Aşı tartışması giderek alevleniyor. Aşı yaptırma konusunda yayılan kaygılar, korkular ve karşıt tutumlar bulaşıcı hastalıklarla mücadeleye zarar verecek noktaya gelmiş gibi görünüyor. Aşıyla korunulabilir bulaşıcı hastalıklar için endişeler ve bu hastalıkların sayıları artıyor. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Direktör Yardımcısı Nedret Emiroğlu’nun ifade ettiklerinden anlaşılan, Avrupa’da bir kızamık salgınının kol gezdiği:
“Avrupa ülkelerinin üçte ikisinde kızamık ortadan kalkmış olsa da bölgedeki bazı ülkelerde geçen yıl büyük kızamık salgınları gözlemledik. Bu yılın ilk iki ayında Avrupa Bölgesi ülkeleri toplam 11 bin kızamık vakası bildirdi. Hastalığın daha fazla yayılmasını önlemek ve aşılanma oranlarını artırmak amacıyla bu hastalıklardan etkilenen ülkelerle sıkı bir işbirliği içinde çalışıyoruz”.
Ülkemizde de aşı yaptırmama konusunda dikkat çekici bir artış var. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap’ın yaptığı açıklamaya göre, 2016’da çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı 11 bin iken, 2017 yılında bu rakam 23 bine çıkmış durumda.
Konuyla ilgili uluslararası tartışmalar da yoğunlaşıyor. Öyle ki bilim insanları “halk sağlığının en büyük kazanımlarından birisi olan aşılar, nasıl oldu da anne ve babaları korkutan tıbbi bir işleme dönüştü?” diye soruyorlar. Aşıya dair bu tartışmalarda üç başlığın öne çıktığını görüyoruz: Aşı konusunda tereddüt edenler, aşıyı reddedenler ve aşıya karşıt olanlar. (Ayrıntılar için bakınız; Aşı Reddinin Bağlamı ve Sonuçları. Feride Aksu Tanık, Toplum ve Hekim 2018/2.sayı).
Konuyu ilk olarak “Dinin Siyasallaştırılması ve Sağlık” başlıklı dosyada Prof. Dr. Feride Akbu Tanık’ın “Aşı Reddinin Bağlamı ve Sonuçları” başlıklı yazısıyla gündeme getiren Toplum ve Hekim Dergisi 2018 yılının üçüncü sayısını da bu konuya ayırdı ve bir aşı karşıtlığı dosyası hazırladı .
Dosyada yer alan sekiz yazıda aşı karşıtlığı çeşitli yönleriyle inceleniyor. Dosyanın sunuş yazısında konunun piyasa ve piyasalaşma faktörünü göz ardı etmeksizin ele alındığı belirtiliyor. Bu perspektifle ilk yazı da bu konuda: “Bağışıklamayı Kim Tehdit Ediyor: Aşı Karşıtları? Aşı Piyasası? (Şafak Taner). Yazıda aşı karşıtlığının bilimsel temellere dayanmadığı ancak aşının piyasalaşması ve piyasa dinamiklerine bırakılmasının güvensizlik ve endişe ortamı yarattığı vurgulanarak piyasalaşma üzerinden bu ortamın oluşumu inceleniyor.
Aşı Karşıtlığı (Alp Aker) başlıklı yazıda aşı karşıtı fikirlerin medyada ve internette özellikle sosyal medya aracılığıyla hızla yaygınlaştığı buna karşı mücadelenin bilimsel temelli argümanlar yanında farklı stratejiler de gerektirdiği belirtiliyor.
Aşı Karşıtlığının Tarihçesi (Melike Yavuz) başlıklı yazıda aşı tarihçesi ele alınırken karşıtlığı oluşturan gelişmeler ve süreç de inceleniyor. Bu karşıtlığın gerek tarihsel gerekse de sınıfsal farklılıkları vurgulanıyor. Sık Rastlanan Aşı Karşıtı İddialara Yanıtlar (Işıl Arıcan) yazısında, özellikle sosyal medyada sıklıkla rastlanılan aşı karşıtı iddiaları detaylı olarak irdelenerek bu iddiaların aslını ortaya koymak ve özellikle “aşı karşıtı” aileleri ikna etmek isteyen hekimlere bir kaynak oluşturmak amaçlanıyor.
Ebeveynlerin Aşı Kararı (Hatice İkiışık) başlıklı yazıda anne babaların aşı konusunda yaşadığı tereddütleri aşmanın önemli yollarından birinin “Aşıları tavsiye eden ve yöneten sağlık çalışanlarına, aşılarını sağlayan sisteme, aşı programlarına karar veren politika belirleyicilerine güven ve medyada yer alan aşılarla ilgili farklı türdeki bilgiler” olduğunun altı çiziliyor.
Otizm ve Aşılar Arasında Bir İlişki Var mı? (Işık Karakaya) aşıyla ilgili en çok dillendirilen endişe kaynağı olan aşı-otizm ilişkisine dair araştırmaları ve yayınları özetlerken Aşı Karşıtlığının Toplumsal Sonuçları (Alpay Azap) başlıklı yazıda aşı karşıtlığına başlı düşen aşılama oranları nedeniyle oluşan salgınlara dikkat çekiliyor.
Dosyanın son yazısı ise Aşılanmama, Aşılatmama ve Türkiye’de “Aşı Reddi” Tartışmasına Kısa Bir Katkı (Muzaffer Eskiocak) başlığında. Yazıda “Bilimin ve modern tıbbın toplum sağlığına en önemli katkılarından bağışıklama hizmetleri, neoliberal hegemonyanın bilime, kurumlara ve yaşama yönelik saldırısından etkilenmekte” olduğuna dikkat çekiliyor ve aşı oranlarının düşmesiyle salgın endişelerinin dile getirilmeye başlandığı bir ortamda Türkiye’de 2010 yılından bu yana kızamık hastalığının bir şekilde gündemde olduğunu rakamlarla ve aşılama oranlarıyla ortaya koyuyor.
Kırk yaşındaki dergi Toplum ve Hekim’in bu özel dosyası için yazıların özetlerine, eski sayıların içeriğine ve abonelik bilgilerine derginin web sayfasından ulaşabilirsiniz. (CIY/HK)