Limak Holding ve İÇTAÇ’ın ortak projesi olan YK Enerji’ye kömür sağlanması için Akbelen Ormanı’nın 740 dönümlük bölümünün kesimine 24 Temmuz’da başlandı.
Şirket ve kolluk kuvvetleri, işbirliği içerisinde Akbelen Ormanı’ndaki ağaçları kesse de İkizköylüler’ün nöbeti devam ediyor. Jandarma ve şirket yetkilileri de nöbet alanlarını farklı bir noktaya taşıyan köylüleri taciz etmeye.
Köylülerin yeni nöbet alanında, kim tarafından havalandırıldığı bilinmeyen drone’lar dolaşıyor.
“Bizler de ormanın parçasıyız”
Akbelen Direnişi’nin başlangıcını, seyrini ve geldiği aşamayı İkizköylü direnişçilerden Esra Işık, şöyle anlattı:
“Fiili bir saldırı olduğunda basının ve kamuoyunun algısı normal olarak çok açık oluyor ve hemen Akbelen’e yönlenebiliyorlar; ancak bir ‘çatışma’ söz konusu olmadığında direnişin bittiği algısı da bir o kadar hızlı yaygınlaşıyor. Ülke gündemi de çok çabuk değiştiği için bu bizim için çok anlaşılır; fakat Akbelen Direnişi kaldığı yerden devam ediyor.
“İki yılı aşkın nöbet tuttuğumuz bir alan vardı ve burada ilk olarak 17 Temmuz 2021’de ağaç kesimi başladı, 10 Ağustos'ta ise ilk jandarma müdahalesi gerçekleşti. 17 Temmuz'dan aylar önce hukuki süreç başlamıştı, bunlar gözetilmeden kesime gelindi. 11 Ekim’de maden işletme ruhsatının süresinin uzatılmasının iptali ve Akbelen Ormanı'nın madene tahsisi iptali olmak üzere iki dava gördüldü, ikisinin de sonucunun taraflara bildirileceği söylendi.
“Tüm milletvekillerini Akbelen’e çağırıyoruz”
YK Enerji logosu
“Sadece kendimize yeni bir nöbet alanı belirledik; ancak bu alanda şirketin ve jandarmanın tacizleri sürüyor. Nöbet alanımızın üzerinde sürekli drone’lar uçuyor. Drone’larla günde en az dört-beş kez bizi kontrol ediyorlar.
"Eski nöbet alanımızda konteynerlarımız, güneş panellerimiz, çadırlarımız vardı. Şu an bunların hepsine el konulmuş durumda ve nereye götürüldüklerine dair kimseden yanıt alamıyoruz. Orman Müdürlüğü savcılığa, savcılık jandarmaya yönlendiriyor. Herkes topu bir başkasına atıyor.
“Ancak hepsi bize yaşattıkları hukuksuzluğun farkında. Nöbet alanımızı dağıtıp bizi oradan çıkardıktan sonra kendilerinin kurdukları konteynerda YK Enerji’nin logosu var. Bu, açık bir işbirliği anlamına geliyor. Bu da talep ettiğimiz bilirkişi incelemesinde fark edildi, fakat hakim bu delili bile belgelemekten imtina etti. Avukatlarımız durumu zorla tutunaklara geçirdi.
"Keza jandarmanın bizi 'izlemesine' benzer bir şekilde, şirket de şahsi araçlarıyla özel tarlalarımıza, topraklarımıza girerek bizi gözetlemeye devam ediyor.
Bodrum Barajı projesi
“Bizim toprağımızı, suyumuzu, hayvanlarımızı, köyümüzü korumaktan başka bir derdimiz yok. O yüzden bu tacizlerin bize işleyeceği de yok. Akbelen’in önemi, her geçen gün kendisini daha fazla hissettiriyor. Şu an Bodrum, sert bir kuraklık yaşıyor. Bodrum’a su sağlayan iki baraj tamamen kurudu. Bu yüzden şirketin ‘sıkıştığına’ dair duyumlar alıyoruz, çünkü şirket bu barajlardan su çekiyordu ve soğutma ile depolama işlemlerinde kullanıyordu.
Bodrum’un su ihtiyacını karşılayan Mumcular Barajı’nda su kalmadı
“Bu nedenle şimdi gündemde bile olmayan bir ‘Bodrum Barajı’ projesi var. Bu baraj henüz yapılmadı; Bodrum Barajı ortada yok, çünkü ÇED süreci ile ilgili yargı aşamasında. Bu barajın yapılmasının planlandığı yer ÇED'e uygun değil. Şirket şu an Karacahisar yeraltı sularından kendi ihtiyacı olan suyu kullanmayı düşünüyor. Bu da o köydeki suları tamamen kuruması demek.
"Yani Akbelen'in beslediği Çamköy yeraltı suları kuruyacak ve Bodrum da susuz kalacak. Bodrum'un kullanma suyunun önemli bir kısmı Çamköy yeraltı sularından sağlanıyor. Bu sular maden yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sadece bodrum değil; Bodrum Havalimanı, Güllük, Milas ve çevre köylerin de suyu oradan sağlandığı için buralar da susuz kalacak anlamına geliyor.
"Şimdi İkizköylüler, Karacahisarlılar ve Çamköyluler olmak üzere yaşadığımız köyler, topraklar, sularımız için örgütleniyoruz. Hepimizi ve bizden sonra en az 20 köyü yok edecek bu maden projesini hiçbir köy istemiyor. İstediğimiz yalnızca bu topraklarda üreterek yaşamaya devam etmek.
“Nöbetimiz devam ediyor, çünkü orman tek başına bir parça değil; bizler, orada yaşayan köylüler de bu ormanın bir parçasıyız. Topraklarımızı satmadığımız için dört senedir şirketin çeşitli saldırılarına maruz kalıyoruz. İlerleyen madenin önündeki tek engel şu an biz köylüleriz. Nöbeti bitirmemiz, bu engeli kaldırmamız ve 'yenilgiyi' kabul etmemiz anlamına da gelecek bir yandan. Fakat ortada bir yenilgi yok.
"Evet yüzlerce ağacımızı kestiler; ancak Akbelen, hâlâ orman niteliğini koruyor. Madenin faaliyetlerini engellediğimiz sürece de orman eski niteliğine kavuşma imkânına sahip."
(TY)