1994'ten beri kayıp olan Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan, 18 yıldır eşinin ne ölüsüne ne de dirisine ulaşamadığını belirterek, yetkililere seslendi:
"Terörist olduğu için gözaltına aldığınızı söylediniz. Nihat Aydoğan terörist değildi. 18 yıldır hiçbir şeyine ulaşamadık. Soruyorum size, yetkililer olarak ne yaptınız?
"Geçmişte de çocuklarımızı siyasi düşünceleri, etnik kökenleri ve kimliklerinden dolayı öldürdünüz. Bugün yine çocuklarımızı kökenlerinden ve siyasi düşüncelerinden dolayı öldürmek istiyorsunuz. Ama öldüremeyeceksiniz, biz onları yaşatmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız."
18 yıldır kayıp olan eşini toplu mezarlarda aramak isteyen ve Midyat Nüfus Müdürlüğü'ne başvurunca nüfus kütüğünde eşinin ölü gösterildiğini belirten Halime Aydoğan, "Ölüyse, ölüm tutanağı nerede? Mezarı nerede? Neye göre bu kaydı tuttunuz?" gibi sorularının cevapsız kaldığını ve Mardin Cumhuriyet Savcılığı'nın kovuşturmaya gerek olmadığını söyleyerek dosyayı kapattığını sözlerine ekledi.
Tosun: Sessizlik bu ülkenin ayıbı
1995'te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise konuşmasında, Diyarbakır'da Hatip Dicle'nin haklarını gasp ederek, hırsızlıkla meclise girdiğini iddia ettiği Oya Eronat'ın açlık grevlerine karşı tutumunu eleştirdi.
"67. günündeki açlık grevleri hükümetin hala kayıtsız kalabilmesi bu ülkenin ayıbıdır."
"Yaşam onuruna sahip çıkıyoruz"
İnsan Hakları Derneği (İHD) adına basın açıklamasını okuyan Cumartesi İnsanlarından İkbal Eren ise, "JİTEM'in ölüm timlerini 'madden ve manen arkanızdayım' diyerek, cesaretlendiren Tansu Çiller Başbakandı. Kayıp annelerine 'çocuklarınızı cebimden mi çıkarıp, vereyim' diyen Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Nahit Menteş İçişleri Bakanıydı. İsmail Hakkı Karadayı Genelkurmay Başkanıydı. Ünal Erkan OHAL Valisiydi. Bu isimleri Nihat Aydoğan'ın kaybedilmesinden sorumlu tutuyor ve yargılanmalarını istiyoruz." diyerek yetkililerden sorumluların cezalandırılmasını istedi.
399 haftadır devleti yönetenler değişse de, kaybedenleri koruyanların zihniyetinin değişmediğinin vurgulandığı açıklamada faillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunun da üzerinde duruldu.
"Kayıplarınızın sorunu, kabinemin de sorunudur deyip, dosyalarımızı Ankara'nın karanlık dehlizlerine terk etmesi, açlık grevlerinin 67. gününde, ölüm riskinin arttığı kritik bir aşamaya gelinmesine rağmen grevcileri tahrik edici, provokatif üslubundan vazgeçmemesi, Filistinli mahpusların açlık grevini, dördüncü haftasında diyalogla çözen İsrail'in gerisine düşmekte beis görmemesi hep bu yüzden.
"Başbakan bilmeli ki meşru haklarını almak için bedel ödemekten korkmayanlara, boyun eğmedikleri için insan kalanlarla inatlaşmanın kazananı kendisi olmayacak. Çünkü güç geçicidir, kalıcı olan insanlık onurudur."
"Sadece gözaltındaki kayıplara değil, yaşam hakkına da sahip çıkıyoruz. Kayıplarımızın faillerinin yargılanmasının ancak insan haklarının egemen olduğu bir anlayışla mümkün olacağını biliyor ve bu toprakların tüm evlatları için insanca bir yaşam istiyoruz. Biz kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak insan onurun sahiplenmekten vazgeçmeyeceğiz." (BC/EKN)