"F" ile başlayan öztürkçe bir sözcük yok. Ama "Fiyasko" kelimesi Türk Ordusu’nun Kuzey Irak topraklarından dokuz gün içinde çok sayıda insan kaybı ile geri çekilmesini çok iyi ifade eder.
Irkçılık markasıyla, çoğunluğun türdeş ve bir örnek olduğu Türkiye’de savaştan yana olan herkes şaşkın bir durumda şimdi. Başka bir ülkenin toprağını işgal etmeyi, göğüslerinde taşıdıkları bir başarı madalyası sananların yaşadığı bu sonuca şaşmamak gerek.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), "Türk Ulusu" adına, bu işgali başlatıp, dokuz gün sonra geri çekilmek zorunda kaldı. Bu durum genç insanların kanı üzerinden yarattığı süslemeci imajını yerle bir ederek, izlediği politikanın iflasını da beraberinde getirdi.
Sadece "terör"den bahseden bir devlet
Devlet, sadece "terör"den söz ederken, halka da "hiç düşünmemeyi" aşıladı. Bu psikolojiyi tekellerindeki basının yardımıyla en kuytu yerlere nüfus ettirerek, insanların kendileri ile yüzleşmelerini, vicdani sorgulama içine girme olanaklarını ortadan kaldırıyordu. Paketlenmiş "aydınlanma" sunuluyordu halka...
Türkiye'de şiddetin olmazsa olmaz hayatın en gerçek yanı olduğu ve kaba gücün toplumun özünü oluşturduğu düşünülürse, Türk insanının içine düştüğü durum daha da dramatik bir hal alıyor. Türkiye’de ölümün anlamı şekil değiştirdi, ölüm yeryüzüne indi.
Ölüm sıradanlaşıyor, gençlerin ölümü siyasete malzeme oluyor
Ölümle insan arasındaki mesafe ve korku ortadan kalktı, bugün ölüm Türkiye’de, sıradan bir hale geldi, popülerleşti. Türkiye Devleti, bu nedenle Kürt ve Türk gençlerinin ölümü üzerinden siyasetini sürdürebiliyor. Bu duruma tek tük de olsa karşı koyuşlar başladı. Şarkıcı Bülent Ersoy, medyatik ve sanatçı kimliğiyle, bu toplumun tümüne ait olması gereken vicdanın sesi oldu.
Siyaset de aslında bir sanat işi. Hayattan kopmuş ve hayata cevap vermeyi unutmuş bu siyasetin, yaşamımızı sıradanlaştırmasına izin vermemeliyiz. Kötünün sıradanlaşması faşizmi doğurmuştu, ölümün sıradanlaşmasının ise ismi konulmamış daha büyük tehlikelere yol açacağı kesin bir olgu. (HY/GG)