Türkiye'de kadın bakış açısıyla tiyatro yapmak amacıyla on bir yıl önce İstanbul'da kurulan Tiyatro Boyalıkuş son oyununda beş farklı kadının hikayesiyle karşımızda. İadesiz Taahhütsüz'ü Jale Karabekir yönetiyor .
Birinci kadın Çiğdem: Çiğdem aynanın karşısında kendisiyle konuşuyor, çatışıyor, yüzleşiyor. Çiğdem bir gece sevgilisi Hasan'ın en yakın arkadaşı Kerem'le öpüşür. Bir yandan "Hasan'ı aldatıyor muyum"u sorgulayan Çiğdem, Hasan'ın "rahat" ve "modern" tavrıyla söylediği sözleri anımsar: "Bak bu bardağı görüyor musun? Ben bu bardağı kullanıyorsam ya da başka bir bardak işimi görecekse, bu bardak benim için o kadar önemli değilse, ben bu bardağı çok isteyen birine vermekten çekinmem, o arkadaşıma kızmam, o gene benim kardeşimdir. Herkes herkesle birlikte olabilir ben böyle şeylere takmam."
Hasan'ın bu sözleri toplumun bir kesiminin kadına bakışını yakından yansıtıyor. Öyleki bu toplamın erkekleri için ikili ilişki, cinsel birlikteliğin ve yanında konu mankeni olarak kadın taşımanın ötesine gidemiyor.
Çiğdem duyarlı bir karakter ve özensizlikten yorulmuş. Çiğdem üzerinden Yeşilçam kadın imgesine de göz atıyoruz. Kadın tiplerinden bahseden Çiğdem, Türkan Şoraylık'ı ve Müjde Ar'lığı sorguluyor, Çiğdem'in sorgusu perdede can buluyor. Sahnede bulunan perdenin arkasında başka bir kadın ayrı ayrı Müjde Ar ve Türkan Şoray oluyor. Dişi mi olmalı, anaç mı? Evlilikten söz etmemeli mi peki ya ilk geceden sevişmek?
Çiğdem Kerem'le buluşmaya gider. Kerem Çiğdem'in elini tutar, aralarında tuhaf ve gelişi güzel konuşmalar geçer. Kerem gülerek, Çiğdem'e "Sen çok acayip bir kızsın"der. Çiğdem'le Kerem yolculuğunun sonrasını bilinmeze akar. Kerem de Hasan gibi duyarsız mı çıkacaktır?
Tuğçe'nin İadesiz Taahhütsüz Mektubu
İkinci kadın Tuğçe: Karlı bir günde Taksim'de üç saat sevgilisini bekler Tuğçe, üç saat sonra telefonda konuşan ses uyuyakalmıştır, çok soğuktur ve elbetteki bu durumda nasıl Taksim'e gelebilir?(!) Tuğçe ve sevgilisi sürekli evde görüşürler, ilişkileri cinsellikle yürür aslında. Tuğçe ise paylaşmak hayata karışmak ister, lakin erkekler için sevişmek kafidir(!) Tuğçe hezeyanıyla beraber kütüphaneye gider ve sevgilisine mektup yazar. Tuğçe mektubu gönderecektir hem de "iadesiz taahütsüz!"
Kadınlar Niçin Mekanla Derin Bağ Kurar?
Üçüncü kadın Elif: Elif ev arkadaşıyla sevgilidir. Zamanla anlaşamazlar ve Elif evden ayrılmaya karar verir. Sahnede Elif'in bir büstü bulunur ve yüz ifadesi nötrdür. Elif O'na bakarak konuşur, Elif'in iç sesi cisimleşmiştir. Evden ayrılmadan, evi nasıl kurduklarını ve yerleştirdiklerini anımsar Elif. Kulağında sevgilisinin kulak tırmalayan sesiyle "öğrenci evinde dantel mi olur, bari televizyon içinde ör". Elif zar zor eviyle vedalaşır. Sevgilisi kal der ama ısrar etmez. Elif bir ilan görür, çok sevinir ve telefon eder. Telefondaki ses "gelin bir görüşelim" der, Elif mutlu mesut yola koyulur.
Oh Oğlan Efendi Kız Hanım
Dördüncü kadın: Sibel.Yıllar önce Sivas'tan İstanbul'a göç eden Sibel'in ailesi köyüyle kurduğu bağı koparmaz. Babası köy derneğine gider hemşehrileriyle kağıt oynayıp içki içer, her yıl düzenlenen köy pikniği vardır bir de... Sibel hiç sevmediği bir organizasyon olmasına rağmen bu pikniğe katılmak zorunda kalır.
Piknikte Eren'le tanışırlar. İki aile Eren ve Sibel'i birbirine uygun görür. Sibel ayak direse de evlenme günü gelir çatar. Düğün seremonileri, gelenekler, adet yerini bulsunlar uzar gider... Sibel üniversite yıllarında, sevgilisiyle birlikte olmuştur ve bu gece bu durumun açığa çıkacak olması O'nu sorgulamalara iter. Namusun bu olmadığına emindir, ancak durum aile faciasına sebep olabilir. Feodal bağlar ve yaşam tarzı Sibel'in ailesiyle beraber İstanbul'a göçmüştür. Kadına ahlakı salık veren ve bu ahlakın alt metnini "iyi yemek yapmak, zamane kızları gibi kikirdememek, sevdi diye sevişmemek, babanın uygun gördüğüyle evlenmek" gibi kavramlarla dolduran bir zihniyete ayak direr Sibel, lakin zaman zaman O da iki arada bir derededir.
Kimliğini Yedi Kat Saklayacaksın
Beşinci kadın Fidan: Fidan kadınlar için don diker, alevidir, Fatih Sofular Mahallesi'nde yaşar. Bölgede tarikatlar güçlüdür bu nedenle Fidan Alevi olduğunu saklar, mahalledeki arkadaşlarıyla beraber sohbetlere katıldığı da olur. Çünkü ekmek parasını bu insanlardan kazanır. Yaşanan aksilikler sonucunda Fidan Fatih'ten taşınır, arş'ın yedi katlı olduğundan donlarına yedi kat ağ yeri dikilmesini isteyen kadınlar artık uzağındadır. Fidan, don yerine çocuk şapkası dikmeye başlar.
Düzenini Bozan Her Şeyden Nefret Eder
Altıncı kadın: Esme ya da Esme Hanım mı demeli? Geleneksel bir aileden gelen Esme, üniversiteyi bitirdikten sonra ailesinin itirazlarına rağmen evden ayrılarak "Esme Hanım"lığa adım atar.
Esme'nin ailesi çalıştığı şirketin Esme'ye lojman verdiğini söyler, konuya komşuya "rezil" olmamak için! Tek kişilik hayatını İstiklal Caddesi'nde tarihi bir evde sürdürür. Ailesinin geleneklerinden nefret eder, çok titiz, çok düzenli ve çok kibar bir yaşam sürer. Öyleki en ufak aksilik hayatını alt üst edebilir.
Kardeşi kocasından dayak yer lakin boşanmaz, ablası eşi tarafından terk edilmiştir. Esme bunlara dayanamaz acizlik olarak görür, müthiş bir katılık ve acımasızlık sergiler. Ancak geleneksel yaşamdan bir türlü kurtulamaz Esme, aklında evirir çevirir. Öyle ki "elti eltiye küstü, çiçek sepeti" gibi havlu kenarlarını işlemeyi bilmesi Onu elitist çevresinden ayırır.
Cazı sevmez Esme Hanım, klasik müzik duyunca öleceğinden korkar, fakat ölmez. Bir sabah yol yapım çalışması nedeniyle dozer gürültüleriyle uyanır Esme Hanım, yol çalışması bitmez, Esme'nin gözüne uyku girmez, çalışamaz olur.
İstiklal Caddesi ailesiyle yaşadığı Soğanlı'ya döner bir anda. Yol yapım çalışması bitince Esme bir eksiklik hisseder, gürültüye alışmıştır şimdi de gürültüsüz edemez.
Kaçtığı düzensiz hayatın içinde bulur kendini sık sık gürültü duymaya çalışır, ailesini ziyarete gider, örgü örer, dedikodu yapar geceleri gürültüyü duyabilmek için camları kapamaz. Birgün deliksiz uyur Esme Hanım, çünkü yanında sevgilisi vardır ve sevgilisi gürültüyle horlar, Esme buna sevinir.
Boyalı Kuşlar da Özgür Uçsun
İadesiz ve Taahhütsüz çok iyi bir metne sahip ve bu metni ustalıkla oynayan oyunculara. Oyuncular beden dilini iyi kullanıyor, birden fazla karakteri ard arda oynayabiliyor. Oyun altı kadının üzerinden, kadının "nerelere ve nasıl" sıkışıp kaldığının işareti. Kadını içinde yaşadığı toplum biçimlendirmeye çalışıyor, elbet kadınlar bunu reddedebiliyor, ancak bütünüyle değil. Kadının üzerine yapışan, yapıştırılan gelenekler zamanın derinliklerinden hortlayıp gelip travmalara neden oluyor.
Tiyatro Boyalıkuş adını koyarken bir öyküden esinlenmiş. Öyküye göre, kuş sürüsünden bir kuş seçerek onu farklı bir renge boyayan çocuklar, kuşu sürünün içine bırakır. Ancak sürüdeki diğer kuşlar boyalı kuşu farklı olduğu için öldürür.
Tiyatro Boyalıkuş farklı olduğu ya da farklı düşündüğü için öldürülmeden, dışlanmadan özgürce uçabilen boyalı kuşlar hayal ediyor ve bunun için eleştirel oyunlarıyla mücadele ediyor. Oyun boyunca bir çok çıkmaza yer verilmiş, "cuk oturan" cümlelerle yapmış bunu hem de. Ancak bu bireyselliğin sistemden kaynaklandığına çok değinilmemiş. Daha çok birey üzerinden verilmiş çelişkiler. Oysa döven kocayı öven, evlenmek istemeye söven, insanları otomatik programlı makineler haline getiren ve kolaycılığı konfor olarak gören bir sistemin ürünleriyiz.
İadesiz Taahhütsüz, 16-17-23-24 Şubat tarihlerinde Saat 20.30'da Cihangir Sahne'de izlenebilir. Ki izlenmesi gerektiğini de düşünüyorum hem başarılı bir performans hem de kadının varoluş sorunsalına trajikomik bir bakış. (AT/EÖ)