Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
“Toplumsal kabullerde ve herhangi bir faaliyete katılımda ten rengi en belirleyici unsur oluyor.”
Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Lülüfer Körükmez, Afro Türklerin [Türkiye’de yaşayan Afrika kökenli topluluk] ten rengi sebebiyle gündelik hayatta, çalışma hayatında ve eğitimde yaşadıkları için böyle diyor.
Afrikalılar Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği 2006’da kuruldu, Afro Türklerin ten rengi nedeniyle karşılaştıkları ayrımcılıklar üzerine çalışıyor. Akademisyen Körükmez da derneğin saha çalışmalarını yürütüyor, ten rengi ayrımcılığına dayalı deneyimlerin kaydını tutuyor.
Afro Türkler: Afrika’dan getirilen kölelerin torunlarıBüyük büyük nineleri ve dedeleri Osmanlı döneminde Afrika’dan Anadolu’ya köle olarak getirilen Afro Türkler günümüzde yoğun olarak Ege Bölgesi’nde yaşıyor. Osmanlı köleliği üzerine çalışmalar yapan Sabancı Üniversitesi Öğretim üyesi Hakan Erdem, Osmanlı Devleti’nde ilk dönemlerden itibaren kölelik olduğunu belirtiyor. Erdem’e göre; 19. Yüzyıl’da Afrika’dan Osmanlı’ya yaklaşık 10 bin köle getirildi. Bugün, kendilerini Afro Türkler olarak adlandıran Afrika kökenli topluluk, bu sayının Türkiye coğrafyasında çalıştırılan kısmının torunları. Hacda kaçırılan çocuklarKendi reayasını köleleştirmesi yasak olan Osmanlı Devleti’ne, yoğun olarak Afrika ve Kafkasya’dan köle getiriliyordu. Afrikalı köleler genellikle Sudan, Habeşistan ve Çad’dan getiriliyordu. Köle kaynağı savaş esirlerinden ve köle tacirleri tarafından zorla kaçırılanlardan oluşuyordu. Ayrıca, hacca gidenler bunun bir kanıtı olarak siyah çocukları kaçırıp develerle Osmanlı coğrafyasına getiriyordu. Köle mal sahibi olamazOsmanlı’da köleler kul, cariye, odalık, gulam gibi isimlerle çağırılıyordu. Genellikle büyük çiftliklerde, ev içi hizmetlerinde ve haremde çalıştırılıyorlardı. Osmanlı hukukunda köleliğe dair kurallar yer alıyordu. Buna göre köleler alınabilir, satılabilir ve hediye edilebilirdi. Ayrıca kölenin mal edinmesi de yasaktı. Dilleri ve kültürleri unutturulduOsmanlı Devleti’ne getirilen kölelerin kendi dillerini konuşması ve kendi inancına göre ibadet etmesi yasaktı. Bu durum Afrikalıların dil, din ve kültürlerini bir sonraki kuşağa aktarmasını engelledi. Bu sebeple Türkiye’de yaşayan Afrika kökenliler (Afro Türkler) kendilerinden önceki kuşakların hangi dili konuştuğunu dahi bilmiyor. |
“Performans” beklentisi
Afro Türklerin çoğu kırsal kesimlerde yaşıyor, dolayısıyla eğitime erişimleri kısıtlı. Okula başlansa bile eğitim hayatı yarım bırakılabiliyor, üniversiteye devam edenlerin sayısı ise hayli az. Bunun en önemli iki sebebi ise yoksulluk ve renk ayrımcılığı.
Eğitim hayatına katılan Afro Türkler, sınıf arkadaşları tarafından aşağılanabiliyor ya da alay konusu olabiliyor. Afro Türkler okul hayatına tutunabilmek ve ten renklerini kabul edilebilir bir hale getirmek için performans göstermek zorunda kalabiliyor.
Yrd. Doç. Dr. Körükmez anlatıyor:
“Sıradan, hiçbir yeteneği olmayan ya da performans göstermek istemeyen bir insan olarak var olduklarında daha çok zorlanıyorlar. Bir görüşmeci, sahneye çıktığında ve performans gösterdiğinde ya da görünümünü şu anda popüler olan kriterlere göre düzenlediğinde daha kolay kabul edildiğini ifade etmişti.
“Mesela saçını kıvırcık ve kabarık yaparak, ucuna boncuklar takarak… Yani bir tür sevimlileştirme talebine uyma yoluyla ancak kabul görüyor. Bu söylediklerim başta sevimli gibi görünebilir; fakat bu ayrımcılığın bir başka çeşidi.
“Kimse sevimli ya da yetenekli olmak durumunda değil. Dolayısıyla bu ilkenin eğitimde yaygın bir şekilde yerleştirilmesiyle, çocukların okula sıkıntısız bir şekilde katılabilmeleri sağlanabilir.”
Farkındalık
Yrd. Doç. Dr. Körükmez Afro Türk çocukların devam ettiği okullarda, diğer çocuklar ve ebeveynlere farkındalık eğitimi ya da farkındalık sağlayacak uygulamalar yapılması gerektiğini savunuyor.
“Okula başlayabilen çocukların sınıf içerisinde kabul görmesi için öğretmenlerin ve idarecilerin süreci iyi yönetmesi gerekiyor. Alay etme ve dalga geçme gibi davranışlar, öğrencileri eğitim hayatından soğutuyor.
“Ten renklerindeki farklılıkların çocuklara anlatılması ve birlikteliğin oluşturulması için çok uğraşmak gerekiyor.”
Şirinlik, tatlılık, Araplık
Gazeteci Alev Karakartal hem dernek bünyesinde hem de bireysel olarak Afro Türklerle ilgili araştırmalar yapıyor.
Karakartal çocukluğunda özellikle kriz anlarında dışlandığını hatırlıyor:
“İyi zamanlarda çok şirinsin, çok tatlısın. Ama en ufak bir kriz anında, çocuklar hemen ‘Arap, Arap’ diye bağırır ve dışarıya atılırsın. Benim çocukluğumda zenciyi bilmiyorlardı.
“Yetişkin bir kadın olduğumda, Amerikan filmlerinden zenciyi de öğrendiler ve pis zenci demeye başladılar. Hatta bir keresinde bana negro diyen birini duydum.
“Komik bir ülkeyiz, kendi ülkemizdeki köleliğin tarihini ve siyahlarla ilişkisini ABD üzerinden öğreniyoruz.”
Ders kitaplarında temsil yok
Dernek, son iki yıldır Afro Almanları (Afrika kökenli Almanlar) Türkiye’ye davet ediyor ve Afro Türklerle buluşturuyor.
Yrd. Doç. Dr. Körükmez, bu buluşmalarda eğitim çağındaki çocuklar özelinde dikkat çekien bir gözlemini aktarıyor:
“Fark ettik ki Afro Türk çocuklar, Afro Alman çocukların kitaplarıyla ilgileniyor. Çünkü Afro Almanların ellerindeki boyama kitaplarında siyah çocuklar, siyah aileler ve yine karma aileler var. Dolayısıyla müfredat bu anlamda çok önemli...
“Boyama kitabından, ders kitabına kadar bütün bunlara yer verilmesi çocuğun bir karşılığının olduğu ve tanındığı mesajını veriyor. Bu uzun bir süreç tabii ki. Ancak bir şekilde başlanması gerekiyor.”
Afro Türk aileler zaman zaman kanallara ve yayınevlerine siyahların da resmedildiği kitaplar ya da çizgi filmler konusundaki taleplerini iletiyor. Fakat şimdiye kadar herhangi bir dönüş alınamamış.
Örgütlenmeye doğru ilk buluşma
“Mustafa Olpak, Afro Türkleri bir araya getirmek ve kültürlerini sürdürmek için bu derneği kurmayı düşünmüş. Birbirimizle görüşelim ve atalarımızın örf adetlerini devam ettirelim demiş. Ben köyde doğup büyümeyim, İzmir’e sonradan geldim. Bana dediler ki bir dernek kurulacak yardımcı olur musun?
"Bu nasıl bir dernek diye sordum. Tamamen bir kültürel amaçlı dernek olduğunu öğrenince, onu Ayvalık’tan evime davet ettim. Biz kendisiyle dernekten önce tanışmıyorduk. Bizi ziyaret etti ve yazmış olduğu 'Arap Kızı Camdan Bakıyor' kitabını getirdi. Konuştuk, kitabını okuduk ve bu işi birlikte yapmaya karar verdik.”
Mustafa Olpak 1953 Ekimi'nde, Ayvalık'ta taş ustası Resmolu Mehmet ile Girit göçmeni Kemale’nin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Nüfusa 15 ay sonra kaydedildi. Nüfus cüzdanınaki doğum tarihi 1 Ocak 1955. lkokuldan mezun olduktan sonra torna-tesviye atölyesinde çalışmaya başladı. Askerden sonra İzmir’in Karabağlar Halkevi Derneği’nde aktif görev üstlendi. 1979'da ülkücüler halkevine silahlı saldırı düzenledi, Olpak bacağından ve kolundan vuruldu. Üstelik saldırıya uğradıkları halde gözaltına alınanlardan biriydi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası bir yıl cezaevinde kaldı. Hapishaneden çıktığında kolunu eskisi kullanamaz durumdaydı. Torna-tesviye yapamadığı için meslek değiştirip mermer ustalığına başladı. 1990'larda anılarını yazmaya karar verdi ve kökenini araştırmaya başladı. Tek bildiği ilk gençlik yıllarında kendisine anlatılan atalarının Kenya'dan kaçırılarak Osmanlı İmparatorluğu'nda satıldığı bilgisiydi. "Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İnsan Köle Biyografileri" (Ozan Yay, 2005) böyle ortaya çıktı. Kitabın üç yıl sonra Punto Yayıncılıktan genişletilmiş baskısı yapıldı. Afrikalılar Kültür ve Dayanışma Derneği'nin kurucusu ve ilk başkanıydı. 2016'nın Ekim ayında yaşamını kaybetti. (Kaynak: Köklerini araştıran adam Mustafa Olpak - Ayda Kayar) |
Şu anki başkanı Şakir Doğuluer Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'ne doğru atılan ilk adımı böyle anlatıyor.
Mustafa Olpak'ın başkanlığında 2006'da yola çıkan dernek Afro Türkleri bir araya getirmekte önemli bir rol oynadı, sayesinde yıllarca "Arap" denen Afrika kökenliler Afro Türk olarak anılmaya başlandı.
"Mustafa Olpak hak mücadelesini çantasında taşıyordu"
Olpak, ilk zamanlarda bir ofis kiralayamadıkları için derneği çantasında taşıyormuş. Ulaşabildiği herkesle görüşmüş ve konuşmuş. İyi karşılanmadığı, hatta kovulduğu yerler de olmuş; fakat “Bu uzun bir yol” deyip devam etmiş.
Ekip arkadaşlarıyla beraber, kısa sürede uzun bir yol almış. Afro Türklerin tanınmasını sağlamış ve görünürlüğünü arttırmış.
Öyle ki çalışmalar Türkiye ile sınırlı kalmamış, uluslararası alandan akademisyenler ve araştırmacılar da dâhil olmuş. Bir Afrika geleneği olan Dana Bayramı kutlamaları da İzmir’e böyle gelmiş.
Olpak’ın ölümü, birçok insanı derinden etkilemiş. Başkan Doğuluer, “Biraz ayaklarını yere sürüyerek yürürdü Mustafa Olpak. Bazen ona benzeyen sesler duyuyorum ve o geliyor gibi hissediyorum” diyor.
Doğuluer: “Biz de varız dedik”
Doğuluer, Mustafa Olpak için "hayatını derneği adamıştı, derneği çocuğu gibi görüyordu," diyor.
“Bize çok şey kattı. Dernek sayesinde bir araya geldik ve biz de varız dedik. Rengimiz sebebiyle laf atmalardan ve tacizlerden dolayı biraz daha çekimser kalıyorduk. Ama dernekle beraber dedik ki bakarsa baksın, atarsa atsın o onun kendi ayıbı. Bu dernek bizim ufkumuzu açtı. Mustafa Olpak’a ne kadar teşekkür etsek azdır.”
Doğuluer, Mustafa Olpak’ın Afrika köyü kurma projesinden sözediyor; “kültür merkezi, lokantası, otelleri olan ve Afrika’dan izler taşıyan tam teşekküllü bir köy kurmak istiyordu. Bu yine gündemimizde” diyor.
Baharın habercisi Dana Bayramı
Afrikalılar Dana Bayramı’nı baharı karşılamak için kutluyor. Nijerya’nın en büyük etnik topluluğu Yoruba’nın bir geleneği olan Dana Bayramı bugün Togo, Senegal, Kenya’nın iç kesimleri ve Güney Sudan’da kutlanıyor. Afrikalılar, bu bayramın bolluk ve bereket getireceği inancını taşıyor.
Bayram, topluluğun ruhani lideri godyalar tarafından yönetiliyor. Godyalar özel güçleri olan ve topluluğu bir arada tutan şifacı kadınlar olarak tanımlanıyor. Osmanlı’da 1880’lerden 1920’lerin sonlarına kadar kutlanan Dana Bayramı üç hafta sürermiş ve kölelerin izinli olduğu mayıs ayının ilk haftasında bir araya gelme ve haberleşme ağı yaratma amaçlarıyla düzenlenirmiş. Bu süre zarfında godyaların topladığı parayla bir dana alınır ve mayıs ayının ilk cumartesi günü kurban edilirmiş.
Dana Bayramı, 2006’dan beri Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin organizasyonuyla İzmir ve İstanbul’da kutlanıyor. Fakat son yıllarda yapılan kutlamaların öncekilerden bir farkı var: Artık kurban kesilmiyor. Kutlamalar 3 gün sürüyor, piknik ve paneller düzenleniyor. (AT-FD/NU/HK)
***
İŞSİZ GAZETECİLER HABERİNİN PEŞİNDE
1- Yeni "İşlerinde" Konuşuyorlarsa da Onlar Gazeteci
3- Almanya: Yeni Nesil Diaspora/Kopuntu
5- Arap Kızı Camdan Bakıyor'la Gelen Örgüt ve "Araplık"tan Kurtuluş
6- Nasıl Çalışıyor/Çalışamıyorlar; Kalıpyargıları Esnetmek
7- Ayrımcılıktan Kurtulmak İçin Beyazlarla Evleniyorlar
8- Özel Rehabilitasyon Merkezleri ve Sorunlar: Bingöl Örneği
9- İki Yönetici "Engelliye Eğitim Desteği" Uygulamasını Tartışıyor
10- "Engelli Eğitiminde Çözüm Kaynaştırma Sistemi"
11- Bingöllü Öğrenciler ve Veliler Anlatıyor
12- "Gavur"u Gitmiş Mahallesi Kalmıştı, Mahallesi de Gitti
13- Mıgırdıç Margosyan Yıkıntılar Arasındaki Sokağını Bulamadı
14- Nefrete İnat Yaşamı, Aşkı, Mücadeleyi Seçenler
15- Ece Devrim: Zorunlu Seks İşçiliğine Çok Direndim
16- Şahika: Sonradan Trans Kadın Olunmuyor
17- Emirhan: Örgütlü Mücadele ve Yaşanana Kayıt Düşmek Şart
18- Sarmaşık Derneği Kapatıldı; Mağdurlar Ne Durumda?
19- Alternatif Bir Banka: Sarmaşık Gıda Bankası
20- Sarmaşık Sonrası "Ne Açlar, Ne Tok"
21- Tarihi Dekorlu Bir Modern İstanbul Tasarısı: Balat
22- Kayyum Kıskacında Kalan Sanat
23- Sanatçılar ve Seyirciler Sahnesiz; Öğrenciler Konservatuvarsız Kaldı
24- Kayyum Kıskacında Sanatın Veri Haritası
25- Kürt Hareketlerinin Hapishane Kronolojisi
27- Hapishane: Genel Başkanlara Zorunlu Uğrak* İşsiz Gazeteciler Haberinin Peşinde projesi Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu'nun Matra-İnsan Hakları Programı mali desteğiyle gerçekleşti.