Suriye’nin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetleri ile Hama ve Humus’un kırsal bölgelerinde Alevilere yönelik 6-9 Mart’ta yaşanan etnik temizlik saldırılarını soruşturan komite, ön raporunu 22 Temmuz’da açıkladı.
Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi, başkent Şam’da düzenlediği basın toplantısında, 6 Mart’ta başlayan çatışmaların ardından 200 binden fazla silahlı kişinin bölgeye akın ettiğini belirtti.
Gerekçeleri “devleti desteklemek ve sahili eski rejim kalıntılarından kurtarmak” olarak açıklayan komite, bu grupların 1426 Alevi sivili katlettiğini tespit etti. Yargıya teslim edilen suçlu listesinde ise 298 isim yer alıyor.

Suriye hükümet güçleri ve silahlı gruplar Alevi katliamlarında nasıl rol oynadı?
“Görevimiz tamamlandı”
Dört ay süren soruşturmanın sonuçlarını açıklayan Komite Başkanı Cuma el-Anzi, “Raporu, Cumhurbaşkanı’na [Ahmed eş-Şara] teslim ettik. Bundan sonraki süreci yargı takip edecek. Bizim görevimiz tamamlandı,” dedi.
Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi, ihlallerin sistematik olmadığını ve askeri çatışmalardan bağımsız şekilde gerçekleştiğini öne sürdü. Ancak Reuters gibi uluslararası haber ajansları, söz konusu olaylarda Savunma Bakanlığı’na bağlı yetkililerin doğrudan öldürme talimatları verdiğini aktarmıştı.
Komite ayrıca, gizlilik gerekçesiyle suçluların isimlerini açıklamaktan kaçındı. Bu durumu eleştirenler, komitenin şeffaflıktan uzak kaldığını, davayı sulandırmaya çalıştığını ve olayları iktidarın bakış açısından yansıttığını öne sürüyor.

Öte yandan, Sahil Katliamı’na ilişkin soruşturma süreci en yoğun dönem olarak öne çıksa da, olaylardan önce ve sonra da ihlallerin sürdüğü bildiriliyor. İki gün önce Tartus’ta, güvenlik güçlerinin bir kontrol noktasında Alevi bir sivilden “havlamasını” istediği, bunu reddettiği için silahın dipçiğiyle kafasına vurularak öldürüldüğü belirtildi. Tüm bu gelişmeler, yönetimin ihlalleri durdurma niyetini ve yeterliliğini sorgulatıyor. Ayrıca benzer soruşturma komitelerinin etkinliği konusunda da şüphe yaratıyor.

"Suriye’de Alevilerin öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın bulguları kamuoyuyla paylaşılmalı"
Soruşturma neleri tespit etti?
Komite Sözcüsü Yaser el-Ferhan, Mart ayı başlarında Lazkiye, Tartus ve Hama’da sivillere yönelik ihlaller ile kolluk kuvvetlerine ve devlet kurumlarına karşı saldırıları soruşturduklarını açıkladı.
El-Ferhan, 33 bölgeyi ziyaret ettiklerini ve toplam 938 tanıklık topladıklarını belirtti. Soruşturma sonucunda, aralarında 90 kadının bulunduğu, çoğu Alevi olan toplam 1426 sivilin katledildiği tespit edildi. “Katledilen siviller, askeri çatışmalardan bağımsız olarak ve çatışmalar bittikten sonra öldürüldü,” diyen El-Ferhan, “Sebepler ideolojik değil, intikam amaçlıydı,” ifadesini kullandı.

Avrupa Konseyi’nden Alevileri hedef alan SMO gruplarına yaptırım kararı
Komite sözcüsü ayrıca, suçlu olarak 298 kişinin kimliğini tespit ettiklerini, bunlar arasında kolluk kuvvetlerine mensup kişilerin yanı sıra sivillerin de bulunduğunu söyledi.
“Emniyet güçlerine pusular kurarak olayları başlatan, eski rejime bağlı silahlı gruplardan 265 ismi tespit ettik. Saldırılar sonucunda kolluk kuvvetlerinden 238 kişi hayatını kaybetti,” diyen El-Ferhan, güvenlik güçlerinin yetersiz olduğunu, bazı bölgelerde devletin ya etkisinin sınırlı olduğunu ya da hiç bulunmadığını ve bunun olayların bu şekilde gelişmesinde etkili olduğunu ifade etti.

Komite kimlerle görüştü?
El-Ferhan, komitenin katledilenlerin aileleriyle, saldırıya uğrayanlarla, bölge sakinleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve kanaat önderleriyle görüştüğünü belirtti. Ayrıca katledilenlerin defnedildiği mezarların yerinde incelendiğini, soruşturma sürecine bölgeden bir Alevi kadın hukukçu grubunun da eşlik ettiğini aktardı. Devlet yetkilileriyle ve gözaltına alınanlarla da görüşüldüğünü, soruşturma boyunca Birleşmiş Milletler’in ilgili kurumlarıyla istişareler yapıldığını söyledi.
Komite, 7, 8 ve 9 Mart tarihlerinde “geniş kapsamlı ve ağır ihlaller” tespit etti. Saldırganlar, Alevi çoğunluklu mahalle ve köylerde evlere baskın düzenledi. Bölge sakinlerine “Alevi misin?” diye sorarak onları katletti. İşkence uyguladılar, mezhepçi hakaretlerde bulundular. Evleri ve işyerlerini yağmalayıp yaktılar.

Suriye’de Sahil Katliamı’nın üzerinden 60 gün geçti: “Cezasızlık sürüyor”
Komite bu ihlalleri ‘sistematik’ ve ‘ideolojik’ değil, ‘intikam amaçlı olarak nitelendirdi. Komiteye göre saldırganlar, “devleti desteklemek için bölgeye akın eden silahlı gruplardı; Esad rejiminin dönmesinden ve geçmişte yaşadıkları öldürmeler, işkenceler ve tecavüzlerin tekrarlanmasından korktular. Bu nedenle bu şekilde davrandılar.”

Komitenin tavsiyeleri
Soruşturma ve Gerçekleri Araştırma Komitesi raporunda şu tavsiyeler yer aldı:
- Eski rejim güçlerine ve yasa dışı silahlı gruplara mensup faillerin yargı önüne çıkarılması,
- Silahlı grupların Savunma Bakanlığı çatısı altında toplanma sürecinin hızlandırılması,
- Askeri kıyafet ve ekipmanların pazarlarda satılmasının yasaklanması,
- Mağdurların uğradığı zararların giderilmesi,
- Bağımsız bir insan hakları heyetinin kurulması,
- İşten çıkarma yoluyla görevine son verilen kişilere yönelik uygulamaların yeniden gözden geçirilmesi,
- Geçiş dönemi adalet mekanizmalarının güçlendirilmesi,
- Sahil bölgesi başta olmak üzere tüm ülkede kalkındırma projelerinin yürütülmesi ve desteklenmesi,
- Mezhepçi söylemlerin ve şiddeti teşvik eden ifadelerin cezalandırılmasını öngören yasaların çıkarılması.

İnsan hakları ağları ve hukukçular nasıl değerlendirdi?
Suriye İnsan Hakları Ağı Direktörü Fadıl Abdulgani, komitenin bu alandaki ilk Suriyeli girişim olması açısından çalışmalarını takdir etti. Sahadaki koşullara rağmen “iyi bir çalışma ortaya koyulduğunu” ve “tavsiyelerin mağdurlar açısından adil olduğunu” ifade etti. Ancak, raporun daha önce bilinenlere yeni bir şey eklemediğini vurguladı.
Abdulgani’ye göre bundan sonraki en önemli adım, şüphelilerin tutuklanarak yargılanması ve yargı sisteminin yürütme erkiyle ilişkilerinden bağımsız hale getirilmesi.

Af Örgütü: Suriye sahilindeki katliamlar savaş suçudur
bianet’e konuşan insan hakları alanında çalışan avukat ve aktivist Hadi Bazghlan ise raporun birçok açıdan yetersiz ve çelişkili olduğunu savundu. Raporda duygusal ve taraflı bir dil kullanıldığını söyleyen Bazghlan, Esad yanlısı unsurların saldırılarının abartılı şekilde yansıtıldığını, buna karşılık diğer ihlallerin ‘duygusal’ ve ‘anlaşılır’ bir zemine oturtulduğunu belirterek şu soruları sordu:
“300 kadar Esad yanlısı, sahilin tamamında nasıl kontrol kurdu? Madem bu kadar etkiliydiler, neden 200 bin savaşçı bölgeye sevk edildi? Farklı şehirlerden gelenler yolda nasıl engellenmedi? Madem silahlar sadece devlette olacak, bu insanlar ellerinde silahlarla ülkenin bir ucundan diğerine nasıl serbestçe hareket etti?”

Komisyonun yaşanan ihlalleri “intikam” olarak nitelendirmesine tepki gösteren Bazghlan, öldürülen kadın ve çocukları örnek göstererek mezhepçi saldırganlığın göz ardı edildiğini ifade etti.

BM UZMANLARI UYARDI
Suriye’de Alevi kadın ve kız çocuklarına hedefli saldırı kampanyası
“Şu an en büyük düşmanımız mezhepçilik”
Avukat Bazghlan ayrıca, komitenin suçlu olarak belirlediği isimleri açıklamamasını eleştirdi, “Reuters bir ay önce yayınladığı raporda saldırılardan sorumlu 10 farklı Selefi cihatçı grubun adını verdi, 40 ayrı konumda ihlaller tespit etti. Bu gizlilik niye? Suriye halkının çocuklarını kimin öldürdüğünü öğrenme hakkı yok mu?” dedi.
Bazghlan, “Cesur olup kabul etmek zorundayız: Şu an en büyük düşmanımız mezhepçiliktir. Bu canavara karşı hep birlikte el ele savaşmamız, olayların üzerini örterek pembe bir tablo çizmeye çalışmaktan çok daha faydalı olacaktır,” ifadelerini kullandı.

Şam’da barışçıl gösteriye mezhepçi saldırı
(ANB/VC)












