"İnsan vücuduyla barışık olduğu takdirde doğayla da barışık olur" şiarıyla yola çıkan Fuck For Forest (FFF) oluşumunun üyeleri bedenlerini çıplak fotoğraflara, amatörce çekilmiş porno filmlere konu edip internet ortamında satarak Amazon yağmur ormanlarını ve bölgenin yerlilerini kurtarmaya soyunmuşlar.
Hayırsever oluşum FFF insan bedeninin korkulacak bir şey olmadığını gözümüze sokarken günümüz toplumuna etik ve ahlaki açıdan meydan okuyor, dünyayı hür aşk ve cinsellikle bambaşka bir gezegene dönüştürebileceğimize inanıyor.
Verandasındaki taşları lekeliyor diye komşusunun bahçesinde yıllardır meyve veren ceviz ağacını bir gece ansızın kesenlerin, Burgazada yangınında belediyenin çöplük ihmalini teröre bağlayanların, Marmara Adası'ndaki asırlık çınarları tavuk çiftliği gübresiyle zehirleyenlerin, İmroz (Gökçeada) ormanlarını ve daha birçoklarını stratejik mazeretlerle yakanların ve yeni bir Boğaz köprüsü için bölgedeki son ormanları feda etmeye hazırlananların memleketinde Gezi Parkı'ndaki ağaçları kurtarmak hepimizi birer FFF'ye mi dönüştürüyor acaba?
Polonyalı yönetmen Michal Marczak'ın çektiği, grupla aynı adı taşıyan Fuck For Forest (Orman İçin Seviş) adlı belgesel Varşova, Rotterdam, SXSW, !f İstanbul, Selanik ve Sydney festivallerinde yer aldığı gibi önce Polonya ve İngiltere'de, geçen ay da Almanya'da gösterilmeye başlandı; muhafazakâr Katolikler'in güçlü olduğu Marczak'ın ülkesinde Varşova Uluslararası Film Festivali en iyi belgesel ödülüne bile layık görüldü.
Fuck For Forest
Çekirdek ekibi iki Norveçli erkek ve biri İsveçli diğeri Almanyalı iki kadından oluşan FFF'ler 2004 yılından itibaren Berlin'de performanslar düzenliyor, dans edip şarkı söyledikleri gibi kutsal saydıkları ormanları kurtarma ülküsüyle porno film çekimleri için partilerde tanıştıkları gönüllüleri de ikna ediyorlar. Web sitelerinden belirli bir ücretle seyredilebilen filmler sayesinde kazanılan paralar Brezilya, Kolombiya, Peru, Ekvador ve Kosta Rika gibi ülkelerde yok edilmek istenen ormanlık arazilere yatırılıyor ve bölge yerlilerinin geleneksel hayatlarını sürdürmeleri için bağışlanıyor.
Bazı kaynaklarda yıllık kazanç ortalamaları 100 binEurolarla telaffuz edilmesine rağmen grup üyeleri işgal evlerinde kalıp giyim ve yiyeceklerini sokaklardan ve çöplerden tedarik ederek paralarını çarçur etmeyecek kadar da idealist.
Cinselliğin ticari bir meta olarak fazlasıyla sömürüldüğü dünyamızda doludizgin yaşadıkları seksin gerçekçi görüntülerini Fair Trade Porno (Adil Ticaret Pornosu) olarak kabul etmek gerekiyor galiba.
Her türlü yönelime açık olan FFF'ler teşhirden kaçınmadıkları gibi nimet saydıkları vücut salgı ve sıvılarını cesur gösterilerinde tatmaktan da geri durmuyorlar, cinsel baskılara karşı isyan bayraklarını pervasızca dalgalandırıyorlar. Tabii filmde gördüğümüz kadarıyla beyaz insanın yalanlarına karnı tok olan Perulu yerlileri pek ikna etmişe benzemeseler de kuralsız ve plansız hayatlarını gezegeni kurtarmaya çevreci ve barışçıl duyarlılıklarıyla seve seve adıyorlar.
Şoke olabilirsiniz
Belgeselin özellikle ilk kısmı kasvetli Berlin görüntüleriyle epey zorlayıcı; insan bunun gerçek mi şaka mı olduğunu bir süre kavrayamıyor. Fakat FFF'ler Werner Herzog'un efsanevi karakterleri gibi Güney Amerika ormanlarının derinliklerine daldıklarında misyon anlam kazanmaya başlıyor. İlk gece misafir edildikleri köyde yerlilerin ikramlarıyla kendilerinden geçmeleri evlere şenlik, akabinde güven telkin edemedikleri tutucu köy heyeti tarafından reddedilmeleri ise trajikomik.
Büyük hayır kuruluşlarından çok, küçük ölçekli yerel projelerle daha yapıcı işbirliklerine girip amaçlarına ulaştıkları durumlar da yok değil.
Yedi ayda çekilmiş olan yapım marjinal olarak adlandırabileceğimiz ekibi aslında çok tatmin etmemiş, ne de olsa mazilerinde anarşist bir kongrenin bile altını üstüne getirmişlikleri var.
Filmin sonunda Oslo'daki Filistinli mültecileri kendi prensipleriyle mücadele etmeye davet edecek kadar saf görünen bir FFF üyesi eros dolu filmlerindeki kadar da samimi duruyor.
Ekolojik pornonun engebeli yolları bizi yorsa da tek bir ağacı bile kurtarmanın kutsal içgüdüsüyle mücadeleye devam edeceğimiz kesin. (MT/ÇT)