*Fotoğraf: Pixabay.
Dünya Bankası tüm dünyada kamu özel ortaklığı finansman yöntemini destekliyor. Bu yöntemle yapılan işlerin kamudan başka herkese yararı olduğu ortaya çıkmasına rağmen bu modeli pazarlıyor. Hayata dair ufku kapitalizmle sınırlı olanlar da sorun çıktığında “kurallara uymayan kişilerden kaynaklı” diyerek meselenin üstünü örtmeye gayret ediyor. İyiyi sermaye yapar, kötüyü “beceriksiz” şahıslar…
Bunları 40 yıldır ezber eden, “Önlem alınmazsa kapitalizm elden gidecek” diye endişe edenler bile dünyada ödenmesi imkansız düzeyde borç yaratıldığını söylüyorlar.
Borcun bir “esir alma” aracı olduğunu söyleyen antropolog David Graeber, ekonomik kriz dönemlerinde zaten ödenemeyecek olan borçların silinmesini de “kutsal jubilee” benzeri bir uygulamaya benzetiyor. Ne de olsa finans kapital bugünün yarı tanrılarını yaratıyor.
Kamu hizmetleri alanında doymak bilmez bir açgözlülükle saldırılmasının üzerinden geçen yaklaşık 50 yılın ardından dünyadan 150 örgüt Dünya Bankasına hitaben bir manifesto yayımlamış ve “son derece tehlikeli olan bu yöntemi pazarlamaktan vazgeçin” demişlerdi.
Bu metne Türkiye’den imza atan tek örgütün Türk Tabipleri Birliği olduğunu da anımsatalım.
Bu kez Avrupa’dan 34 örgüt Dünya Bankası’nın Avrupalı yöneticilerine bir mektup daha yazdılar.
Mektupta bu finansman yönteminin özellikle sağlık alanında yarattığı tahribata dikkat çekerek “Sağlık hizmeti kamu finansmanıyla, kamu eliyle sunulmalı. Piyasa temelli sağlık hizmeti sunumu toplumsal cinsiyet temelli olan başta olmak üzere tüm eşitsizlikleri artırıyor” dediler.
Mektupta zengin ülkelerden başlayarak dışarıya doğru pazarlanan yöntemin, zaten borçlu ve yoksul ülkelere doğru yayıldığını, bunun kelimenin tam anlamıyla hayatlara mal olacağı da söylendi. Bizce de “saadet zinciri” sistemini andıran bu modelin işleyişinde “kamu özel ortaklığını yaşatma ve kalkındırma cemiyeti” üyeleri haracını ödedikten sonra, gidip kendinden zayıf bir başka ülkeye bu işi pazarlıyor. Böylece haracının bir kısmını “danışmanlar, şirketler, tedarikçiler” eliyle bir başka ülkeye aktararak çıkarıyor. Türkiye’nin Kazakistan’la yaptığı anlaşmanın duyurusunu bir de böyle okuyun.
İşte bu yapıya karşı çıkanlar da Dünya Bankası’na “borç yaratmaya son verin” dediler. Sistemin kredi, sigorta, inşaat, tıbbi cihaz tedarikçisi bir avuç zengini korumak dışında bir yararı olmadığını da bir kere daha söylediler. Mektupta yazılanları, Oxfam’ın son açıklanan eşitsizlik raporuyla birlikte okumak yararlı olabilir.
Oxfam 2150 kişinin servetinin 4.6 Milyar kişinin servetine eşit olduğunu söyledi. Herhangi bir makul açıklaması olmayan bu hesabı yaklaşık 2 Milyon 140 Bin kişi, bir kişiyi zengin etmek için etini kemiğini sıyırıp bir kenara koymuş diye çevirebilir miyiz? Belki kaybettiklerini geri almaya karar vermiştir “büyük insanlık”.
Belki de Dünya Bankası'na Lübnan’daki gösterilerden bir sloganı tek satırlık bir mektup olarak yazmak gerekir: “Zengin siyasileri yiyeceğiz, çünkü açız”.