Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi’nde yayımlanan bir araştırma, gebelik döneminde sigaranın etkilerine dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Anne adaylarının sigara kullanımı / maruz kalma durumlarının yaygın bir sağlık sorunu olduğu belirtilen çalışmada anne adaylarının pasif içiciliğin anne karnındaki bebek ve yenidoğan sağlığına etkileri konusundaki bilgi düzeylerinin de yeterli olmadığı vurgulandı[1].
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nden hemşire Sevda Atalay ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmaya Ankara’da bulunan bir Aile Sağlığı Merkezi (ASM) ile Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi’ne (AÇSAP) kayıtlı 130 gebe katıldı. Sonuçları Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi'nin 2014 Ocak-Şubat sayısında yayımlandı. Araştırmaya katılan gebelerin yaklaşık yüzde 21’inin sigara içtiği, yüzde 50’sinin de sigara içmediği halde sigara dumanından etkilendiği ortaya konuldu.
Bilindiği gibi pasif içicilik, kişinin kendisi sigara içmediği halde çevresel tütün dumanından etkilenmesi olarak tanımlanıyor.
Gebelik dönemindeki aktif ya da pasif içiciliğin, anne karnındaki bebek ve yenidoğan için ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı biliniyor; düşük riski, suyun erken gelmesi, bebeğin oksijen ve besinlerini sağlayan eşinin (plasenta) doğum yolu üzerinde/önde olması (plasenta previa), plasentanın erken ayrılması (plasenta dekolmanı), erken/zamanından önce doğum, ölü doğuma neden olabiliyor. Yenidoğanda düşük doğum ağırlığı, büyüme kısıtlılığı, akciğerde gelişme bozukluğu (dismatür akciğer) gibi sorunlar gelişiyor.
Doğum öncesi pasif sigara içiciliği anne karnında bebeğin bağışıklık sistemini de etkiliyor ve doğum sonrası bebeklik döneminden başlayan solunum yolu enfeksiyonlarının oluşmasını kolaylaştırıyor. Hava yolu iltihabına ve reaktif hava yolu hastalıklarının gelişimine yol açabiliyor.
Araştırmada belirtildiğine göre yapılan çalışmalar gebelerin, pasif içiciliğin zararları hakkında kısmen bilgi sahibi olduklarını gösteriyor. Pasif içiciliğin neden olabileceği sıkıntılar göz önüne alındığında konu bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendiriliyor ve en etkin çözümün bilgilendirme çalışmaları olduğuna dikkat çekiliyor. (EB/HK)
[1] Türk Tabipleri Birliği Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi cilt 23, sayı 1, Ocak-Şubat 2014, syf 16-24