“Yarın Anneler Günü, elimizde gözaltında kaybedilen evlatlarından bir haber alamadan hayatlarını kaybeden annelerimizin fotoğraflarını taşıyoruz. On kişi sınırlaması olduğu için bu fotoğrafları taşıyamamanın üzüntüsü içindeyiz…”
İnsan Hakları Derneği Kayıplara Karşı Komisyon üyesi insan hakları savunucusu Seba Arcan bugün Cumartesi Anneleri/ İnsanları eyleminde böyle seslendi.
“Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle her hafta Cumartesi günleri Galatasaray MeydanI’nda eylem yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları 998. hafta buluşmasında, yarının (12 Mayıs Pazar) Anneler Günü olduğunu hatırlattı, evlatlarını ararken hayatını kaybeden annelerin fotoğrafları ellerinde taşıdı.
“Anneler Günü’nde Cumartesi Anneleri’ni unutmayın”
Cumartesi Anneleri/İnsanları, bugünkü eylemde 1994’te gözaltında kaybedilen Halil ve Kasım Alpsoy’un dosyalarındaki cezasızlığa dikkat çekildi. Haftanın açıklamasını okuyan Arcan, şöyle dedi:
“Yarın Anneler Günü. Yarın Anneler Günü’nü kutlarken Cumartesi Annelerini unutmayın… Bir yandan evlatlarının mezarlarına ulaşmak için ömürlerini tüketirken bir yandan da evlatları her an gelecekmiş gibi giysilerini ütülü, hemen uzanacaklarmış gibi yataklarını temiz tutan anneleri hatırlayın…
Evlatlarının 50 yıl, 40 yıl, 30 yıl önce olduğu gibi anahtarlarıyla kapıyı açıp “anne ben geldim” diyen seslerini duymayı umut etmekten hiç vazgeçmeyen anneleri hatırlayın… Yarın, Cumartesi Anneleri’ne karşı duyarsızlığınızın son günü olsun…”
“Adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz ”
Arcan’ın açıklamasında Halil ve Kasım Alpsoy’un kaybedilmesi ve dosyalarındaki cezasızlık durumunu da şu sözlerle anlattı:37 yaşındaki Halil Alpsoy, 12 Mayıs 1994 gecesi eşi ve 40 günlük bebeğiyle birlikte akraba ziyaretinden dönüyordu. İstanbul Kanarya’daki evinin önünde bekleyen polisler tarafından gözaltına alındı. Eşi itiraz edip bağırıp yardım istediğinde, kimliklerini gösteren polisler, “Merak etme. Karakola kadar götürüyoruz. Yarım saat sonra gelir.” dediler. Beyaz Toros araçla götürülen Halil Alpsoy bir daha evine dönemedi.
18 gün sonra, işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni, İstanbul’a 530 km uzaklıktaki Kırıkkale’de ormanlık bir alanda bulundu.
Üzerinde kimliğini belirlemeye yarayacak hiçbir şey yoktu. Halil’in gözaltındayken ceketinin astarına gizlice yazdığı anlaşılan evinin telefon numarası, onun cansız bedeninin bulunmasını sağlamıştı. Kardeşleri, tanınmaz hale gelmiş Halil’i, elindeki çocukluktan kalma izden teşhis edebildi.
Halil Alpsoy'un gözaltına alınmasından bir hafta sonra, 18 Mayıs 1994 günü sabaha karşı polisler, amcasının oğlu Kasım Alpsoy’un Adana’daki evine baskın yaptı. Uzun menzilli silah taşıyan çelik yelekli, maskeli polisler, 30 yaşındaki Kasım Alpsoy’u gözaltına aldı. Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürülen Alpsoy, burada içinde istihbaratçıların da bulunduğu bir ekip tarafından sorgulandı.
Gözaltına alındığı günün akşamı Kasım Alpsoy’u serbest bırakıp kimliğine el koydular. “Yarın gel. Kimliğini al!” dediler. Eve döndüğünde işkenceden perişan haldeydi. Ertesi gün, kimliğini almak üzere bir akrabasıyla birlikte Seyhan İlçe Jandarma Komutanlığı’na gitti. Akrabası tüm gün kapıda bekledi, ancak Kasım Alpsoy girdiği o binadan bir daha çıkamadı.
Ailelerinin tüm girişimlerine rağmen, 30 yıldır Devletin yetkili makamları onların akıbetlerini açığa çıkaracak, sorumluları tespit ederek, cezalandırılmalarını sağlayacak araştırma ve soruşturmalar yapmadı.
Bugün bir kez daha adli makamları, Halil ve Kasım Alpsoy’un gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmak için göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Halil ve Kasım Alpsoy için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
"Bu demirleri buradan çeksinler"
Kasım Alpsoy’un eşi Leyla Alpsoy Kürtçe yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Suçu neydi? Eşimin suçu varsa yargılansaydı. Beş çocuğum var halen soruyorlar, babamız nerede? Ben onlara ne yanıt vereyim, bilmiyorum. Eşimin mezarı yok. Bayramlar çiçek bırakacağımız bir mezarımız yok. Bizim suçumuz neydi? Ben yaşadığım sürece bunun hesabını soracağım. Ben ölsem de çocuklarım var. Neden bugün bu demirleri buraya koydular. Bu demirleri buradan çeksinler biz o meydanda oturalım. Ben ölene kadar eşimin hesabını soracağım.”
“Devletten mezar alacaklısı olan ve hayatını kaybeden annelerimiz var”
Cumartesi Anneleri/İnsanları, kaybettikleri anneleri hatırlattı şöyle seslendi: “Unutmadınız, unutmayacağız, affetmeniz affetmeyeceğiz. Bizim için Anneler Günü yok. Bu bariyerleri koyanlar utansın. Annelerine çiçek verirken utansın. Evlatlarını kaybettikten sonra mücadele eden ve hayatını kaybeden anneler için devletten mezar alacaklısı olan annelerimiz için karanfillerimizi bırakıyoruz.”
Karanfiller, bu kez hayatını kaybeden Cumartesi Anneleri için meydana bırakıldı.
(EMK)