“İnsanlık şefkat hayat ondaydı
Merhamet yürek ondaydı
Saygı sevgi gönül onaydı
Çünkü o benim dedemdi”
“Hayatta ne zorluklarla karşılaşırdı
Ama o hep dinç kalırdı
Sabretmeyi bilirdi
Sabrın ne olduğunu da
Çünkü o benim dedemdi”
Bu şiiri 10 yaşındaki F. Kaya, Cumartesi İnsanları/ Anneleri’nin 727. Haftasındaki eyleminde okudu. F.’nin dedesi Ahmet Kaya, 1996'da gözaltında kaybedilmişti ve kemiklerine 25 Ağustos 2017 Cuma günü Şırnak Güçlükonak’taki toplu mezarda ulaşılmıştı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu haftaki açıklamalarını da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak'ta yaptı. Cumartesi İnsanları/Anneleri, İçişleri Bakanlığı’nın “yasaklaması” nedeni ile 28 haftadır Galatasaray Lisesi önünde açıklama yapamıyor. Cumartesi İnsanları/Anneleri, ellerine karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıdı. Eyleme, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen de katıldı.
“Hakikate gözlerini kapamış toplum adalete ulaşamaz”
Cumartesi İnsanları/Anneleri bu haftaki eylemlerinde 1994’te gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için adalet istedi. Haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları/Anneleri’nden Besna Tosun okudu.
“İktidarların sessizlik örtüsü altında görünmez bıraktığı insanların seslerini başkalarına duyurmaları ancak kendi hakikatlerine sahip çıkmaları ile mümkündür” diyerek sözlerine başlayan Tosun şunları söyledi:
“Kendilerine dayatılan unutma sürecini hatırlama sürecine dönüştürmeleri ile mümkündür. Biz yalanın ve inkarın tahakkümüne karşı kendi hakikatimizi tüm insanlara duyurmak için buradayız. 727 haftadır ısrarla söylüyoruz: Hakikate gözlerini kapamış bir toplum adalete ve özgürlüklere ulaşamaz. Çünkü adaletin ve özgürlüklerin yolu hakikatten geçer. Hakikatin açığa çıkması için mücadele etmek ve bu mücadeleyi desteklemek onurlu yurttaşlar olarak hepimizin görevidir.
“727 haftamızda 25 yıldır ‘gözbebeğim’ dediği oğlundan bir haber alma umuduyla yaşayan Menekşe Aydınlar’ın ‘Bize yaşatılan zulümdür. Devlet ‘oğlun firar etti’ demişti buna inanmadım ama kaçtıysa gizlice gelir mi diye yedi yıl boyunca geceyi gözümü kırpmadan kapı önünde geçirdim.’ diyen sesi insanlara ulaşsın diye buluştuk.
“25 yıllık talebimizi bir kez daha tekrarlıyoruz: Cüneyt Aydınlar için adalet istiyoruz. Menekşe Aydınlar’ın “Bilmeye hakkım var oğluma ne yaptınız?” sorusuna adli ve idari makamlardan cevap istiyoruz.
Hakikat ve adalet talebimiz gerçekleşinceye kadar kayıplarımızı aramaktan ve 28 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz!”
Aydınlar’ın gördüğü işkenceyi anlattı
Açıklamanın ardından Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde Aydınlar ile birlikte gözaltında olan Onur Emre Yağan’ın mektubu okundu. Yağan mektubunda, Aydınlar’ın gözaltında gördüğü işkencenin detaylarına yer verdi:
“Bir insanı tanıyabilmek için genellikle, o insanın yüzünü bilmek, sesini duymak, elini tutmak, düşüncelerini anlamak gerekir. Ama bazen sadece iki kişinin paylaştığı kısa bir an veya aynı düşmana karşı gönül birliği kurmak, aynı acıya ortak olmak, o insanı tanıyorum, biliyorum demeye yetecektir.
“Ben de Cüneyt’i öyle tanıdım. Kısa bir zamanı paylaşarak, belki hiç konuşmadan, göz göze bakmadan ama aynı acıda ortaklaşarak, aynı düşmana direnerek tanıdım. Cüneyt’le hiç karşı karşıya oturup konuşamadım ancak onu tam 25 yıldır tanıyorum.
“Henüz 15 yaşında bir öğrenciydim. Cüneyt’le 1994 yılının Şubat sonunda Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nde gözlerimiz bağlanmış bir şekilde bekletilirken yan yana düştük. Gözlerimiz bağlı olduğu için Cüneyt’in, sadece bezin altında kalan boşluktan görebildiğim kıvırcık saçlarını çok iyi hatırlıyorum. Birbirlerini çorbacı, saatçi, boksör gibi isimlerle çağıran ve suratlarını sürekli olarak bizden gizlemeye çalışan Terörle mücadelenin polisleri gözaltına aldıkları herkese işkence yapıyordu. Bazılarına kaba dayak veya hakaret, bazılarına ise daha ağırı; Filistin askısı, elektrik, falaka...
“Cüneyt bu ağır işkencelere maruz bırakılıyordu. Bitkin, yürüyemez, dudaklarını dahi kıpırdatamaz halde benim kucağıma getirilip bırakıldığında ayağa kalkamayacak, yemek yiyemeyecek ve yürüyemeyecek durumdaydı. Gözaltındaki ikinci ya da üçüncü günümüzde iki polis kollarından tuttukları Cüneyt’i sürükleyerek getirmiş ve benim kucağıma bırakmıştı. Ben gözaltındaki en küçük kişi olduğum için bana teslim etmişlerdi Cüneyt’i. Onunla kimse konuşmasın istiyorlardı.
“Cüneyt’i belli aralıklarla alıp götürüyor ve bir süre sonra tekrar geri getiriyorlardı. Her seferinde daha bir bitkin, yürüyemez ve acı içinde geri getiriliyordu. Cüneyt’e çok ağır işkence yapıldığını anlayabiliyordum.
“Cüneyt’le iki gün geçirdik birlikte. Başı bacaklarımın üzerinde yatmaktan başka bir şey yapmaya gücü yetmiyordu. Onu tuvalete götürüyor, elini yüzünü yıkıyor ve yemek yedirmeye çalışıyordum. Ancak gördüğü işkenceler nedeniyle yemek yemekte zorlanıyor, yediklerini çıkarıyordu.
“İkinci günün sonunda ya da günün bir saatinde Cüneyt’i, kıvırcık saçlı yoldaşımı alıp götürdüler ve bir daha geri getirmediler. Cüneyt’in kim olduğunu, adını, gözaltına alınmasını hiçbir şeyi bilmiyordum o sırada. Benim kucağımda yatan sadece kıvırcık saçlı genç bir insandı ve işkence yapılıyordu.
“Cüneyt’i ne kadar zaman sonra tam hatırlamıyorum bir gazete ilanında gördüğümde tanıdım.
“İşkence ile katledildiği yazıyordu. Bir insanımızı daha genç yaşında hayatından koparıp almışlardı. O zaman küçük bir çocuk olarak neyi ne kadar doğru yapabildim bilmiyorum, ama Cüneyt’i ayakta tutmak, yaşatmak için iki gün de olsa elimden geleni yaptığım için gururluyum. Gururu olmayan, onuru olmayanlar onun katilleridir. Cüneyt Aydınlar’ın ve tüm kayıplarımızın anısı ve aileleri önünde saygıyla eğiliyorum.”
“Galatasaray Meydanı’na gitmek için her şeyi yapacağız”
Cüneyt Aydınlar'ın ağabeyi Emrah Aydınlar da kısa bir konuşma yaptı. Kardeşinin ağır işkencelerden geçtiği için yürüyemeyecek durumda olmasına rağmen 30 polisin arasından kaçtığının iddia edildiğini ve bu yönde tutanak tutulduğunu hatırlatan Aydınlar, şunları söyledi:
"Annemin 7 yıl boyunca kapının önünde yatmasını bir açıklaması olmalı. Her akşam 'oğlum gelecek' diye kapının önünde yatardı. Yapacak çok şeyimiz var. Bütün kayıp yakınlarıyla, kayıp anneleriyle beraber mezarlığımız olan Galatasaray Meydanı'nda oturmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”
Cüneyt Aydınlar Nasıl Kaybedildi?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy, İncirli’de terörle mücadele polisleri tarafından gözaltına alındı. Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Cüneyt’in gözaltına alındığı yedi gün boyunca inkar edildi. 27 Şubat 1994 tarihinde kaydı yapıldı ve gözaltında olduğu resmi olarak kabul edildi. Ancak Cüneyt’le gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkartıldığında aralarında Cüneyt yoktu.
Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada; Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını, Cüneyt’in başına geleceklerden Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nin sorumlu olduğunu söylediler.
Cüneyt’e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da “Dur” ihtarına uymayarak kaçtığını söyledi.
Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı, tanıklarla görüştü. Yapılan araştırma sonrasında, İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihli basın açıklaması ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini duyurdu.
Bugüne kadar Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini açığa çıkartacak, onu kaybedenleri yargılayarak ceza adaletini sağlayacak idari ve adli bir süreç işletilmedi. Ailenin başvurduğu tüm yetkili merciler, elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabileceğini sorgulamadı. Cüneyt Aydınlar dosyası evrensel hukuka aykırı bir biçimde zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı. (EMK/AS)