Sigara içenlerin çoğu özgürlüklerine düşkündür. Bana öyle gelir en azından... Ben de ilk özgürlüğümü ilk sigarayı yaktığımda yaşamıştım. İkinci özgürlüğümü ise satın alarak yaktığım sigaranın parasını kendi öğrenci kredimden ödediğim gün yaşadığımı anımsıyorum.
Üçüncü ve sonrakileri ise sigaraya her zam geldiğinde binmekten kendi irademle vazgeçtiğim ve belediye otobüsü beklediğim okul yolculukları sırasında yaşadım. Sonuncusunu ise "ondan ayrıldığım" gün hissetmiştim.
Yaklaşık "21,5 yıl" sürdü dostluğumuz
Yaklaşık "21,5 yıl" o özgürlüğü yaşadığımı sandım. Gerçekten "özgürlük" olduğu anlar da oldu. Ama çoğu "başkalarının özgürlüklerinin kısıtlandığı" anlardı.
Sigara içmeme karşın, "solcu öğrencilerin" gittiği okul derneklerinin, siyasi partilerin "ne olacak bu memleketin hali" tartışmalarına "kesif" sigara dumanının "meze" yapılmasına tahammül edemedim ve sigara içen birisi olarak hep eleştirdim.
Gerçekten de sigaranın bir "içene keyif yaşatan yaşam biçimi" olduğunu çok erken fark etmiştim. Bunu 21,5 yıl boyunca her yerde, her durumda yaşadım: Mutlu olduğumda, üzüntülü olduğumda, kaygılı olduğumda, korktuğumda, yeni bir şeye başladığımda, "iyi bir şey" ürettiğimde, "doğru" düşündüğümde de..
Sigaranın her şeyi "kesen" ve bir "ortaklık yanılsaması" yaratan bir "aidiyet duygusu" yarattığını da bu ülkenin dağlarında, herkesin reddettiği, görmezden geldiği, yok saydığı bir hastalığa yakalanmış insanların ardına, onları kurtarmak için düştüğümde keşfetmiştim.
Yine aynı sigaranın bir "değişim değeri"ne sahip olduğunu, aynı sigaranın hem bir "anti-depresan", hem mutluluk veren bir "endorfin", hem de "açlığı ve tokluğu" unutturan etkileri olduğunu da çok erken zamanlarda keşfetmiştim. Tüm bunlar çok hoşuma gitmiş, pek çokları gibi onun "kurtuluşu sağlayan" nesnelerden birisi olduğunu düşünmüştüm.
Ekonominin temel "girdi" kapılarından birisi olduğunu, "tarım işçiliğinin" en önemli alanlarından birisini oluşturduğunu, "işçi sınıfı"nın bilinçlenme sürecinde başka unsurlarla kıyaslanmayacak bir ilişki kurma ve birlik sağlama aracı olduğunu da "politikayı öğrendiğim" dönemde fark etmiştim.
Sonsuz olanak ve yararlar sağlayan bu "doğal nesne"nin "kapitalist kâr mekanizması"nın temel araçlarından birisini oluşturduğunu da, yine aynı doğanın ortadan kalkmasının en temel "müsebbip"lerinden birisi olduğunu da onu her gün iki pakete yakın tükettiğim sıralarda çoktan fark etmiştim.
Sigaranın üretim ve tüketim sürecinin kapitalizmi ve onun çeşitli süreçlerini anlamak için çok önemli bir "örnek" oluşturduğunu da aynı dönemde ve sigaramı keyifle içerken öğrenmiştim.
Sonra "hekim olma" sürecimde sigaranın başka "marifet"leri olduğunu öğrendim. Zaman zaman sigaradan "kâr sağlayan" şirketlerin daha çok kazanmak için destekledikleri "bilimsel" çalışmalar sigaranın çeşitli yararlarından söz etse de, sigaranın doğaya, insanlar başta olmak üzere onun üzerinde yaşayan insanlara ve o insanların oluşturduğu toplumlara hangi zararları verdiğini ve nelere mâl olduğunu öğrendim.
Hiç bir "itiraz kabul" etmeyecek kadar net ve bilimsel olan bu veriler ve bilgilerle "kapitalizmin ne olduğunu" ikinci kez öğrendim:
"Eğer bir tüketim maddesi size yeni tüketim maddelerinin satılması olanağını doğuruyorsa, fiyatı ne olursa olsun, en iyi yatırım bu yatırımdır" diyen kapitalistlerin, böyle "ürün"ler bulduklarında ellerini nasıl ovuşturduklarını gördüm.
Sigara her şeyi keser...
İnsan bedenine doğrudan zararlarından söz etmek istemiyorum. Buna dair "bilimsel" ve "doğruluğu her koşulda" kanıtlanmış bilgilere ulaşmak bugün artık çok kolay. Bu bilgileri kullanarak "propaganda ya da ajitasyon" yapan reklamlara da kulak asmıyorum.
Çünkü bunlarla bu "sorunun üstesinden gelemeyiz". Bunun için bilincin egemen olduğu bir bilgi gerekli. Bu nedenle ben başka bir şeyden söz etmek istiyorum:
Sigarayla kesin "ayrıldığımız" günlerde gördüğüm "bu gerçekleri" neden daha önce görmediğime, o günden beri her aklıma geldiğinde çok şaşırmışımdır. Sigara benim için de bir çokları gibi her şeydi!. Ve insan yaşamıyla ilgili her şeyi kesen bir "nesne"ydi.
Çatışan etnik grupların iki tarafına birden gereksindikleri silahları sağlayan bir değişim değeri olmaktan, bedensel hazzın doruklarına ulaşmak için bir "fahişe"den satın alacağınız birkaç dakikanın değerinin adı da "sigara"ydı.
O sigara ki "sınırdan geçireceğiniz özgürlüğün fiyatı" olmaktan tutun da, yeni doğmuş çocuğunuzu bulaşıcı hastalıklardan koruyacak, elinizdeki duyu kusurunu belki de iyileştirecek kortizon hapının, ya da o çocuğun doğmasını önleyecek doğum kontrol hapı veya prezervatifin de bedelini ödemenizi sağlayacak bir karşılıktı.
Aynı sigaranın beni günün birinde felç bırakacak bir "risk" değil, hemen şimdi, şu anda benim yaşamımı sonlandıracak, başıma dayanmış bir tabanca benzeri bir "tehdit" olduğunu da o sıralarda fark etmiştim. Hem de büyük bir keyifle sigara tüketen bir "hekim ağabeyimin anlattıkları" bana bunu fark ettirmişti.
"Bırakmazsan ya felç olursun ya da ölürsün" demişti. Boyun damarlarımı %60'dan fazla tıkayan, o tıkaçların kopup beynimdeki yaşamımı sona erdirecek "ölümcül" ya da gündelik yaşam konforumu ortadan kaldıracak "yaşamsal" merkezlere, belki de sahibi olduğum tek varlık olan "bilincimi" tümüyle yitirmeme neden olacak bir "tehlike" olduğunu o sırada ve onun anlattıklarıyla fark ettim.
Bu sözleri duyup bu farkındalığı yaşadıktan çok değil 6-8 saat sonra sigara benim için "anımsanması kötü duygular yaratan bir nesne" oldu.
Oysa o sigara benim en zor anlarımda beni terk etmeyen tek "yoldaş"ımdı, tek "sevgilim"di, tek "dostum"du. Bunların hepsinin yalan, yanılgı, ya da yanılsama olduğunu fark ettiğimde bir hesap yaptım:
O 21,5 yıl boyunca, günde ortalama 1,5 paketten 11 bin 770 paket, ya da 235.425 adet sigara içtiğimi anladım. Tüm zamanlarda sigaranın bedelinin ortalama olarak 0,90 cent olduğunu düşündüm, cebimde "beş kuruş yokken" bunun için yaptığım "on bin" doların üzerinde olduğunu ve bu parayı "ateşe, duman ve küle" çevirdiğimi fark ettim. Aklıma o zamana kadar fark etmediğim bir cümle de o sırada geldi: "Parasını el, dumanını yel alır!"
Şimdilerde bu anlar aklıma geldiğinde, şu sıralar kafama çok taktığım "toplumsal maliyet" konusuyla bağlantılı yeni hesaplar yaptım.
Bu değerlendirmeyi yaptığımda çarpıcı bir "hesaplaşma" yaşıyor ve şu soruyu soruyorum: "Bu 21,5 yıl içinde benim içtiğim sigaranın toplumsal maliyeti nedir?"
Her şeyi bir yana bırakıyorum, yalnız sigara içilen ortamların camlarında bulunan tüllerin altı ayda bir yıkanmak yerine üç ayda bir yıkanması gerçeğinden yola çıkarak bir hesap yapıyorum.
Bunun sonucunda gereksiz harcanan su, deterjan, elektrik, o suyu ve elektriği elde etmek için kazılan kuyular, yapılan barajlar, o deterjanları üretmek için harcanan petrol ve diğer kaynakları, yine o tüllerin yıkandığı makinelerden dışarı çıkan deterjanlı suların doğaya, çevreye yönelik zararları ve bunların zararları ve etkilerinin giderilmesi için yapılan ve aslında sigara içmeyenlerin de ceplerinden çıkan bedelleri hesaplıyorum ve bundan dolayı büyük bir utanç duyuyorum.
Bunların bedelini ben ödemedim: o "on bin dolar"ın bunları içermediğini, eğer dahil edilse bunun birkaç katı tutacağını hesaplıyorum.
Kendi kararını vermek
Özgürlükler ve yararlar "zorla" sağlanamaz. Onları özgür bireylerin akılları, uzgörüleri, bilinçleri ve sahip oldukları bilgileri doğru ve etkin kullanarak sağlamak ve var etmek, kuşkusuz hem insani hem de en gelişmiş tür olan insana en çok yakışandır.
Ama bütün bunları görür, anlar, bilirken o "bireylerin" onlara özgürlüklerini en çok hissettiren bir "truva atı"nın bu niteliğini fark etmemeleri çok acıdır.
Kendi adıma ben bu acıyı halen yaşıyorum. Şimdi sadece şu sırada "demir parmaklıklar ardında" olan kızımın faili olmadığı bir suçun "bedeli olarak mahrum kaldığı özgürlüğü"yle yaklaşık on yaşına kadar benim bu "özgürlüğümün bedelini" ödemesini kıyaslıyor ve her iki özgürlüğü kıyaslayarak asıl suçun, o suçun failinin ve bir suçun faili olmadığı halde ödenen cezaların anlamlarını değerlendirmeye çalışıyor, tüm değerlendirme ve hesaplamalarımla bu hesabın içinden çıkamadığım için "yanlışlığı" başka bir boyut ve düzlemde bir daha değerlendiriyorum.
Aynı değerlendirmeyi, 19 Temmuz'da sigarayı yasaklayan ama onun öncesinde "ulusal bütçesinin en önemli kaynaklarından birisi olarak gören" kendi kontrolünde üretim yapan ve tüketimi düzenleyen devletin şimdiki dahil geçmişten bugüne tüm temsilcilerinin de, sigara tarımını destekleyenlerin de, sigara sanayiini var edenlerin de yapmasını, şapkalarını önlerine koyup sorumluluklarının bilincine varmalarını, 19 Temmuz'da sigarayı yasaklamanın onların bu sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, sigara nedeniyle harcanan trilyonlarca doların, bunu kullandığı için yitirilen yaşamların ve sağlıkların, o sağlıkları yerine getirmek üzere bunda hiçbir dahli ve katkısı olmayan insanların ödediği bedelleri ödemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bedel...
Ben kendi adıma ödediğim bedelleri burada anlattım. Ama benim bu bedelleri ödemeyi göze aldığım o sigaranın varlığından beni haberdar edenlerin ben değil, bundan "çıkar" elde edenler olduğunu da bir kez daha ifade ediyor ve "sigara içmeyi özgürlük" sayanlara sesleniyorum:
"Sigara öldürür!" Sizi değilse bile "insanlığı". Onun için "bir"in "sıfır"dan daha büyük olduğunu bilen birisi olarak, diğer yapmadıklarını da yapmalarını hatırlatarak "19 Temmuz"u destekliyorum!.
Sizi de tüm kişisel "yarar ve çıkarlarınızı" yeniden hesaplamaya çağırıyorum. (MS/EÖ)