Kış bitti, gün döndü, bahar geldi.
Hem de öyle sessiz sedasız değil.
Sokak başlarını yalancı kiraz ağaçları tuttular.
Laleler kurtarılmış bölgeleri Skagit Vadisi'nden çıkıp bütün kenti zaptettiler, rengarenk yollara döküldüler
Bu şehir ayrı bir güzeldir baharda.
Bütün şehir bir allanır pullanır sorma. Güneş yağmur bulutlarıyla sevişir, oynaşır gün boyu.
Arada bir göz kırpar, sonra nazlı bir biçimde kaybolur.
Gökyüzüyle deniz birbirine karışır. "Emerald City", "Zümrüt Şehir" gerçekten de eşi bulunmaz bir zümrüt gibi büyüler, sarıp sarmalar seni.
Şehrin bir parçası olursun farkına varmadan.
Sonra başka yerlere gittiğinde bu şehri ararsın.
Somonun öyküsü
Salmon (somon) balığının öyküsünü bilir misin?
Derelerde, akarsularda,nehirlerde doğan balıklar yüzmeyi öğrendikleri andan başlayarak okyanusa doğru yola çıkarlar. Okyanusta, açık denizlerde büyürler, gelişirler... Aylar sonra doğurmaya ve ölmeye, doğdukları yerlere doğru geri dönerler. Bu dönüş zordur, kanlıdır. Akıntıya, şelalelere karşı yüzerler... Kolları, kanatları parçalanır... Yorgun düşenler kartallara, martılara, ayılara yem olurlar. Bütün dertleri geldikleri yerlere geri dönmektir.
Renkleri giderek kızıllaşır, dermansız kalırlar ve bulabildikleri bir nehir kıyısında salarlar yumurtalarını ve ölürler.
Somon balığına benzeyen yabancılar
Burada da geldikleri yerlere geri dönme arzusuyla yanıp tutuşan bütün yabancılar kendilerini somon balığına benzetirler.
Her ulustan, ırktan ve renkten birçok insan, günü geldiğinde ellerini kalplerinin üstüne koyup bu ülkeyi kanı, canı pahasına koruyacaklarına dair yemin edip ABD' li olmuşsa da bir gün geldikleri yerlere dönme hayali yer bitirir onları.
Ben de on küsur yıl önce Akdeniz'in ve Toroslar'ın beni çağırdığına inanıp uzun bir yolculuğa çıkmıştım...
Kendimin bir somon balığından ziyade duygusal bir balık burçlu olduğumu kabul edip, ölümüne geri dönmenin anlamsızlığı daha seyahatin başında açıklık kazanmıştı.
O yüzden aslolan nerede yaşadığın değil, nasıl yaşadığındı...
Ve "yaşamak, her şeye rağmen güzel şey"di.
"Ne zaman döneceksin?"
Bundan bir süre önce çok sevdiğim eski bir dostum, ağabeyim, yoldaşım bana yazdığı bir mektupta "Ne zaman döneceksin? Bizim cennetimiz de cehennemimiz de burası?" diye soruyordu.
Henüz yanıt veremedim... Ancak şöyle demek isterdim:
"Ama bize dünyayı sevmeyi, dünya vatandaşı olmayı, sınırsız yaşamayı, nerede olursak olalım barış, demokrasi ve toplumsal ilerleme için, insan ve insan hakları için mücadele etmeyi sizler öğrettiniz...
Cennet ve cehennemin insanın kafasının içinde olduğunu, mücadelenin her yerde, her zaman, kurtuluşa kadar, (düşmana inat) bir gün fazla yaşamanın bir görev olduğunu sizlerden öğrendik... Bütün insanların kardeş olduğunu, din, ırk, mezhep, cinsiyet gözetmeksizin herkese kucak açmayı tek amaç edindik...
Büyük Usta Nazım'ın dediği gibi, "Afrikalıydık, Asyalıydık..."
Bayrakların daha çok yükseltildiği, milliyetçiliğin, ırkçılığın hemen her ülkede pompalandığı günümüz dünyasında "Barış için mücadele etmek" vatan hainliğiyle eş tutuluyor.
"...
Evet ben vatan hainiyim,
siz vatanperversiniz, siz yurtseversiniz
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
..."
diyenlerin, demişlerin, diyebileceklerin sayısı giderek azalıyor.
Obama üzerine söylenenler
ABD'de Demokratların iki seçeneğinden ve ABD tarihinde ilk kez başkanlık "şansı" olan bir "siyahi" (artık zenci demek de ayıp biliyorsun) Barack Obama başkan seçilmesi halinde orduyu Irak'tan ilk altı ayda çekeceğine dair söz verirken, karşıtlarınca " genç ve tecrübesiz " olduğu gerekçesiyle "Bu adam kırmızı telefon çaldığında cevap veremez" diye dalgaya alınıyor...
Irak'a saldırıya başından beri karşı çıkan Obama başkanlığa adaylığını açıkladığı günden bu yana "hope" ve "change" dediği için, yani "umut" ve "değişim"i kendisine şiar edindiği için bu yarışta en önde gidiyor.
Önceleri "Bu adamın adı Osama' ya benziyor, orta adı da Hüseyin", " Bu adam Müslüman mı acaba?", "Ama bu adamın dedesi hâlâ Kenya'da yaşıyor" yaygarası bugünlerde "Acaba bu adam çok mu liberal bizim için" korkusuna dönüştü...
Bakalım "korku"yu yayanlar ve korkuya kapılanlar nasıl etkileyecekler dünyanın değişimini...
"Öldürmek yok"
Irak'a saldırının ve işgalin beşinci yılı tamamlanırken ABD'den ölenlerin asker sayısı henüz 4 bine varmamıştı. Çoğu gazeteler savaş karşıtı haberleri ön sayfalardan verdiler. O günlerde bir ara bir tabela ilişti gözüme direklere asılı. Tarzı nedeniyle diğer tabelalara benzediği için bir çok insanın gözünden bile kaçmış olabilirdi... "No Parking" der gibi "No Killing" (öldürmek yok) diyordu.
Bayrakların sarılı olduğu ilk tabutların uçaklara yükleme sırasında fotoğraflarını çekip arkadaşına gönderen kadının başına örülmedik çorap kalmamıştı savaşın ilk başlarında.
Bir cep telefonundan çıkan fotoğraf gazetelerde yer alınca, tabutların fotoğraflarının yayınlanmasına yasak konmuştu bir süre...
Geçenlerde tanıştığım asker bir hemşire, "Ölenler ölüp gidiyor, ya kalanlar? Binlerce, on binlerce yaralı... Kolu bacağı kopuk, aklını yitirmiş yüzlercesi evlerine hapis... Onları hiç arayan soran yok" diye yakındığında bir umutsuzluk sezmiştim gözlerinde.
Bahar geldi demiştim ya...
Bizim buraya özgü bir deyiş vardır. "Eğer hava durumundan hoşlanmadıysan, on dakika bekle... Değişir."
Bahar geldi demiştim ya...
Yanılmışım.
Resmen önce nohut büyüklüğünde bir dolu, ardından kısa süren ama lapa lapa bir kar yağdı...
Şimdi hafiften yağmur var...
İşte böyle sevgili,
Bahar umut demek. Serpilip, gelişip, boy vermek demek...
Ama bilirim mutlak ve mutlak güneş açar. Bugün olmazsa yarın.
Belki de koca bir gökkuşağı sarıp sarmalar yaşadığım şehri...
Nedense "gökkuşağı" bana "mozaik"ten daha sıcak geliyor...
Mozaikte ayrılıklar daha katıdır sanki, serttir.
Daha ilkokulun ilk sıralarında öğrenmiştik.
Güneşin, aydınlığın rengini diğer renklerin bileşiminden aldığını.
"Güneşin olsun gönlünde."
Sevgiyle,
Dostlara selam. (SU/TK)