Çek Abime Bir Grand Süit Hasta Odası
Ankara’nın Üniversiteler Mahallesi’nde yer alan, bir yanında Diyanet İşleri Başkanlığı ve camii, diğer yanı AFAD, önü Danıştay, yanı Sağlık Bakanlığı, az berisi ODTÜ, iki adım sonrası Bilkent ve Hacettepe, az daha gerisi ne işe yarayacağına henüz karar verilememiş devam eden inşaatlar ve ardı olduğu gibi hastane işine eklenerek giderek şişirilmiş toplu konut alanı ile çevrili Ankara Şehir Hastanesi açıldı.
Açılışında sunucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “zatı devletleriniz” hitabıyla sahneye davet etti; ihaleyi alan ama sonra niyeyse mahdumunun kurduğu şirkete işi devreden İbrahim Çeçen sahneyi bırakmadı; üç insan boyunda bir tablo hediye etti. Hastane “işinde” ortak olan kamunun temsilcisi Sağlık Bakanı da eli boş gelmedi, o da heybetli bir tablo hediye etti.
Şehir hastanelerinin koskocaman, en kocaman, kopkocaman oluşuyla övünülüyor malum. Şimdi burada ne varmış bir bakalım. Efendim, Bilkent Şehir Hastanesinde 19 adet 135 metrekarelik grand süit, 12 adet 110 metrekarelik king süit, 51 adet 80 metrekarelik süit, 1472 adet 35 metrekarelik tek kişilik, 725 adet 42 metrekarelik çift kişilik oda ve toplam 725 adet 27’şer metrekarelik yoğun bakım, kuvöz, kemik iliği transplantasyonu ve anestezi sonrası bakım ünitesi varmış.
Süitler için ayrılan alanın toplamı bir futbol sahasından epey fazla. Devlet hastanesinden zerre farkı olmadığı söylenen hastanenizden grand süit odanızı ısrarla isteyiniz!
Mekan öyle koskocaman tasarlanmış ki “ibadethaneler” bölümüne 38 adet, toplam 3 bin metrekarelik yer ayrılmış. Sağlık turizmi hedefli bu binada tek bir din için mi 38 ibadethane yapıldı onu bilemiyoruz.
Ama asıl güzeli bir adet 100 yataklı otel varmış hastanenin içinde! Bu otelin parasını kim ödedi, nasıl işletilecek, geliri paylaşılacak mı, bunu da bilemiyoruz. Ama adı güzel; “medikal gözlem kliniği”!
Süitti, oteldi derken binanın hastane olduğunu unuttuk sanmayınız. Şirketin öngörüsüne göre günde 40 bin hastanın gelmesi, toplam gelen giden sayısının 100 bin olması bekleniyor. İdari ve destek personelin toplam sayısı 5 bin ve asıl işi yapacak tıbbi personelin yani sağlık çalışanının sayısı da 7 bin.
Günde 40 bin hastaya 7 Bin sağlık çalışanı bakacak, bakmaya zorlanacak. Tabii inşaat işinin arkasında sessizce duran teknoloji şirketleri de yerlerini aldılar; onların da kazanması gerek, onlar kazansın diye baskı görecek olan da işte o 7 bin kişi olacak.
Bunlar bugünümüz. Ama hayat, kimisinin geçmişinin birilerinin geleceği olduğunu gösteriyor.
İmrozlu Kritovulos’un 1451-1467 yılları arasında yaşananları anlattığı Tarih kitabı Ari Çokona tarafından ansiklopedik bilgiler eşliğinde çevrilmiş. (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi, Mart, 2018) Dipnotların birinde bir hastane hikayesi var (sayfa 111, dipnot 8)
Rhineia 13,8 kilometrekarelik bir adadır. Yakınlarında kutsal kabul edilen Delos Adası vardır. Kutsal Delos Adası’nda ölülerin gömülmesine izin verilmediğinden Rhineia nekropol yani mezarlık olarak kullanılır. Burada faaliyette bulunan Therapeutirion’da (hastane) Delos’ta kalmalarına izin verilmeyen ağır hastalar tedavi edilir. Bugün yerleşim olmayan adada Mykonoslular koyunlarını otlatıyor.