Artvin’in her karışı, maden şirketlerinin hedefi haline gelmiş durumda. Cerattepe’de Cengiz Holding’in maden projesi ile başlayan saldırılar hız kesmeden devam ediyor.
Cengiz Holding Cerattepe’den sonra; Arhavi’de dokuz, Hopa’da bir köyü kapsayan yeni bir maden projesi için sondaj çalışmaları başlatmayı planlıyor. Maden ve HES projelerine ek olarak, "Mesire Alanı" adı altında yeni bir yağma projesi gündemde.
Artvinliler, yıllardır sürdürdükleri çevre mücadelesinde 31 Mayıs 2011’de Metin Lokumcu’yu, 3 Eylül 2024’te Reşit Kibar’ı kaybetti.
Artvin’deki mücadeleyle ilgili, Halkevleri GYK Üyesi Nurcan Altunkaya ve Reşit Kibar’ın katledildiği saldırıdan yaralı kurtulan Çifteköprü Köyü sakinlerinden Ersan Koyuncu ile konuştuk.
"Reşit Kibar: Herkesin abisi, dayısı"
“Sermaye için yeşil: Dolar simgesi”
"Kentimiz yerli ve yabancı sermaye tarafından talan edilmek isteniyor," diyen Nurcan Altunkaya, açıklamasında şunları söyledi:
"Artvin denince akla ilk gelen şey, bölgedeki yeşil alanlar, ormanların güzelliği, derelerin melodik sesleri ve börtü böceğin yarattığı doğal bir uyum. Ancak bu doğal güzelliklerin bulunduğu bölgeye yerli ve yabancı sermaye şirketleri çok farklı bir gözle bakıyor. Onlar için yeşil yalnızca dolar simgesi anlamına geliyor. Bölgedeki yaşam, burada yetişen endemik bitkiler ya da doğanın diğer unsurları onlar için hiçbir değer taşımıyor.
"Bu vahşi saldırılara karşı halkın haklı ve meşru mücadelesiyle direniş gösteriyoruz; ancak arkalarına aldıkları devlet gücüyle saldırılarından vazgeçmiyorlar. Bu saldırılar sırasında Reşit Kibar'ın katledilmesi, sermaye ve şiddet ilişkisinin en çarpıcı örneklerinden biri."
“İnsanlar yaşam hakları için karar vermek zorunda”
“Reşit Kibar’ı kaybettik; bu bizim için derin bir acı. Öfkemiz hâlâ taze; ancak mücadeleden asla vazgeçmiyoruz. Reşit Kibar’ın bıraktığı mirası sürdürmek ve onun mücadelesini yarım bırakmamak boynumuzun borcu. Bu katliamın hesabını, cesaret ve kararlılıkla, mücadelemizi sokaklarda büyüterek sormalıyız. Çevre ve ekoloji mücadelesi, barikatların ardına saklanarak değil, o barikatları cesaretle yıkarak kazanılabilir; bunun farkındayız.
“3 Eylül günü, katilin mermilerinden son anda kurtulan Artvin Halkevi yöneticisi Dursun Ali Koyuncu, 7 Eylül’de tutuklandı ve 2 Aralık’ta tahliye edildi. Bu durum, çevre mücadelesine karşı sistematik baskının bir parçası. Mutlu Akyüz ve Yıllar Kibar ise katil Muhammet Ustabaş’ın ağabeyine ait atölyeyi kundakladıkları gerekçesiyle 13 Eylül’de tutuklandı ve 8 Kasım’da serbest bırakıldı. Devlet burada doğa savunucularına karşı sistematik bir yıldırma politikası yürütüyor, her hafta neredeyse bir-iki arkadaşımız çeşitli bahanelerle ifadeye çağrılıyor."
"Bölgemiz maden ve HES projeleriyle kuşatılmak isteniyor," diyen Altınkaya, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“Artvin’in yüzde 71’i, 4. grup madencilik faaliyetleri için işaretlenmiş durumda. Doğal güzellikleri ve nadir bitki örtüsüyle bilinen bu şehir, yeşilin her tonuyla insanlara nefes aldırırken, şimdi griye boyanmak isteniyor. Bizim mücadelemiz tam da burada başlıyor. İnsanlar yaşam hakları ve çevreleri için bir karar vermek zorunda. Ya doğalarını ve geleceklerini koruyacaklar ya da sermaye şirketlerinin insafına teslim olacaklar.”
“Metin Lokumcu, mücadelemizin simgesi”
“Mücadelemiz ilk günkü gibi devam ediyor,” diyen Ersan Koyuncu ise Artvin’de ilân edilen 525 maden sahasının doğayı ve yaşamı tehdit ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Artvin, suç oranı düşük, okuma-yazma oranı yüksek, bilinçli insanların yaşadığı bir şehir. Ancak maden projeleri genişletilerek bölge, çevresel felaketlerle karşı karşıya bırakılıyor. Çevre mücadelemiz önce HES projeleriyle başladı. Direnişin yoğun olduğu bölgelerde HES kurulamadı; ama maden projeleriyle talan girişimleri devam ediyor.
“31 Mayıs 2011’de polis müdahalesi sonucu hayatını kaybeden Metin Lokumcu, mücadelemizin simgesi. Köyümüzden birini kaybedeceğimiz aklımıza gelmezdi. Reşit Kibar’ın katledilmesiyle acımız öfkeye dönüştü. Burası bizim yuvamız, nefes aldığımız yer. Tam da bu yüzden doğamızı sermaye şirketlerinin insafına bırakmayacağız. Bilim insanları ve halk karşı olsa da, projeler 'yatırım' bahanesiyle sürdürülüyor. Köyümüz yok olduktan sonra paranın bir önemi yok. Biz sadece köyümüzde değil, doğaya zarar veren tüm projelere karşı hukuksal ve anayasal mücadelemizi sürdüreceğiz.”
“Dursun Ali Koyuncu, yıllardır maden şirketlerine karşı mücadele ediyor"
Ne olmuştu?
Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Çifteköprü’deki Cankurtaran mevkiinde “Konaklamalı Mesire Alanı Projesi” kapsamında 3 Eylül’de iş makineleri ormanlık alana girdi. Köylüler, ağaçlarının kesilmesine izin vermeyeceklerini söyleyerek iş makinelerine engel olmaya çalışınca projeyi yürüten şirketle bağlantılı olduğu iddia edilen Muhammet Ustabaş, köylülere silahla saldırdı.
Saldırıda ağır yaralanan Reşit Kibar hayatını kaybederken, iki köylü yaralandı. Saldırıdan sonra Muhammet Ustabaş tutuklanırken, ruhsatlı tabancanın sahibi Fikret Merttürk adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Cankurtaran'da turizm tesisi yapmak üzere ağaç kesim ihalesini ve tesis yapma iznini alan Merttürk ailesinden Yunus Merttürk, Kocaeli Kartepe merkezli bir şirketler grubunu yönetiyor. Artvinli Merttürk, Kocaeli'de yaşıyor. Gülaş İnşaat, Gülaş Makine, Yapısoy Beton gibi şirketlerin sahibi olan Merttürk, AKP'ye yakınlığı ile dikkat çeken bir isim. Saldırının ardından Yapısoy Beton, projeden çekildiğini açıkladı.
Silahlı saldırıda şans eseri hayatta kalan ve arkadaşı Reşit Kibar’ı kaybeden Halkevleri Temsilcisi Dursun Ali Koyuncu ise 7 Eylül’de tutuklandı ve 2 Aralık’ta tahliye edildi. (AA/TY)
Bu haber, Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecilik ve Uluslararası Medya Merkezi (OsloMet-JMIC) finansal desteğiyle yürütülen “Çevre Gazeteciliği Eğitim ve Muhabirlik Programı” kapsamında üretilmiştir. Haberin içeriğinden yalnızca IPS İletişim Vakfı/bianet sorumludur ve hiçbir şekilde OsloMet-JMIC’in görüşlerini yansıtmamaktadır.