Bir gazeteci olarak, meslek hayatım boyunca çoğunlukla haklarından mahrum bırakılan, sesi bastırılan ya da görmezden gelinen insanlarla karşılaştım.
Bürokrasiyle ilişkim ise, doğrusunu söylemek gerekirse, hep mesafeli oldu. Devletin üst kademelerinde yer alanlarla yollarım nadiren kesişti, kesiştiğinde de bu genellikle bir sorun, bir kriz, bir haksızlık vesilesiyle oldu.
Fakat pandemi her şeyi olduğu gibi bunu da değiştirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik sosyal hizmet politikalarını araştırmaya başladığımda, yollarımız dönemin İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Yavuz Saltık’la kesişti. İlk başta sadece haber takibi için yapılan birkaç telefon görüşmesiydi. Sonra haber amacı ile bir araya geldik.
Karadeniz’in değerlendiren söz açıldı, Karadeniz’in dili, hafızası, ekolojik mücadelesi üzerine konuştuk. Saltık’ı hep kamuda bir görevi olan, işini yapmaya çalışan bir bürokrat olarak tanımlarım.
Bugünlerde Yavuz Saltık, İBB’ye yönelik yürütülen operasyonlar kapsamında tutuklu.
Gözaltı ve tutuklanma sürecini, yöneltilen suçlamaları ve kamudaki bürokratik deneyimini bianet’e anlattı.
Saltık, “İddiaları bırakın kabul etmeyi, komik buluyorum. Bu iddialar beni tanıyan herkes için de son derece gülünç” dedi.
“Bugün her biri birer marka hâline gelen Halk Süt, Yuvamız İstanbul Kreşleri, burs destekleri gibi projelerin hayata geçirilmesinde rol almış bir bürokratım” sözleriyle kamudaki çalışmalarına dikkat çekti.
Şafak baskınıyla gözaltına alındığını aktaran Saltık, tutuklanmasının siyasi bir boyutu olduğunu düşündüğünü de söyledi: “Düşünmüyorum dersem, herhalde akli dengemin yerinde olmadığını düşünürsünüz.”
Cezaevi koşullarına ve infaz koruma memurlarının haklarına da değinen Saltık, “İçeride olmak mı dışarıda kalmak mı daha moral bozucuydu, kestiremiyordum” diyerek süreci ironik bir dille yorumlarken, Ekrem İmamoğlu ile ilgili arkadaşlığı için
“Bu arkadaşlığa bir bedel biçemezler, bunun için bana bir bedel de ödetemezler” diyor.
"Komik buluyorum"
Hakkınızdaki yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili kamuoyuna yansıyan bilgileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suçlamalara alışkın bir bürokratım. Daha önce de Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı iken, pandemi döneminde ihtiyaç sahibi vatandaşlara ulaştırdığımız sosyal yardımlar nedeniyle mesnetsiz suçlamalara maruz kalarak yargılanmış ve beraat etmiştim. Dolayısıyla bugün hakkımda ortaya atılan asılsız iddialar, ilk kez karşılaştığım bir durum değil.
Bunlara ek olarak, son günlerde Belediye Kanunu kapsamında muhtarlık hizmetlerinde kullanılmak üzere muhtarlara yapılan bilgisayar, ofis mobilyası gibi ürünlerin rüşvet olarak verildiği ve muhtarların satın alındığına dair, Muhtarlık kurumu için de rencide edici iddiaları yazan yayın organları oldu. Tabi muhtarlarımızın haklı tepkisiyle karşılaşınca, bu asılsız haberleri kısa sürede geri çekmek zorunda kaldılar.
Şimdiki durumla ilgili olarak öncelikle şunu belirteyim: Hakkımda yolsuzluk suçlaması yok. Rüşvet ve suç işlemek amacıyla kurulduğu iddia edilen bir örgüte üye olmak yönünde bir suçlama var. Bırakın suçlamayı kabul etmeyi, iddiaları komik buluyorum. Sadece benim için değil, İBB’de görev alanımı bilen, çalışma koşullarıma tanık olan ve beni tanıyan herkes için de bu iddialar son derece gülünç.
Şöyle açıklayayım: Ben Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanıyım. Görev tanımı itibarıyla, Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı icracı değil; koordinasyon görevi üstlenen bir birim. Yani biz, mahallelerde kaldırım tamiri yapan ya da patlayan su borusunu onaran bir daire değiliz. İstanbul’un 39 ilçesindeki toplam 961 mahalle muhtarının mahallelerine ilişkin sorunlarını, taleplerini alıp, bunları İBB bünyesindeki ilgili birimlere iletir; sonrasında bu taleplerin takibini yaparız. Yani muhtarlarımız aynı sorun için İBB içinde kapı kapı dolaşmak zorunda kalmasın diye, onların takibini üstlenen, süreci hızlandırmaya çalışan bir koordinasyon birimiyiz.
Aynı zamanda muhtarların muhtarlık hizmetlerini daha etkin yürütebilmeleri için destekleyici çalışmalar yürütüyoruz. Rüşvet olarak yansıtılmaya çalışılan ofis malzemesi desteği de bu kapsamda sunulan katkılardan birisi.
Ayrıca, talepler doğrultusunda Muhtarlar Akademisi çatısı altında eğitim ve seminerler düzenliyor, muhtarlıkların fatura ödemelerine destek veriyor, bina bakım-onarımlarıyla fiziksel koşullarını iyileştiriyor, mahallede bir yangın çıktığında muhtarları da muhakkak bilgilendiriyoruz.
Aynı zamanda muhtarların muhtarlık hizmetlerini yürütürken güçlendirilmelerine yönelik çalışmalar da yapıyoruz.
Muhtarlık hizmetlerini yürütebilmeleri amacıyla verdiğimiz ancak belirttiğim üzere bazı haber kaynaklarının rüşvet olarak nitelendirdiği ofis malzemeleri desteğinde bulunmak bunlardan birisi. Aryıca, talepler, öneriler doğrultusunda Muhtarlar Akademisi kapsamında çeşitli eğitimler, seminerler düzenlemek, talepleri doğrultusunda muhtarlıklarımızın faturalarını ödemek, binalarının bakım-onarım çalışmalarını yaparak fiziksel koşullarını iyileştirmek, mahallede bir yangın çıktığında muhtarı da mutlaka bilgilendirmek gibi örnekleri de verebilirim.
Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı görevine atandığım günden beri İstanbul’un bütün muhtarlarıyla, hiçbir ayrım gözetmeksizin yakın iletişim kurup mahalle ve mahallelinin taleplerine çözüm geliştirme gayreti içinde oldum.
"Gözaltı süreçleri kötüydü"

Gözaltı ve tutuklama süreciniz nasıl ilerledi? Sizinle birlikte başka kişilere de yöneltilen suçlamalar hakkında bilginiz var mı?
Ben soruşturmanın 4. Dalgası'nda gözaltına alındım. İşin doğrusu, arkadaşlarım birer birer alınırken, hiçbir arkadaşımla telefonla dahi iletişim kuramıyorken, dışarıda kalmak mı daha moral bozucuydu yoksa içeride olmak mı, kestiremiyordum :).
Herkesin gözaltına alındığı ve bu isimlerin kamuoyunda “Ekrem Başkan’ın çekirdek kadrosu” olarak tanımlandığı düşünüldüğünde, gözaltı ve sonrasında gelen tutuklama kararı benim için çok da şaşırtıcı olmadı. Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nde özel kalem müdürlüğünü yapmış olmamdan dolayı benimle ilgili bir algı çalışması yürütüldüğü göz önüne alındığında kimse için de şaşırtıcı olmamıştır.
O süreçte gerek kollukta gerekse de adliyede, olayın doğası dışında beni rahatsız edecek bir muameleyle karşılaşmadım.
Ancak gözaltı koşulları oldukça kötüydü. Nezarethaneler yetersiz, pis, bakımsız ve dayanılmaz derecede kötü kokuyordu. Buna rağmen, gerek gözaltı sürecini yöneten ekipler, gerekse nezarethanedeki memur arkadaşlar, oldukça insani ve medeni bir tutum sergilediler.
Diğer arkadaşlarımla ilgili suçlamaları basın yoluyla öğrendim. Birçoğu ile uzun yıllardır mesai arkadaşıyız, bazılarıyla sosyal hayatımda da dostluklarım var. Her birinin iş ahlakına ve kamu yararına olan hassasiyetlerine birebir şahidim.
Ortaya atılan iddialar, medyaya yansımasıyla birlikte iddiaların gerçeklerle örtüşmediği çok kısa sürede anlaşıldı ve kamuoyu da bunu gördü. Bu nedenle, toplumun vicdanında bu yargılama sürecini adil bulunmadığını düşünüyorum.
Yürüttüğünüz görev sırasında ihale süreçleri ve mali denetimlerde herhangi bir usulsüzlük olduğuna dair size daha önce iletilen bir uyarı ya da inceleme olmuş muydu?
Biz İBB’yi devraldığımız günden beri, neredeyse her attığımız adım Sayıştay tarafından denetlendi, denetlenmeye de devam ediyor.
Sayıştay ve mülkiye müfettişleri tarafından gerçekleştirilen incelemelerden sonuçlananlar olduğu gibi, süreci hâlen devam eden dosyalar da mevcut. Ancak şu ana kadar şahsımla ilgili verilmiş nihai bir olumsuz karar bulunmamaktadır. Görevimizi yürütürken ilkesel olarak her zaman kamu yararını esas alıyor; bu anlayışla hareket ediyoruz.
İBB tarihinin en etkili ve başarılı hizmetlerine imza atmış bir Daire Başkanı olarak gururla ifade etmeliyim ki; bugün her biri birer marka hâline gelen Halk Süt, Yuvamız İstanbul Kreşleri, burs destekleri gibi projelerin hayata geçirilmesinde rol almış bir bürokratım ve bundan büyük bir onur duyuyorum.
Tutuklanmanızın ardından İBB yönetimiyle herhangi bir iletişiminiz oldu mu? Sizinle nasıl bir dayanışma yürütülüyor?
Hayır. Cezaevi koşullarında benimle birebir böyle bir iletişim kurulması zaten pek mümkün değil. Ancak çalışma arkadaşlarım, sosyal çevrem ve İBB yönetimi, ailemin moralini yüksek tutmak için büyük bir çaba gösteriyor.
Ziyaretlerde aldığım izlenime göre de bu konuda başarılılar. :) Ama İBB yönetiminden esas beklentim, halkın payına yaptığımız işlere aynen devam etmeleridir. Ediyorlar da…
"Halk TV talep etmemize rağmen izleyemiyoruz"
Cezaevinde tutulma koşullarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Temel hak ve ihtiyaçlara erişiminiz sağlanıyor mu?
Ne olursa olsun, burada özgürlüğümüzden mahrum yaşıyoruz. Bunun dışında, her cezaevinde yaşanabilecek, kasıt içermeyen bazı aksaklıklar bizde de mevcut.
Örneğin, altı kişilik bir koğuşta kalıyorum ve kantin sıramız son güne denk geliyor. Bu nedenle bazı ürünler tükenmiş oluyor ve ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Ama bu durumun bize özel olmadığının da farkındayız. Gazete aboneliği dışarıda 1 saniyelik iş. Burada uzun sürüyor. Alışacağız artık ☺.
Ayrıca, diğer blok ve koğuşlarda Halk TV seçmeli bir TV kanalı izlenebilirken, biz talep etmemize rağmen koğuşumuzda izleyemiyoruz. Talebimizin hâlâ değerlendirme sürecinde olduğunu düşünüyorum.
Ek olarak, bu soruya yalnızca tutuklu ve hükümlüler açısından değil, infaz koruma memurları açısından da yanıt vermek isterim. Koşulların zorluğu ve çalışma şartları göz önüne alındığında, cezaevi emekçilerinin özlük haklarının verdikleri emekle örtüşmediğini düşünüyorum.
Buradan özellikle muhalefet ama aslında tüm vicdanlı milletvekillerine bu konuyla ilgili bir çalışma yapmaları; zor ve gergin şartlarda çalışan cezaevi emekçilerinin hak ettikleri özlük haklara kavuşmaları yönünde girişimde bulunmaları çağrısında bulunuyorum.
"İyilik iyidir"
Bu sürecin siyasi bir boyutu olduğunu düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum dersem, herhalde akli dengemin yerinde olmadığını düşünürsünüz. :)
Soruşturmanın zamanlaması ve yöntemi hakkında ne söylemek istersiniz?
İster iktidarı desteklesin ister muhalefeti; bu ülkedeki 86 milyon vatandaşın zamanlama konusunda hemfikir olduğunu düşünüyorum.
Yöntem ise gerçekten akıllara durgunluk verici. Gözaltı süreçleri sahur vakti başlatıldı, şafak baskınlarıyla devam etti.
Milyonların oyuyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu, daha önce her çağrıldığında ifade vermeye gitmiş olmasına rağmen, sabaha karşı onlarca polisle gözaltına alındı. Yıllardır İstanbul’a hizmet eden, özel yaşamlarından ödün vererek mesai mefhumu gözetmeden çalışan; bu ülkenin yüz akı olan Genel Sekreter Yardımcıları, Daire Başkanları, diğer yöneticiler…50 yıldır devletine memur olarak hizmet eden, tertemiz sicilli Anadolu Yakası Zabıta Müdürü Nazan Başelli…
Hayatını kamusal görevlere adamış Zabıta Daire Başkanımız, emniyet müdürlüğü gibi bir görevde şerefiyle emekli olup İBB’de görev yapan Engin Bey… Yıllarca çalışıp didinip tasarruflarıyla ancak bir giriş kat daireyi borçlanarak alabilmiş, ama şu yaşananlardan dolayı borçları yüzünden evini satılığa çıkartmış İmar Daire Başkanımız Ramazan Gülten…
İstanbul gibi bir şehirde İmar Daire başkanı olup tüm memurluk hayatının birikimiyle ancak bir giriş kat daireyi, üstelik borçla alabilme şerefi kaç kişide var? Ve diğer tüm arkadaşlarımız…
Bu insanlar şafak vakti evlerine baskın düzenlenerek gözaltına alındı. Hiçbiri hakkında tutukluluk kararı verilmemesi gerekirken aylardır cezaevindeler.
Bizler memuruz, herkesi farklı siyasi görüşleri olsa da tüm paydaşlar halkımıza hizmet etmek için bir araya gelen; kamunun her kuruşunu yine kamuya hizmet olarak ulaştırmayı hedefleyen, devletine ve milletine karşı sorumluluk hisseden insanlarız.
Hepimiz bu toprakların öz evlatlarıyız. Gürkan Akgün Trabzon’un, Mahir ve Emrah, Erzincan’ın ta kendisidir. Konya’yı görmek isteyen, Engin Başkan’a baksın. Saydığım ve sayamadığım tüm arkadaşlarımın, bu topraklar dışında tek kuruşluk bir yatırımı yok. Kimin, nereye kaçma şüphesi?
Listeler oluşturup, şafak vakti baskınlarla birçok kişinin ilk duruşmada bırakılacağı bilinerek tutuklanması gibi bir yöntem hangi hukuk devletinde var?
Önümüzdeki hukuki süreçten beklentileriniz nelerdir?
“Adalet topaldır, ağır ağır yürür ama gideceği yere er geç varır.”
— Mirabeau
Kamuoyuna bir mesajınız var mı?
Kamuoyuna tek bir mesajım var. Hayatını Hüseyni bir kıyam üzerine yaşayan bir bürokratım ben. Siyasetçi değilim. Bir siyasi parti mensubu da değilim. Ülkem adına, millet adına siyaset yapan 30 yıllık arkadaşım Ekrem İmamoğlu’nun yol arkadaşıyım. Bu arkadaşlığa bir bedel biçemezler, bunun için bana bir bedel de ödetemezler.
Memuriyetim boyunca kamunun her kuruşunun en faydalı şekilde kamuya harcanması noktasında hassasiyet gösterdim. Kamu yararını her şeyin önünde tuttum.
Bu noktada, şimdi ebediyete intikal etmiş annemin, beni yetiştiren öğretmenlerimin ve tüm dostlarımın yüzünü yere eğdirecek tek bir işim olmadı, bundan sonra da olmayacaktır.
İyilik iyidir.

İBB yöneticisi Saltık, 'örgüt üyeliği' davasında beraat etti

İBB SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANI SALTIK
Kimseyi geride bırakmayacağız, öncelik kadın ve çocuklar
(EMK)

















