polly Higgins'in Birleşmiş Milletler Hukuk Komisyonu'na sunduğu ön tanımla terminolojiye katkıda bulunmasıyla önem kazandı.
Türkiye’de de Ekokırım Yasası Yurttaş İnisiyatifi, ekokırımın Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bir suç olarak tanımlanması için üç yıllık çalışmalarının ardından 28 bin 820 imzalı dilekçeyi TBMM'ye sundu.
TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı, ekokırımın yasal düzenleme talebini milletvekillerinin yapabileceği gerekçesiyle reddetti. Ayrıca, dilekçelerin TBMM Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'na gönderilmesi talebi de aynı şekilde reddedildi ve dilekçeler arşive gönderildi. Karar tüm milletvekillerine tebliğ edilmesine rağmen, itiraz eden olmadı.
Kazdağları, Şırnak
Çevre tahribatlarının hukuki yaptırımlarla engellenmesini savunan inisiyatiften Melis Tantan, çalışmalarını ve bu çerçevede verdikleri mücadeleyi bianet’e anlattı.
“Ekokırım Yasası Yurttaş İnisiyatifi olarak, ekokırımın TCK'de bir suç olarak yer alması gerektiğine dair yasal düzenleme yapılması için genel kurulun toplanmasını talep ettik. Yaklaşık üç yıldır süren çeşitli çalışmalar sonucunda, ekokırım suçunun yasalaştırılması amacıyla 28 Kasım 2023’te 28 bin 820 yurttaşın ıslak imzalı dilekçesini TBMM Başkanlığı'na sunduk.
“Hukukçular, TCK'nin 77. maddesini esas alarak, çevreye yönelik her türlü tahribatın kasıtlı bir fiil olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Bu kapsamda, özellikle Kazdağları'nda Cengiz Holding tarafından yapılan doğa katliamı, Şırnak’taki ormanların yok edilmesi, Karadeniz sahil yolu projeleri gibi çevreye zarar veren tüm faaliyetlerin de bu tanıma girmesi gerekiyor.
Doğrudan demokrasi
“Eğer bu yasa Türkiye Cumhuriyeti yasalarında tanımlanmış olsaydı, bu tür projelerin hayata geçirilmesi engellenebilecekti. Bu konuda, Meclis’e doğrudan başvurduk ama komisyon, 'Yasa teklifi sunma hakkı milletvekillerindedir, yurttaşlar böyle bir teklif veremez' dedi. Bunun üzerine bir itirazda bulunduk ancak aynı şekilde 'Bunu siz yapamazsınız' dediler. Taleplerimizi sürekli reddettiler ve sürecin önünü kapatmaya çalıştılar.
“Ardından İdare Mahkemesi'ne başvurduk ve 5 Aralık 2024’te Ankara 4. İdare Mahkemesi'nde duruşma yapıldı. Buradaki meselemiz, bu teklifin tekrar Meclis gündemine getirilebilmesi için bir düzenleme yapılması gerektiğiydi. Toplumsal yarar açısından önemli olduğunu belirttik ve bu yasa teklifinin Meclis Başkanına ve Cumhurbaşkanına gönderilmesini talep ettik. Duruşmada karşı taraf da bu önerinin yalnızca milletvekillerine ait olduğunu, tüzük gereği yurttaşların böyle bir teklif sunamayacağını belirtti.
“Ancak bu durum, hukukun ve demokrasinin temellerine aykırı. Çünkü milletvekilleri, aslında halkın temsilcileri ve yurttaşların yasama faaliyetlerine katılması, doğrudan demokrasiyi içeren bir süreç. Duruşmada bunu vurguladık ve örnekler vererek, çevresel tahribatlar nedeniyle bu tür düzenlemelerin Meclis gündeminde yer alması gerektiğini anlattık.
“Mücadelemize devam edeceğiz”
“Karşı taraf da bizden çok şey öğrendiğini söyledi. Aslında bu süreç, çeşitli kentlerden ve kitle örgütlerinden destek görmüş durumda. Bursa, Tekirdağ, Şırnak, Diyarbakır, Kocaeli ve Ankara gibi yerlerden gelen müdahalelerle bu süreç sürdürülüyor. Milletvekilleri de yasanın geçmesi için destek veriyor.
“Hukuken ekokırım suçunun tanınması gerektiğini kamuoyuna anlatmaya devam edeceğiz. Çevre suçları ve doğa tahribatlarına karşı ceza artırımlarının uygulanması ve doğanın korunması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü çevre suçlarında 'kirleten öder' anlayışı yetersiz kalıyor ve bu durum, zamanla daha büyük felaketlere yol açıyor. Türkiye’de çevre tahribatları devam ederken, bu düzenlemenin bir an önce yapılması gerekiyor.
“Ekokırım, yalnızca çevreyi tahrip eden projelerle sınırlı kalmamalı; doğal ekosistemlerin ve yaşam alanlarının da korunması için yasal önlemler alınmalı. Örneğin, Marmara Denizi’nin korunması ve ekosistemi bozulmuş yerlerin yasal olarak korunması gerekiyor. Bu tür düzenlemelerin dünya çapında örnekleri var, Türkiye’de neden olmasın? Kaldı ki Türkiye’deki çevre mücadelesi, hak savunucuları sayesinde, dünyanın pek çok ülkesinde daha ileri bir konumda. Hatta ekokırım çalışmalarımızla ilgili diğer ülkelerdeki hak savunucuları bize gıpta ettiğini söylüyor. Bu motivasyonla da çalışmalarımıza devam edeceğiz ve ekokırımın bir suç olarak tanınması için elimizden geleni yapacağız.”
Yasa teklifi
Yurttaşların yasa teklifinde şu maddeler yer alıyor:
MADDE 1- 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Birinci Kısım- Birinci Bölümün “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” başlığı “Soykırım, İnsanlığa ve Gezegene Karşı Suçlar” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 2– 5237 sayılı Kanunun 77’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 77/A maddesi eklenmiştir.
Ekokırım suçu
MADDE 77/A
(1) Doğal veya kültürel çevrede insan veya diğer canlıların hayatını tehlikeye atmak, doğal veya kültürel varlıklar üzerinde ağır tahribata yol açabilecek davranışlarda bulunmak yahut hukuka aykırı diğer bir fiili işlemek suretiyle bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zarara yol açma tehlikesi doğuran kişiye müebbet hapis cezası verilir, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın on katı kadar adli para cezasına hükmedilir.
(2) Birinci fıkradaki suçun taksirle işlenmesi halinde ise on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın beş katı kadar adli para cezasına hükmedilir.
(3) Ekokırım suçunun işlenmesi sonucu bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak zarar meydana gelmişse, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; suçun taksirle işlenmesi halinde yirmi yıl hapis cezasına hükmolunur, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın yirmi katı kadar adli para cezasına hükmedilir.
(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(5) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
Kökeni
Ekokırım kelimesi, Antik Yunanca'daki "oikos" (ev, çevre) ve Latince "caedere" (katletmek) kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Kavramın kökeninde soykırım (genocide) teriminin de etkisi bulunuyor.
1970’li yıllardan itibaren hukukun konusu olan ekokırımın uluslararası hukukta ve ülkelerin iç hukuklarında tanınması için çalışmalar dünya genelinde yürütülüyor. Bu çabalardan birisi de ekokırımın, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin baktığı dört temel suça (insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, savaş ve saldırı suçları) eklenerek beşinci suç olarak kabul edilmesi.
2019'da, Pasifik Ada Ülkeleri'nin önerisiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) ekokırım suçunun tanınması talebi yapılmış, 2021'de ise Ekokırımı Durdurun Vakfı'nın girişimiyle bu konu ele alınarak Roma Statüsü'ne eklenmesi için bir tasarı hazırlanmıştır.
Belçika, 22 Şubat 2024’te kabul ettiği Ceza Kanunu ile ekokırımı hem ulusal hem de uluslararası düzeyde suç olarak tanıyan ilk Avrupa Birliği ülkesi oldu. Yasa, doğaya karşı işlenen ciddi ve geri dönüşü olmayan suçları 20 yıl hapis ve 1,6 milyon Euro para cezasıyla cezalandırmayı öngörüyor. (TY)
Bu haber, Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecilik ve Uluslararası Medya Merkezi (OsloMet-JMIC) finansal desteği ile üretilmiştir. Haberin içeriğinden yalnızca IPS İletişim Vakfı/bianet sorumludur ve hiçbir şekilde OsloMet-JMIC’in görüşlerini yansıtmamaktadır.