"Bugün yerlilerin günü, toprak renginin günü,
aşağıdaki renklerin günü.
Bizler paranın renginin aksine toprağın rengini taşıyoruz'"
Subcomandate Marcos
Yaşlanan nüfusu nedeniyle emeklilik masrafının giderek arttığı bir Batı Avrupa ülkesine 2001'de dünyanın önde gelen sigara tekellerinden birisinden resmi bir yazı ulaşır. Yazıda söz konusu ülkenin emeklilerine ayırdığı kaynak nedeniyle zorlandığının farkında olunduğu belirtilerek, sigara alışkanlığının ülke ekonomisine getirdiği fayda anlatılmaktadır. Sigara tekelinin hesaplarına göre ülkedeki insanların tütün alışkanlığına sahip olması ekonomiye yıllık 100 milyon sterlin tasarruf sağlamıştır. Çünkü tütün alışkanlığına sahip tiryakiler erkenden ölmüş ve ülke emeklilik masrafından kurtulmuştur...
Tütün alışkanlığının sonuçları ve sigara şirketlerinin insana yaklaşımı bundan daha çarpıcı bir örnekle anlatılabilir mi?
Yılda 5,5 milyon insan
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre tüm dünyayı tehdit eden iki küresel sorun var: Açlık ve tütün alışkanlığı.
Dünya genelindeki ölümlerin yaklaşık yüzde 12'sinden açlık, yüzde 6'sından sigara sorumlu. Dünyada her yıl 5,5 milyon insan sigara nedeniyle ölüyor. 2030'da bu sayının 8 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye'deyse yılda 100 bin insanın ölümüne yol açıyor sigara. Başka bir ifadeyle, Türkiye, sigara alışkanlığı nedeniyle günde 200-250 yurttaşını kaybediyor.
Sigara alışkanlığı gelecek otuz yılda AIDS, tüberküloz, trafik kazası, anne ölümleri, intihar ve cinayetlerin toplamından daha fazla sayıda insanın ölümüne neden olacak. Tüm kanserlerin yüzde 30'unun, kanser ölümlerinin yüzde 50'sinin ve akciğer kanserinin yüzde 90'ının nedeni olan, dünyada küresel sağlık sorununa yol açan ve dumanında her biri insan sağlığı için ölümcül etkilere neden olan 2000 ayrı zehir maddesi içeren sigarayla nasıl mücadele edilecek?
Hiç kuşkusuz bataklığı kurutarak! Yani sigarayla mücadele etmek istiyorsanız, aslında sigara tekelleriyle mücadele etmeyi göze almanız gerekiyor. Sigara tekellerinin icraatlarını deşifre etmeden, dünya çapında onlara karşı mücadele örgütlemeden sigarayla mücadele etmeye çalışmak aslında hedef saptırmak.
Cazip pazar Türkiye
Söze bir sigara tekelinin şirket yöneticisinin cümleleri ile devam edelim. Şirket yöneticisine soruluyor: "Sigara üreten bir şirketin yönetici konumundasınız, peki siz sigara içiyor musunuz?" Cevap açık ve net: "Biz bu boku içmeyiz, sadece satarız.. Bunu içme hakkı ve özgürlüğünü gençlere, zencilere, aptal ve fakirlere bırakırız'!" Gerçekten doğru söylüyorlar. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin tütün tüketimindeki payı 1976'da yüzde 41'ken, 2000'de bu oran yüzde 71'e çıkmıştır. 2025'te sigaraya bağlı ölümlerin yüzde 70'i gelişmekte olan ülkelerde olacaktır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı nüfus artışı, tekellerin saldırgan reklam politikaları, yalan bilim üretimleri ve gelişmekte olan ülkelerdeki kontrol önlemlerinin yetersizliği bu ülkelerdeki tütün tüketimini önümüzdeki yıllarda daha da artıracak.
Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin tümünde sigara tekelleri aynı taktiği izliyor: Önce hedef ülkenin komşusuna ve sonrasında hedef ülkeye sigara fabrikası kurmak, ardından yeni sigara tadına insanları alıştırmak, peşi sıra saldırgan reklam kampanyaları yapmak, sonunda da kamunun denetiminde olan ülke tekelinin özelleştirilmesini sağlamak ve bu yolla tekeli ele geçirmek.
Bu adımlar sonunda istenen başarılır ve ülkede tütün alışkanlığı üzerindeki kamusal güç tasfiye edilir. Artık ülkedeki insanların sağlığı -yukarıdaki iki örnekte aktarıldığı gibi- para kazanmak uğruna insani erdemlerin tümünü yok sayan sigara tekellerinin insafına kalmıştır.
Sigara tekelleri açısından, genç nüfus oranı nedeniyle Türkiye cazip bir pazardır. Bu pazarın "kıymeti" bir sigara tekelinin sorumlusu tarafından "Lokomotifi doğru raya oturttuk, şimdi amacımız hızlandırmak. Bu ülkenin avantajını kullanacağız. Türkiye dünyanın en büyük pazarlarından biri. İyi bir ürünümüz var, iyi bir ekibimiz var, iyi stratejilerimiz var. Türkiye genç nüfusu ile çok ümit verici" cümleleriyle tanımlanıyor.
Benzer açıklamalar 2008'de Tekel'in British Amerikan Tobacco'ya (BAT) devri sırasında da ifade edilmiştir. BAT Türkiye Genel Müdürü Johan Vandermuelen, söz konusu törende yaptığı konuşmada ''Bu, BAT'nin Türkiye'deki büyüme fırsatları açısından önemli bir temel oluşturmaktadır. Küresel piyasalarda likidite krizinin yaşandığı bir dönemde böylesi bir yatırım yapmamız, Türkiye'nin geleceğine duyduğumuz güvenin ve uzun vadeli bir yatırımcı olma konusundaki kararlılığımızın önemli bir göstergesidir" sözleriyle, Türkiye'deki "büyüme fırsatları"nın önemine vurgu yapmıştır.
Kuşkusuz bir sigara tekelinin "büyüme fırsatları"nın bizim açımızdan anlamı, daha çok insanın sakat kalması ya da ölmesidir. Zaten aynı törende konuşan BAT Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Tuna Turagay, "BAT olarak dünyanın 8. büyük tütün pazarı olan Türkiye'yi küresel faaliyetlerimiz açısından son derece önemli görüyoruz. 6 yılda pazar payımızı artırdık. Bu birleşme ile önümüzdeki dönemde hızlı tüketim ürünleri sektöründe 2'inci en büyük firma olacağız'' diyerek yaklaşan bu tehlikeye işaret etmiştir.
Sigara tekellerinin savları solcuların ağzında
Tüm bu girişimlere rağmen 19 Temmuz 2009'dan bu yana kamuoyunda sıkça gündeme gelen 4207 sayılı "sigara yasağı" yasası, sigara alışkanlığının önlenmesi için ciddi kısıtlamalar içeriyor. Bu durum -tahmin edileceği üzere- sigara tekellerinin canını sıkıyor. Ancak endüstri, kâr oranlarının yüksek kalmaya devam etmesi için Türkiye'de çeşitli girişimlerde bulunuyor.
Bu bağlamda "Yasakları yasaklayalım", "Bireysel özgürlükler yok ediliyor", "Doğal tütüne izin verilsin", "Tütün kullanmak modernite öncesi bir döneme ait alışkanlıktır, kapitalizm ile bu durum açıklanamaz", "Pasif içicilik çok da kritik bir sağlık sorunu değildir" gibi kulağa "hoş gelen" kavramları kullanıyor.
Tütün endüstrisinin sigara kısıtlamalarının hayata geçtiği her ülkede hep aynı kavramlara sığınması aslında çaresizliğinin bir yansıması.
Ancak anlaşılamayan nokta, sermayenin karşısında olması gereken kimi sol yapılar da tütün konusunda aynı kavramları kullanıyor.
Hatta kimi sol yapılanmalar, tıpkı neoliberal ideoloji gibi bireysel özgürlük adına kamu yararını yok sayarak, "yasakları yasaklamak" düsturuyla 4207 sayılı yasayı "neoliberal faşizm" olarak tanımlayabiliyor. (Ne müthiş bir paradoks!) Ancak bu vesileyle yoldaşlarıma hatırlatmak isterim ki, kullandığınız argümanlar ölümden para kazanan tütün sermayesinin argümanlarının aynısı. Bu durum sizde bir rahatsızlığa neden olmuyorsa size önerim, nerede saf tutuğunuzu yeniden düşünmeniz. Kapitali, sermayeyi, emperyalizmi ve sömürüyü yeniden hatırlamanız. Hatırlayınız ki; "soğuk çıkar"ın, "o biricik ve acımasız özgür ticaret"in, "zorba, utanmaz, doğrudan ve çıplak sömürü"nün yerine insanlığın yanında saf alın.
Unutmuyoruz
ABD lobi heyetinin TBMM'ye getirilmesini; Kültür Bakanlığı'nın TBMM'yi bir sigara tekeline tadil ettirmesini; tütün endüstrisinin reklam yasağının kalkması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurusunu; siyaset alanında etkili isimlerin akrabalarının sigara tekellerine ortak olmasını; özelleştirmeden sorumlu devlet bakanının sigara firması gençlik programını desteklemesini; tütünün kanser yaptığına inanmadığı için meclis komisyonunda olumsuz görüş beyan eden komisyon başkanlarını -ki kendileri iyi bir sigara içicisiydi ve akciğer kanserinden ölmüştür; tütün hakkında getirilen kısıtlamaların "ticaret özgürlüğüne aykırı" olması nedeniyle Çankaya'dan veto edilmesini; Adalet, Gençlik-Spor, İçişleri ve Turizm Bakanlıklarının Formula 1 yarışının reklam yasağı dışında tutulması konusunda görüş bildirmesini.. Bunları hiç unutmuyoruz.
Açıktır ki yakın zamana kadar sigara tekellerinin insan sağlığını kâr uğruna hiçe sayan tüm girişimleri Türkiye'deki hükümetlerin desteği altında başarıyla uygulandı. Alışkanlık ve bağımlılık, Hollywoodvari yöntemlerle bu sektörün kâr hırsı için bilerek ve istenerek yaratıldı. Ancak ne iyi ki, bu kâr hırsı karşısında aklını ve emeğini solda tutan insanlar ve örgütlerin mücadelesi tüm dünyada meşruiyet kazandı.
Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) de ifade ettiği gibi, çabaları, Tekel'in mülkiyeti kamuya devredilinceye, tütün tüketimine ayrılan kaynaklar açları doyurmak için harcanıncaya ve insanı bilerek öldüren tütün endüstrisini insanlığın mahkemesine çıkarıncaya dek sürecek. Öyle ya, tüm zorluklara rağmen kalbi solda atanlar kazanacak. (OE/TK)
* Osman Elbek, Gaziantep Üniversitesi Tip Fakültesi öğretim üyesi.