“Kimse tiryaki olmak için sigaraya başlamaz… Tiryaki olduğunu anladığı an iş işten geçmiştir… Rol model, özenti başlatır ya da bıraktırmaz; katran-zift çukurundaki rol modeller ne kadar çoksa, ne kadar önemli ise kurtuluş o kadar zordur… Kararlılık kurtuluşun en büyük silahıdır. Sigaradan kurtulma kararlılığı olmadığı takdirde hiçbir şeyin- hiçbir ilacın- hiçbir kişinin faydası olmaz… Kuvvetli kararlılık olduğu takdirde ise tek seferde, tek başına kurtuluş da mümkündür…”*
Bu satırlar 2012’de 2.baskısı yapılmış olan “Nasıl Kurtuldum?” isimli kitabımdan. Ben sigaradan çok çekmiştim. Tam 25 yıl sigaranın çilesini çekmiştim. Hele hele son 10 yılım sigarayı içebilme zaman ve koşullarımın uygun olmamasına rağmen “bırakmak” için kendimi oyalama ile geçmişti. Oysa her seferinde kolay bırakıyordum sigarayı… Bazen günde 3-5 sefer niyetlenip, bu niyetimi hemen eyleme geçirip “kesinlikle” bırakıyordum… Ancak bu bırakma çabam çoğunlukla tirajikomik bir şekilde bazen birkaç saat bazen de birkaç gün sürüyordu. Hatta aynı gün 1-2 defa “kesinlikle bırakıp” kuzu kuzu da tekrar başlıyordum. Olay ciddi bir şekilde kendimle bir savaşıma girmişti. Sürekli bu göstermelik çabalarımdaki başarısızlığın nedenlerini irdelemeye başladım.
Bir yerde bir yanlış yapıyordum ancak nerde? İlk keşfettiğim yanlışım “bırakma” kelimesiydi. Bırakma eyleminin “geçici” bir hareket olduğunu keşfettim. Bir şeyi bir yere bırakınca onu tekrar almak, tekrar yerine koymak oldukça doğaldı hatta eksikliğini gidermek için çoğunlukla zorunluydu. Çünkü beynimizde kendimizin yarattığı algılayıcıların (nikotin reseptörlerinin) gıdası olan nikotini bir yere bırakınca vücut korkunç bir “yoksunluk” durumuna giriyordu. Bu durum da insanı o hale getiriyor ki “kendinizi boşlukta hissettirip sürekli eksik olan bir şeyi aratıyor, yapmanız gereken işlere konsantre olmanızı önlüyor, sürekli beyninizin bir kısmı bir arayış, çırpınış içinde” oluyor ve kuzu kuzu size bıraktığınızı tekrar alıp yerine koydurtuyordu.
O nedenle ilk püf nokta “sigarayı bırakmak” değil; sigara içiminin kendisinin bir “nikotin bağımlılığı hastalığı” olduğu gerçeğini kabullenmekti. Bu kabullenme yapıldıktan sonra bu hastalıktan yani “sigaradan kurtulmak” kararını vermek ve ciddi bir şekilde uygulamak işin özüydü. Bu karar verilince belirlenen bir günde “tek bir seferde ve tamamen” bundan kurtulma eylemini gerçekleştirmek başarının anahtarıydı.
İşte bunu keşfetmem tam 10 yılımı aldı. Bu süre içinde öyle iç mücadeleler geçirdim ki “bir gün bu illetten kurtulursam ve de üzerinden en az 2-3 yıl geçip de kesin kurutulduğuma ikna olursam bu çektiklerimi, sigaranın insanda yarattığı bu hasarı kendi küçük resmim üzerinden çözümleyeceğim, yazacağım” demiştim; kendime ahtım vardı…
Sigara bağımlılığı ya da daha doğru bir tanımlama ile tütün ve mamulleri tiryakiliği dünyada en az 1.5 milyar, ülkemizde de 15 milyondan fazla kişiyi etkileyen çağımızın en büyük hastalığı, salgınıdır. Tütün endüstrisi dünyadaki büyük kartellerin hâkimiyetindedir. Akla hayale gelmeyecek her türlü yolla bu endüstri giderek insanları zehirlemekte, hastalandırmaktadır. Gerçek hastalık “sigara-nikotin bağımlılığı hastalığı” olduğu halde bunu ülkelerin sosyal aktörleri, sağlık ve sosyal güvenlik kurumları göz ardı etmektedirler. Öbür taraftan muhtemeldir ki bu endüstri ile dolaylı da olsa ilişkideki “sağlık sektörü” bu hastalığın yol açtığı yan etkiler-komplikasyonların teşhis, tedavisi için de korkunç bir rant elde etmektedirler. En sık görülen solunum, kalp, dolaşım hastalıklarının (bronşit, amfizem, kanserler, kalp krizleri, felçler vb) hemen hepsinin en az yüzde 50’sinin nedeni, ortaya çıkarıcı, arttırıcı unsuru tütün ve mamulleridir. Bu nedenle tütün ve mamullerinin üretim dahil her aşamasından rant elde edilmesinin gelecekte bir “insanlık suçu” olduğunu yıllardır düşünüyorum. Sigara içerken de böyle düşünüyordum.
Son yıllarda insanları zehirlemeye yönelik tütün sektörün karşısında “sigaradan kurtulma” değil, “sigarayı bıraktırma” şeklinde yeni bir sektör oluştu. Kar amaçlı bu sektörün de değişik yollarla büyük rantlar için çalıştığı aşikârdır. Bu kimi zaman bir kitap, kurs, film; kimi zaman da bant-sakız-hap-akapunktur-biyo bilmem ne vb. “bıraktırma” yöntemleridir. İşte somut bazı göstergelerle de desteklenen bu son düşüncelere ulaştığım dönemde bu kitabı yazmıştım. Kitabı yazmadan önceki düşüncem ilk baskıyı kendi olanaklarımla yapmak; bunu konuyla ilgili akademik ve uygulayıcıların bilgisine sunmak sonuçta tepkilerin olumlu olması halinde “piyasaya vermek” yani ticarileştirmekti. Dediğimi de yaptım; ilk baskının tümünü konuyla ilgili akademik, hekim ve sanat çevrelerine gönderdim. Oldukça olumlu geri bildirimler aldım. Bunların hepsinin de ortak noktası “bu kitap mutlaka raflarda bulunmalı, anne babalar başta olmak üzere sigara tiryakilerinin hepsinin okuması gerekli” şeklindeydi. Ancak yukarıdan ifade ettiğim “tütün mamullerinden rant elde edenler ile bunu bıraktırma heveslilerinin ortak noktasının kar olduğu” şeklindeki düşüncem kitabı ticarileştirerek piyasaya vermemi engelledi. Bunun üzerine bu düşüncemi bu ana uzmanlık alanımdaki derneklerden birine ilettim; kitabı ticarileştirmeden toplumun her kesimine ulaştıracaklarını kabul ettiler. Ancak 2. baskıdan sonra hala tam olarak anlamlandıramadığım bir şekilde bu işi gerçekleştirmediler; böyle bir işlemin kendilerine büyük yük getireceğini ifade ettiklerinden telif hakkımı geri aldım. Birkaç yayınevine kitabı “ticarileştirmeden” ya da telif hakkımın yararlı bir kuruma aktarımı şeklinde kitabı piyasaya vermeleri teklifinde bulundum. Ancak bu teklifim de maalesef karşılık bulmadı. Bu nedenle kitap son 3 yıldır piyasada yok; elimde basılı örneği bile kalmadı. Ancak özellikle tıp doktorları başta olmak üzere kitabı bir şekilde okumuş ya da duymuş olan kişilerden sürekli “kitap ne zaman piyasada olacak, nerede bulabiliriz?” şeklinde yoğun istemler de devam etmekteydi. Kitabı “ticarileştirmeden” piyasaya verme konusundaki düşüncemi pratiğe geçirmek için rutin ve süreli işlerimdeki yoğunluğum nedeniyle zaman ayırabilme potansiyelimi de giderek azalttı. Tüm bu nedenlerle hekimlik mesleğine resmi olarak adım atmamın 30. yılı anısına 2 hafta önce kitabın pdf formatını takipte olduğum birkaç grubun sanal ortamına attım. Aşağıdaki linkten isteyen ulaşabilir ya da mail adresime istemde bulunulması halinde kendilerine pdf formatını gönderebilirim.
Unutulmaması gereken temel nokta bu kitap bir “sigara bıraktırma kitabı” değildir. Çünkü “sigara bıraktırma kitabı, hapı, sakızı, bandı, yöntemi vb” bir şey olmaz; buna inanmıyorum. Kişide “sigara içme hastalığı” isteyerek “sigaradan kurtulma” düşüncesine, bu düşünce de eyleme dönüşmedikçe dışarıdan “bir şey, bir kişi, bir yöntem” in tiryakiye bunu yapabilmesi, yaptırabilmesi olası değildir. Hatta başarısız denemelerden sonra bu “bırakma” girişimleri giderek kişiyi yormaktadır; “kurtuluş”u daha da zorlaştırmakta ve “hayattaki tek dostum sigaramdır” noktasına bile getirmektedir. Ki bu durum oldukça korkunç bir haldir; solunum yetmezliğine girmiş, oksijen bağımlısı olmuş, aralarda “kendini tüketen dostuyla buluşmaya kalkan” feci kazalara neden olan hastalarım bile oldu. Bu tam bir “esaret” halidir. Oysa iş bu noktalara gelmeden kişinin kendisindeki durumu bir hastalık olarak kabul etmesi ve bundan “kesinlikle, tamamen ve bir seferde kurtulma kararı”nı alması halinde olay çözüme kavuşmuş demektir. İşte bu kitap “esaret” ve “kurtuluş” aşamalarının tümünü bir anı şeklinde okuyucuyla paylaşmayı amaçlamaktadır. Bu tarzda yazılmış yani bir hekimin adeta bir döner bıçağıyla kendini lime lime ederek çözümlediği başka bir kitap var mı? Doğrusu bilmiyorum. Faydalı olması dileklerimle, iyi okumalar… (İA/HK)
* Akkurt İ. Nasıl Kurtuldum? 2. Basım, TÜSAD, Probiz Ltd. Şti. ISBN:978-605-87409-3-8 İstanbul, Mayıs 2012
** Kitabın linki.