Gerçeği savunmak her zaman istenen veya beklenen şey değil. Özellikle toplumsal çatışma ve tansiyonun arttığı durumlarda kimse gerçek veya doğrunun endişesine düşmüyor. Önemli olan herkesin kendi iddiasını güçlendirecek malzemeyi edinmesi. Gerçek olmayan şeylerin gerçekmiş ya da gerçeğe uygunmuş gibi sunulmasına sıkça rastlıyoruz ve bu rastgelişler gündem alevlendiğinde sıkıcı bir hale dönüşüyor.
Dezenformasyonun bu kadar hızlı yayılmasının birçok sebebi var. En önemlisi Mutlu Binark’ın tabiriyle “benzerseverlik”. Yaygınlaşma zemini ise kimi zaman yaygın medya kimi zaman sosyal medya. Mevzu savunulan iddiayı güçlendirecek en ufak bir bilgi ortaya çıktığında onu yaymaksa, mecra farketmeksizin yanlış bilgi her yerden fışkırabilir.
Fadira Vis The Conversation’daki yazısında yanlış bilginin tıpkı kesin bilgi gibi yayılma gösterdiğini, online bilginin yaygınlaşmasına ilişkin yapılan araştırmaların viralliği işaret ettiğini ifade ediyor.
Hangi bilginin ne kadar ve nasıl yayıldığına ilişkin kalıp oluşturmak çok güçse de yapılmış bazı sektörel analizler birkaç noktada ortaklaşıyor. Bu analizlerden biri Karine Nahon ve Jeff Hemsley’e ait. Çalışmaya göre internette neyin viral olup olmayacağına karar veren, ağın merkezine yerleşmiş “gatekeeper” (bekçi/kapıcı) kullanıcılar.
Bu kullanıcıların davranışı sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı ve duygusal tepkilerine göre şekilleniyor. Yani gatekeeper tarafından ortaya atılan bir iddia –kesinleşmemiş bilgi- gerçekten duygusal bir karşılığa temas ediyorsa doğrulanmadan da viralliğe erişebiliyor. Özellikle sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı minimum düzeydeyse.
Nahon ve Hemsley özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski savunma bakanı Donald Rumsfeld’in ekip şefi Keith Urbahn örneğini veriyor. Urbahn’ın Usame bin Ladin öldürüldüğünde attığı tek bir tweet, ABD Başkanı medyaya durumu duyurmadan çok önce viral olmuştu. Urbahn şüphesiz yaptığı iş dolayısıyla belli bir ağın merkezinde yer alıyordu.
Komut mu Rabia mı Tekbir mi?
Türkiye’de ve öncelikle Twitter özelinde takipçi sayısı 20 binin üzerinde olan fenomenlerin, ünlülerin, siyasi aktörlerin veya habercilerin bu gatekeeper konumunda olduğu söylenebilir. Hitap ettsikleri kitleler farklı olsa bile takipçileri çoğunlukla politik duygusallıkla kendilerini kişiye yakın hissedenlerden oluşuyor.
Ağın merkezine yerleşmiş bir diğer özne ise haber kuruluşları. Her haber kuruluşunun takipçi kitlesi, politik anlayışı farklı da olsa, kendi iddiasını güçlendirecek herhangi bir bilgi kırıntısı ortaya çıktığında dezenformasyon üretme konusunda ortaklaşabiliyor. Takipçinin ilgisini çeken bilginin, doğru olup olmadığını yeterince sorgulamadan haber yapan haber kuruluşlarını varsa allahlarına havale edip, son günlerde viral olan bir görsele değinmek istiyorum.
Açıkçası doğruluğunu veya yanlışlığını yüzde yüz kanıtlayamadım. Ama burada tartışmaya değer bir örnek olduğunu ve Twitter, Facebook üzerinden etkileşime giren herkesin az çok değerli fikirler sunduğunu düşündüğüm için konuyu ele almaya karar verdim.
Kaynak: Twitter
Yukarıdaki fotoğraf Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’ndeki IŞİD protestolarına polis müdahalesi sırasında çekildi. Twitter ve Facebook’ta viral olmasının yanı sıra birçok haber sitesi de bu görseli “Polis okulu Tekbir ve Rabia işareti yaparak bastı” manşetiyle verdi.
Polise yönelik son zamanlarda artan öfkenin, duygusal bir ön kabule ve dezenformasyona neden olduğu fikrindeyim. Açıkçası bu fotoğrafta gözükenin gerçekten iddia edildiği gibi Rabia ve Tekbir işareti olup olmadığına dair açıkça bir kanıt yok. Açıkça kanıta dayanmadığı için gerçek bilgi olma ihtimali de düşüyor.
Buna rağmen bunun gerçek olmayabileceğini yine de tartışmak istedim ve sosyal medyada konuyu gündeme getirdim. Bunun “çevik kuvvetin komut işaretleri” olduğuna dair birçok tweet geldi, bunlardan ikisi aşağıda:
@matakanfoca işareti yaparken bağrışıyoryar da bir yandan ekip numaraları ile. IŞİD'e bağlanacak bir şey değil.
— Fil (@Ruhidir) October 9, 2014
@matakanfoca polis ayrılırken, kaldırımdaki kalabalığı dağıttıktan sonra sıraya girerken birkaç tanesinin 2 yaptığını gördüm.komut olmalı.
— B. Serhat Savaş (@bserhat93) October 9, 2014
Ayrıca Facebook’ta bir arkadaşımın gönderdiği şu videoda 00:56 ila 1:00 dakikalarına dikkat edildiğinde (elle 3 ve 5 yaparak temsil edilen bir örgütlenme yoksa) komut işaretlerini görmek mümkün. (Yine aynı saniyelerde öndeki polis 3 numaralı ekibe 5 numaralı ekibin arkasına geçmesini söylüyor) Aynı videonun sonlarına doğru 1 numaralı ekibin düzen alışını da görmek mümkün.
Asker olarak görev yapmakta olan bir vatandaş da Facebook’tan aşağıda yer alan görselin bulunduğu web sitesini gönderdi ve ordunun bu işaretleri kullandığını ama daha önce polisin kullandığını hiç görmediğini söyledi:
Kaynak: Strategy Page
Bunların yanında, geleneksel yöntemlerle görseli doğrulamaya çalışarak olay yerinde bulunduğunu belirten kişilere de işaretleri görüp görmediklerini sordum. Olay sırasında Cebeci’de olmasına rağmen bu el hareketlerini görmeyen, görmese de Tekbir işareti yapıldığını iddia eden de; orada olup el hareketlerini gördüğünü, bunların Tekbir ya da komut işareti olduğunu söyleyen de var.
Gerçeği bilenin dezenformasyona ihtiyacı yok
Nihayetinde ulaştığımız sonuç fotoğraftaki polislerin komut işareti yaptığına dair yüzde yüz bilgi sağlamasa bile Rabia ve Tekbir işareti yapıyor olmalarına dair bir kuşku ve şüphe uyandırdı. İki durumdan da tam emin olmadığımıza göre bilgiyi doğrulayamadık.
O halde neden o “Paylaş” butonuna bastık? Sebep yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi gatekeeper kullanıcılara duygusal yakınlığımız. Sosyal ağlarda eşitlikçi bir yapının olduğu söylense de Twitter’da fazla takipçisi olanın az takipçisi olana doğru hiyerarşi oluşturduğunu ve kolayca manipüle edebildiğini inkar edemeyiz.
Habercinin sorumluluğuna gelecek olursak; yukarıdaki videonun yer aldığı Gercekgundem.com haber sitesi bu videoyu detaylı izlemedi ya da polislerin Rabia ve Tekbir işareti yapmış olması ihtimaline kapılıp kolaycılığa kaçtı. Farketmez. Takipçisini dezenformasyonla manipüle etmeyi kolaylıkla başardı.
Ana akım medyayı eleştiren her kurum ve kişinin doğru bilgi sorumluluğunu fazlasıyla üstlenmesi gerekiyor. Bir bilgiyi vermemekle bir bilgiyi çarpıtmak arasında fark neredeyse sıfır. Hatta ikincisinin daha günahkar olduğu bile tartışılabilir.
Takipçi sayısı az ya da çok farketmeksizin, özellikle tansiyonun yüksek olduğu zamanlarda sosyal platformlarda bilgi paylaşan herkesin bilginin kesinliği konusunda hassas olması gerekiyor.
Hangi tarafı tuttuğumuz, hangi siyasi konumda bulunduğumuz önemli değil. Önemli olan gerçeği savunmak ve gerçeğin yolundan ilerlemek. Hem, gerçeği bilenin ve iliğinde hissedenin, yanlış bilgiye neden ihtiyacı olsun ki? (MAF/NV)
* Ana görsel kaynak: Flickr