Erkek şiddetine karşı direnen bir kadın, sadece kendisini darp eden, psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayan bir erkekle mücadele etmiyor.
Eşitsizlik üzerine kurulmuş bir kamu düzeni ile de toplu bir mücadeleye girişmesi gerekiyor. Açık yazayım, erkeğin yararı üzerine kurulu bir devlet sistemi ile de başa çıkmayı göze alması şart.
Örneğin, kendisini döven erkeği şikayet etmek için gittiği polis karakolunda, polise şiddet gördüğünü anlatıyor. Ondan bir “onay” alıyor, ilgili kanun maddesini yani 6284 No’lu yasayı uygulatmak için çaba sarf ediyor. Bu birinci basamak. Yetmiyor.
Şiddetin kanıtı olan o darp izlerini belgelemek için başvurduğu hastane çalışanlarına, olayı anlatıp ilgili belgeyi almaya çalışıyor. Bu da ikinci. Bu da yetmiyor.
Kendisini savunmak ve belki de sonradan yine aynı erkekten korumak için de baroların kadın hakları merkezlerine ve belediyelerin ilgili birimlerine başvurması gerekiyor ki o da varsa... Bu da üç...
Erkek şiddeti ile mücadelede kurumlar arasında işbirliği yeterli mi? Doktor şiddet görmüş bir kadına psikolojik açıdan nasıl yaklaşacağını biliyor mu? Kendisini güvende hissedeceği bir alan sağlıyor mu? Hastanede veya karakolda kadının kendisini, mahremiyetini anlatacağı özel bir alan var mı? Şüpheli!
Somut bir örnek üzerinden devam edelim.
24 Kasım 2023’te Ankara’dan basına yansıyan bir habere göre, kocasının darp ettiği bir kadın, eve gelen polislerin kendisi için ambulans çağırdıktan sonra gittiklerini söylüyor.
Avukat Ceren Kalay, sosyal medyada, “Bir kadınla görüştük bugün. Eşinin fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle çocukları polisi çağırmış ve gelen polisler kadına ambulans çağırıp hastaneye gitmesini sonra aile içi şiddet büro amirliğine gitmesini söyleyip gitmişler. Çocuklar ve kadın şok” diyor.
Kadının sırtındaki morluğu bir hafta sonra fotoğraflamak zorunda kaldıklarını anlatıyor Kalay ve “Çünkü yaralandığını anlattığı bölgeye zahmet edip bakmamış doktor. Sonra kadın yine kendi imkanlarıyla evinden çok uzaktaki aile içi şiddet büro amirliğine gitmiş yine kimse yüzüne bakmamış” diyor.
Haberin devamında polisin kadına bir kadın sığınağının varlığından dahi söz etmediği belirtiliyor.
Az önceki teorik sorulara gerçek hayat, bu haber, pratik olarak yanıt veriyor aslına bakarsanız. Erkek şiddeti ile mücadelede kurumlar arasında bir işbirliği var mı? “Şüpheli” değil yok. Personelde yeterli bilgi var mı? O da yok.
“Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Yönelik Sağlık Hizmet Mekanizmaları” Raporu bu konuda önemli veriler ve çözüm önerileri sunuyor.
Veriler ne diyor?
UN Women’in desteği ile Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Güçlü Sivil Alan’ın birlikte düzenlediği “Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Yönelik Sağlık Hizmet Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında hazırlanan raporda öne çıkan bulgulara bakalım:
*Katılımcılar, mesleki alanlarında kadına yönelik şiddet ile ilgili güncel düzenleme ve gelişmelere dair bilgiyi çoğunlukla kendileri araştırarak edindiklerini belirtiyor.
* Üst düzey yönetim kademelerinde ve karar alma mekanizmalarında bulunanların cinsiyet farklılığı (çoğunlukla yöneticiler erkek), kurumların şiddete uğrayan kadınların sağlık hizmetlerine erişimi konusundaki kavrayışına ve yaklaşımına etki edebilecek faktörler olarak karşımıza çıkıyor.
*Katılımcıların büyük bir oranı, idari kurumların diğer idari kurumlarla işbirliğinin zayıf olduğunu belirtiyor. Katılımcıların %79,6’sı Sağlık Bakanlığının diğer idari kurumlarla işbirliğini yetersiz buluyor.
Öneriler ütopik değil!
Peki çözüm önerisi yok mu? Aynı rapordaki çözüm önerileri, birçoğu yapılabilir somut önerileri, ütopik talepler değil, şöyle:
*Acil servislerde çalışan sağlık personeli çok yoğun ve yorgun olduğu için bazı olayları gözden kaçırabilmekte veya her vakayı özel olarak değerlendiriliyor. Bu da şiddete uğrayan kadınların sağlık hizmetine erişiminde aksaklıklar yaratmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için acil servislerde “Kadına Yönelik Şiddet Birimi” olarak ayrı bir bölüm açılmalı.
*Şiddete maruz bırakılan kadının kolluk refakatinde hastaneye gelmesi doktorların kadının güvenliği ile ilgili kaygı duymaksızın kadınla çalışmasını kolaylaştırır.
*Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili eğitim alan kolluk görevlisi ile kadının hastanede bulunması hizmete erişim açısından oldukça önemli.
*Şiddete maruz bırakılan kadın hastaneye eriştikten sonra kalabalık acil servislerde değil, kadına yönelik şiddet vakalarının özel olarak ele alınabileceği teknik ölçütlerde, kadının mahremiyet hakkının gözetilerek bir odada görüşme yapılması, kadının yeniden örselenmesinde riski azaltan ve aynı zamanda koruyucu bir öneri olarak değerlendiriliyor.
*Kadın doğum uzmanı, ebe, sosyal hizmet uzmanı ve psikolog gibi özelleşmiş bir klinik hizmet sağlaması beklenen meslek elemanlarının icapçı nöbet usulüyle değil, tam zamanlı olarak klinik hizmeti verilmesi sağlanmalı.
Anlaşılacağı üzere bugün acilen kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların desteklenmesi için daha etkili çözümler gerekiyor.
Bu çözümler, kurumsal işbirliğinin artırılması, sağlık hizmetlerinde kadınların güvenliğinin sağlanması ve uzmanlaşmış kadın destek merkezlerinin yaygınlaştırılması gibi somut adımları kapsamalı. Ancak bu şekilde, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların yaşam haklarına saygı gösteren bir toplum inşa edebiliriz. Etmeliyiz!
Eşitlik mücadelesinin yükseldiği yeni bir hafta olsun…
(EMK)