Dini ve siyasi otoritenin püritenliği canlarına tak etmişti. Bir taraftan Vatikan, diğer yandan Hıristiyan Demokratlar yetmezmiş gibi, cinselliğin Komünistler tarafından da tabu muamelesi görmesi İtalya'da cinsel devrimin kıvılcımlarını ateşler. 68 kuşağının verdiği ivmeyle pornografi birleşince, seks fobisine karşı taarruz başlar, muhafazakârların direnmesi pek fayda etmez.
Dönem "Mutluluk veren ne varsa tadılmalıdır" dönemine dönüşür, beden utanılacak bir şey olmaktan çıkar, çıplaklık tavan yapar, sansür delinir, cinsel deneyimler hoyratça yaşanır; günah olmadığı anlaşılan seks, şehirlerin açık alanlarında teşhir edilebilen doğal bir aksiyon halini alır.
Kadın, vücuduna sahip çıkar, kürtaj veya boşanma hakkı için mücadele çetinleşir. Yok sayılan LGBTI bireyler seslerini yükseltirler, toplumun riyakarlığını afişe ederler. Ahlakçı burjuvalar altüst olur.
Daha önce yasak olan porno dergiler resmen satışa sunulur, porno sineması adeta patlama yaşar; şimdiye kadar dizginlenmiş cinsellik, özgürleşme yolunda büyük mesafeler kateder.
Gerici zihniyetin güdümündeki tutucu politikacılar skandal olarak nitelendirdikleri bu "rezil" durumu tabii ki baskınlar, tutuklamalar veya "18 yaşından küçüklere yasaktır" ibaresiyle dizginlemeye çalışır.
Fakat bir kere ok yaydan çıkmıştır, ülkeyi allak bullak eden porno aktrisi Cicciolina Radikal Parti'den ülkenin meclisine girererek İtalya'yı dünya gündeminin tam ortasına taşır.
Porno e Libertá (Porno ve Özgürlük) veya İngilizce adıyla Porn to be Free adlı belgesel Uluslararası Rotterdam Film Festivali'nde başladığı yolculuğu, en son Montreal Yeni Sinema Festivaline uğrayarak sürdürüyor. Yönetmen Carmine Amoroso cinselliğin politik yanını bir kez daha ortaya çıkarırken, pornografinin, ancak üzerindeki yasağın kalkmasıyla değersiz hale gelebileceğini de kanıtlıyor.
CROWDFUNDING CAMPAIGN - Porn to be Free (trailer english) from ZUTFILM on Vimeo.
Porn to be free
Ahlakçılığa karşı başlayan isyan asla şiddet veya öfke barındırmıyordu. Avusturya'dan diplomatik pasaportlu Lasse Braun özellikle Danimarka'dan satın aldığı porno dergileri kaçak olarak İtalya'ya sokup satarken absürt olarak betimlediği sistemle dalgasını geçiyordu; sonradan sektörün ilk üretken porno yönetmeni olarak tarihe geçti.
Neşe ve keyifle duyumsanması gereken bir pratik olarak seks, asırlardır baskı altında tutulan en doğal içgüdülerin ortalığa saçılmasına neden oldu. Feminist hareket de olgunlaşmaya başlarken cinsel devrimi, sekse sorumluluk almadan ulaşmayla özdeşleştiren erkekler bazı kadınları geri kafalılıkla itham etmeye kadar vardırdı.
Kadın yazar Lidia Ravera "Erkekler bir görselden yola çıkarak tahrik olabilir, bizim ise bir hikayeye ihtiyacımız var" derken, kadın doğasının çok daha dokunsal ağırlıklı olduğunu da sözlerine ekliyor.
Trans aktivist ve yazar Helena Velena mutaassıp İtalya'daki birçok kadının kendi cinsel organları dışındaki ilk organları pornolar sayesinde gördüklerini belirtiyor. O yıllar kadınların özgüvenlerini kazanıp eşitlik mücadelesinde mesafe kaydettikleri dönemlerden biri oldu.
Cinsel devrim
Bariyerlerin yıkılıp ütopyanın talep edildiği o senelerde, Cicciolina çıtayı epey yükseltecektir. Riccardo Schicchi onu gericilere karşı bir ikon gibi işlerken, Radikal Parti lideri Pannella'nın desteğiyle de "porno aktrisi" meclise girer. Başı devletle muhtelif kereler belaya girmesine rağmen Jeff Koons'la birlikteliği onu sanatçı mertebesine terfi ettirir, yaptıkları da sanat ifadeleri haline gelir. Belgeselde fikrine danışılan uzmanlardan, sanat eleştirmeni Achille Bonito Oliva sanatın kolektif bilinci deldiğini belirtirken, "kadın cinselliğinin ekümenik açılımı" olarak betimlediği Gustave Courbet'nin L'Origine du monde (Dünyanın Kökeni) adlı tablosuyla İtalya'da o dönem yaşanan devrim arasındaki paralleliklere dikkat çekiyor.
Tabii kilise ve Gladio destekli hükümet bu ve buna benzer özgürlük kazanımlarına tahammül edemedikleri için gardlarını alırlar. Devlet kökenli şiddetle ülkede terör estirilir, İtalya halkı Kurşun Yıllar olarak tarihe geçen karanlık bir döneme gömülür. Konu hakkında, saygın sinemacı Francesco Munzi'nin yönettiği ve geçenlerde Venedik Film Festivalinde oynamış Assalto Al Cielo adlı belgeseli hararetle tavsiye edilir.
Seksin gücü
Porno sektörünün gayet zengin arşivlerinden yararlanmış olan Porno ve Özgürlük adlı belgesel, İtalya'daki idealist devrimci nesli de bu vesileyle anmış oluyor.
Seksin gücü tüm film boyunca doludizgin hissedilirken, umudun birliktelikte, aşkta ve barışta olduğu bir kez daha hatırlatılıyor.
Belgeselde adı anılan Mishima bir yana, Bertolucci'nin gençliklerinin baharında aynı yatağa soktuğu Robert de Niro ve Gerard Depardieu, Pasolini'nin ereksiyon halindeki oyuncuları ve Warhol'un İtalya'daki hareketten esinlendiği iddia edilen cesur planları filme ayrıca renk katıyor.
İtalya günümüzde taşralı bir tüketim köleliğine dönüşmüş olup, ahlakî çöküntünün muhafazakârlıkla telafi edilmeye çalışıldığı bir memleket. Çizmeden ender çıkan eli yüzü düzgün belgesellerden biri olarak, Porno ve Özgürlük konunun meraklılarını kesinlikle tatmin edecektir. Tabii insan, böyle bir muhteviyat mevzubahis olduğunda çok daha yaratıcı ve çılgınca bir yapıt beklerken, aklı başında, tarihsel bir yapımla karşılaşınca hayal kırıklığı da yaşayabilir.
Belgeselde dillendirildiği gibi, ne de olsa "Kapitalist düzende, tüketim toplumu devrimci ruhu kontrol altına alıp ehlileştirmiş durumda, coşku kalmadı, sınırları ve limitleri aşan da yok…bugün her şey için bir kategori var, artık heyecanlar bir kere yaşandıktan sonra değerini yitirip bir kenara atılıyorlar…"
Deneysel Living Theater'ın kurucusu Judith Malina'nın mesajına bel bağlamaktan başka çaremiz kalmadı galiba: "Bu devirde cinsel olmayan bir devrimden başkasını düşünemiyorum!" (MT/EA)