O aslında Fransa'nın küçücük bir köyünde doğmuş, annesi, büyükannesi ve teyzesi tarafından babasız büyütülmüş Claude Vorilhon'du.
Çocukluğunda koyu Katolik bir çevrenin dogmalarına fazlasıyla maruz kalmasının Vorilhon'u farklı arayışlara itmiş olma ihtimali yok değil, fakat tarikat lideri Raël sıfatıyla etrafının sayısız kadınla çevrili olmasından duyduğu derin hazzın yine köy evindeki şefkat dolu mazisiyle bağlantılarını inkâr etmek zor gibi.
Zaten aşkın ve seksin insan mutluluğundaki ehemmiyetini gayet iyi bildiğinden etrafına topladığı kadınlarla (ve erkeklerle) orjiler yaşadığı, sekse takıntılı olduğu iddiası Raëlizmin bir seks tarikatı olarak damgalanmasına sebep olmuş.
Kameraya iki kere fermuarı açık olarak yakalanan Raël'in vaziyeti hiç paniğe kapılmadan idare etmesi bu hususta ne kadar rahat olduğunun göstergesi.
Ne de olsa 100 bine ulaştığı söylenen takipçilerinin şartsız bağlılığı, sessizliğinin bile onlar için bir öğreti olduğu, sadece gözlerine bakarak ışığı, aşkı, sıcaklığı hissettiklerine dair sözleri Raël'i kendinden gayet emin bir lider haline çoktan getirmiş:
"Raëlistler'e daima söylüyorum, peygamberinizle eş zamanlı yaşamanın ayrıcalığına sahipsiniz; tıpkı İsa, Musa veya Buda'nın çağdaşları gibi!"
Tabii görünürde Raëlistler'i birbirine kenetleyen esas unsur, UFO'ların dünyayla bağlantılı hale getirdiği uzaylılar, ayrıca Raël'in bir ara el attığı nispeten başarısız insan klonlama faaliyetleri de unutulmamalı.
Pandemi yüzünden klasik anlamda düzenlenemeyen etkinliklerden Selanik belgesel festivalinde dünya prömiyeri yapılmış Peygamber ve Uzaylılar (The Prophet and the Space Aliens) başlıklı filmi, tecrübeli ve ayrıca bol ödüllü sinemacı Yoav Shamir yönetmiş.
CPH:DOX, Docaviv, DocEdge, Docville ve Odessa gibi festivallerin programında da yer almış olan 86 dakikalık 2020 Avusturya/İsrail/Güney Afrika ortak yapımı belgesel şu anda devam etmekte olan Uluslararası Chicago Film Festivalinde de yarışıyor.
Barışın ve aşkın bir tanrıya ihtiyacı yok!
İronik sinemacı Yoav Shamir'in Raëlizm'le nasıl haşır neşir olduğu hakkında kısa zamanda bilgi sahibi oluyoruz.
Daha önce Madonna, Hugh Hefner, Jimmy Carter ve Michel Houellebecq'in dahil olduğu, Raël tarafından onursal üye payesi verilmiş meşhurlardan biri olduğunu öğrendiğinde ödülünü almaya şahsen gidip kendini inanılması güç bir evrenin içinde buluyor.
Raël'in Yoav'ı takdir etmesinin sebebi olarak belgesellerinde İsrail'in devlet politikalarını layıkıyla sorgulaması gösteriliyor.
Yoav ödülü kabul etmek üzere Raël'in merkezlerinden birine fiilen gitmiş listedeki ilk ve tek ünlü olduğunu anlasa da, Raël hakkındaki belgeselin temelleri de o arada atılmış oluyor.
Mizah gücünü sebatla korumaya çalışan yönetmen epey bir süre sonra belli bir propagandaya alet edildiği hissine kapılıp Raëlizm'i sorgulamaya da başlayacaktır.
Fakat biz bu arada Raëlizm'in kesinlikle şiddet karşıtı bir hareket olduğunu, herhangi bir üniforma gerektirmediğini, hatta aslında herhangi bir kuralının da olmadığını, tek kuralın aşk, mühim olanın ise takipçilerin kendini mümkün mertebe hür hissetmesi olduğunu öğreniyoruz.
Dinler adına savaşların hâlâ çıkabildiği, bu uğurda insanların katledilebildiği yerkürede Raëlizm'e de gayet uygun "Savaşma, seviş" telkini hiç de abes kaçmasa gerek!
Raëlizm'in şimdiye kadar dünyaya gelmiş peygamberlerin öğretilerini çağımızda daha da anlaşılır şekilde yansıtmaya çalıştığı da ifade edilenler arasında.
"Niye yaşıyorum? Mutlu olmak için!" diyor takipçilerinden biri.
Raël'le sokakta karşılaşıp onu ikna etmeye çalışan yeni yetme iki Mormon'a (yoksa Yehova Şahidi mi?) liderin verdiği cevap da yeterince açıklayıcı:
"Biz dua etmiyoruz, meditasyon yapıyoruz; dünyaya barışın gelmesi için...Barışın ve aşkın bir tanrıya ihtiyacı yok!"
Günahları ve sevaplarıyla Raël
Genelde estetik açıdan gözleri zorlayan bembeyaz kıyafetleri içinde izlediğimiz Raël'in, UFO'larla yeryüzüne indikten sonra onu yanlarına alıp bir süreliğine diyarlarına götüren uzaylılardan mesaj getirdiği iddiasına inananlar az değil.
Fakat onu maziden tanıyan bazı eski dostları bu senaryonun bir çizgi romandan araklandığını açıkça ortaya koyuyorlar; bunu kamera karşısında ayrıntılar verip ispatlayarak anlatıyor, Raël'in meşhur olmak için hayatı boyunca çabalayıp durduğunu belirtiyorlar. Zıpır sinemacı Yoav Shamir de aslında bu şekilde, esasen nefret ve önyargılara tahammülü olmayan kahramanına ihanetini belgeselinde resmen ilan etmiş oluyor.
Fakat Raël'in takipçileri için mühim olan, evrende yalnız olmadığımız hissi, başka galaksi ve yıldızlarda bizi seven başka varlıkların varlığı ve istikbalde onlarla buluşacağımız "gerçeği".
Nitekim bir erkek takipçisi, günün birinde Raël'in anlattıklarının uydurma olduğunu söylemesi durumunda bile ona müteşekkir olacağını, ne de olsa daha önce asla sahip olmadığı özgüvene Raël sayesinde kavuştuğunu belirtiyor.
Dünyanın muhtelif noktalarında birbirinden farklı sosyal katmanlardan sevenleri olan Raël'i kâh Japonya'da, kâh Slovenya'da, kâh Tayvan'da, kâh Burkina- Faso'da takip ediyoruz.
Bir zamanlar şimşekleri üzerine çekmesine sebep olmuş insan klonlama meselesi dışında Müslüman ağırlıklı Burkina-Faso'da da bir hüsran yaşadığına tanık oluyoruz.
Türkçe'de kabaca "kadın sünneti" olarak ifade edilen F.G.M.'ye karşı Raël en yüksek sayıda takipçisinin olduğu Afrika ülkesi Burkina-Faso'da gayet "çağdaş" bir hastane açmayı başarıyor.
Zevk alma duyuları ellerinden hunharca alınmış kadınlara yapılan haksızlığı telafi etme çalışmaları bir süre devam ediyor fakat mesele bazı kadın düşmanı gericileri rahatsız ettiği için hastane bilahare kapatılıyor.
Fakat bu arada Raël'in Burkina-Faso'daki kadınlara faydası yadsınamayacak seviyelere gelmiştir. Başka diyarlardan insanların gelip ellerinden dinlerini almasını ve başka dinleri empoze etmiş olmasını asla unutmuş değillerdir.
Raël'in onlara fısıldadığı, köklerine dönüp kendi coğrafyalarında doğmuş olan kendi dinlerini sürdürmelerine dair telkin onlar için çok değerlidir.
Sadık takipçilerinden Afrikalı bir kadın gelecekte Raël'in bir sahtekâr olduğuna dair haberler çıksa da ona olan saygısında asla kusur etmeyeceğini, onun sayesinde ten renginden veya kadın olmaktan dolayı artık utanmadığını, kendini diğer insanlardan daha değersiz görmemesi gerektiğini öğrettiği için Raël'e daima minnet duyacağını ifade ediyor.
Acaba hepimizin birer Raël'e mi ihtiyacı var, yoksa gezegenimizde çeşitli Raël'ler enflasyonu mu yaşanıyor?
(MT/PT)