Cumartesi İnsanları 398. buluşmalarında Mardin, Dargeçit'te gözaltında kaybedilenleri andı. 17 yıllık arayışın ardından Bağözü Köyü'ndeki kuyularda bulunan insan kemiklerinin kimliklendirme çalışmasının yapılmamasına itirazlarını dile getirdi.
Dargeçit'te kaybedilenlerin kemiklerinin de aralarında bulunma ihtimali olan kuyulardaki kemikler savcılık kanalıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu'na kimliklendirme çalışması için gönderilmişti.
Ancak dokuz aydır ailelerin ve İnsan Hakları Derneği'nin tüm başvurularına rağmen kimliklendirme çalışması hakkında bir bilgiye ulaşmak mümkün olmadı.
Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası belgelere göre kimliklendirme işleminin makul bir sürede sonuçlandırılması devletin yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Cumartesi İnsanları kimliklendirme işleminin sonuçlarının hemen açıklanmasını istedi.
"Kürt'tü, kaybedildi"
Bugün Dargeçit'te kaybedilenlerin ailelerinin de katıldığı İstanbul, Galatasaray'daki eylemden önce Dargeçit'te kaybedilenlerden Abdurrahman Coşkun'un annesi Hediye Coşkun kimliklendirme çalışmasının neden bitmediğini sordu. Ayrıca cezaevlerinde açlık grevi yapanların sesinin duyulmasını istedi.
Kaybedilenlerden Davut Altunkaynak'ın dayısı Necip Turan da taleplerini dile getirmekten vazgeçmeyeceklerini belirtip Dargeçit'teki kayıplardan askerlerin ve korucuların sorumlu olduğunu kaydetti ve "12 yaşındaki çocuğun suçu ne olabilir, sadece Kürt olduğu için kaybedildi" dedi.
"Birbirimizin yanındayız"
Aynı gün kaybedilen Seyhan Doğan da anıldı. Annesi ve babasının yaşamlarının sonuna kadar bu alana geldikleri hatırlatıldı. Ancak Seyhan Doğan'ın kaybedildiğinde henüz doğmayan yeğeni Evin Doğan da oradaydı.
"Artık yeter, failler bulunsun. Gözlerinizi yummayın. Adli Tıp'tan kemik sonuçlarını bekliyoruz. O kemiklerin amcama ait olması o kadar acı verici ki, ama buna dayanacağız. Bulacağımız daha çok kemikler var, hepsinin peşinden gideceğiz, davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Buradaki herkes benim amcam, dayım, ablam. Hepsi bulunana kadar hepimiz birbirimizin yanında olacağız."
"İradelerimizi alamayacaklar"
Dargeçit'te gözaltına alındığında 11 yaşında olan Hazne Doğan ise şahit olduğu işkenceyi anlattı, günümüzde hala idamı savunan bir başbakan olduğunu vurgulayarak bu iktidarın adalet getiremeyeceğini artık farkında olduklarını söyledi.
"Bu ülkeye adalet, barış, özgürlük gelecek, annelerin gözyaşları dinecekse bugün cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatıran devrimci tutsakların sayesinde olacaktır."
Doğan açlık grevlerindekilerin "bedenlerinin devlete ait olduğu" ifadelerini de eleştirdi.
"Bizim bedenimizi de aldıklarını sanıyorlar. Onlar düşüncelerimizi ve iradelerimizi alamayacaklarını anlamış değiller."
Doğan açlık grevindekilerin taleplerinin siyasi olduğu yolundaki yorumlara da cevap verdi. "Bunlar siyasi tutsaklar!"
Dargeçit'te ne oldu?
29 Ekim 1995'te, Dargeçit'te ağır silahlı askerlerce aynı anda yedi eve yapılan baskında, 58 yaşındaki Süleyman Seyhan, 20 Yaşındaki Abdurrahman Coşkun, 20 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 18 yaşındaki Abdullah Olcay, 13 yaşındaki Nedim Akyol, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 12 yaşındaki Davut Altunkaynak gözaltına alınarak Dargeçit Tabur Komutanlığı'na götürüldü.
Onları arayan ailelerine "sorgu sonrası serbest bıraktık" dendi, oysa gözaltındakiler işkence ile öldürülüp, toplu mezar alanı olarak kullanılan Bağözü Köyü'ndeki kuyulara gömüldü.
Ailelerin suç duyurusuna rağmen gözaltındakilerin PKK'ye katıldıkları söylenerek dosyaları kapatıldı.
6 Mart 1996'da Süleyman Seyhan'ın cesedi bir kuyuda elleri arkadan bağlı, kafası koparılmış ve yanmış halde bulundu.
Bu olaylara tanıklık eden Uzman Çavuş Bilal Batırır'ın ailelere bilgi verdiği için Jandarma Komutanlığı'nın kazan dairesinde yakıldığı ortaya çıktı.
Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire bugün Bodrum Gümüşlük'ün belediye başkanı. Mardin Jandarma Komando Komutanı Hurşit İlmen ise Sivas'ın Çepni beldesinin belediye başkanı. (YY)