22 Ekim 2020 tarih ve 31282 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “Okul Gıdası Hakkında Tebliğ” ile çocuk sağlığı ve beslenmesini ilgilendiren çok önemli bir yasal düzenleme yapıldı.
Tebliğin yayınlanış amacı, “Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel okul/kurumların bünyesinde faaliyet gösteren; kantin, kafeterya, yemekhane, büfe, çay ocağı gibi gıda işletmelerinde doğrudan öğrenciye satışa/tüketime sunulacak olan hazır ambalajlı gıdaların okul gıdası onay şartlarını ve bu gıdalarda kullanılacak okul gıdası logosuna ilişkin hususları belirlemek” olarak belirtiliyor.
Çıkarılan tebliğe göre okullarda satılacak gıda maddelerinin etiketlerine çocuk sağlığı ve beslenmesine uygun olduğunu belirten bir logo konulması gerekiyor. Aslında bu tebliğ ilk değil. Bu konuda 19 Haziran 2019 tarihinde çıkarılan bir tebliğ daha var. Birkaç gün önce çıkarılan yeni tebliğ ile o ilk tebliğde yer alan çeşitli hükümler yürürlükten kaldırıldı.
Yeni tebliğe göre, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel okul/kurumların bünyesinde faaliyet gösteren; kantin, kafeterya, yemekhane, büfe, çay ocağı gibi gıda işletmelerinde doğrudan öğrenciye satışa/tüketime sunulacak olan hazır ambalajlı gıdaların ambalajında okul gıdası logosunun bulunması zorunlu. Bu logoyu içermeyen ürünlerin satışı yasak.
Okul gıdası logosu sorunları çözer mi?
Okullarda satılan gıdaların belirli bir niteliğe sahip olması ve bir denetime tabi tutulması gereklidir. Gıdaların sağlığa ve beslenmeye uygun olduğunu belirten bir logo ile satışa sunulması da iyi bir şey olarak görülebilir. Ancak bu yeterli mi, milyonlarca okul çocuğunu ilgilendiren bu düzenlemenin eksikleri ya da olumsuz noktaları neler olabilir sorularına bir yanıt aramak ve meselenin şimdiden tartışılmasını sağlamak da bir gereklilik.
Tartışılması gereken noktaları kısaca belirtmek istiyorum.
Tebliğin 5. Maddesinde “Okul gıdası kriterleri Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Sağlık Bakanlığı belirlemiş olduğu okul gıdası kriterlerini Bakanlık ve Millî Eğitim Bakanlığı’na resmi yazı ile iletir. Okul gıdası kriterleri Bakanlık ve Millî Eğitim Bakanlığı internet sayfasında yayımlanır” hükmü yer alıyor. Ancak bu kriterlerin neler olacağı tam olarak belli değil. Büyük bir ihtimalle bir okul gıdasının ülkemizde mevcut gıda mevzuatında yer alan hükümlere aykırı bir ürün olmaması bir temel kriter olarak ele alınacaktır. Esasen, meselenin tartışılması gereken esas noktası da tam olarak bu: Mevzuata uygun bir gıda, sağlığa ve beslenmeye uygun bir gıda mıdır?
İlk bakışta bu anlamsız bir soru gibi gelebilir ama öyle değil.
Yasal mevzuat dediğimiz şey en nihayetinde insan eliyle oluşturulmuş bir çerçevedir. Bu çerçeve her şeyi kapsamadığı gibi, her meseleyi çözüme de kavuşturmaz. Örneğin piyasada yasal mevzuata uygun olarak üretilmiş şeker içeriği yüksek çok sayıda gıda ürünü çocuk beslenmesine uygun değildir. Bu ürünlerin neler olduğu, çocuk sağlığı için neden uygunsuz olduğu epeyce ayrıntılı bir mesele. Bu konuda obezite sorunu üzerinden bilgi edinmek için aşağıdaki linklerde yer alan yazılar okunabilir.
Gıdalarda Şeker ya da Nişasta Bazlı Şeker Alımını Kontrol İçin Bir Öneri
Çocuklar İçin Üretilen İçme Sütleri Aşırı Şeker İçeriyor
Çocuklar İçin Üretilen İçme Sütleri Tüketicileri Yanıltıyor
Obezite Çocuk Haklarının İhlalidir
Çocukluk Çağı Obezitesi Raporu
Yukarıdaki linklerde yer alan yazılar okunduğunda okullarda satışa sunulan çeşitli gıda ürünlerindeki şeker miktarının fazlalığının çocuk sağlığı (özellikle de obezite) açısından ciddi sorunlar içerdiği görülecektir. Mevcut durum bu. Öyleyse satışa sunulan ürünlerin etiketine okul gıdası logosu konması neyi değiştirecek? Örneğin litresindeki şeker miktarı 40 gram ya da 140 gram (2 gramlık kesme şeker hesabı ile 70 tane kesme şekere denk geliyor) olan bir içecek okul gıdası olarak nitelendiğinde zararsız olarak mı görülecek?
Elbette zararsız olarak görülemez.
Belirsizlik sistemin özüdür
Sadece bu örnek ve yukarıda linklerini verdiğim yazılarda yer alan çeşitli gıda ürünlerine dair örnekler meselenin ne kadar önemli olduğunu göstermek için yeterli. Dolayısıyla okul gıdası logosu almaya uygun olduğu belirlenen ürünlerin hangileri olacağı ya da bu belirlemenin hangi kriterler dikkate alınarak yapılacağı noktası çok önem taşıyor. Ama bu önemli nokta tebliğde ertelenmiş ve bütünüyle belirsiz bırakılmış.
Okul gıdaları ile ilgili mesele yeni değil. Bu mesele yıllardır gündemde öyleyse değerlendirme kriterlerinin ne olduğu-olacağı neden açıklığa kavuşturulmadı, bu önemli nokta neden belirsiz bırakıldı sorusu orta yerde bekliyor.
Kriterlerin ne olacağını ve ne olması gerektiğini önceden tartışmalıyız.
Kamuoyunda yaygın bir tartışma olmadan, hangi kriterlerin neye göre dikkate alındığı-alınacağı bilinmeden-tartışılmadan Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesinde değerlendirme kriterlerin açıklanması uygun bir yöntem olmayacaktır.
Böyle bir yöntem belirsizliği uzatmaktan, zamana yaymaktan başka bir anlama gelmiyor-gelmeyecektir.
Belirsizlik gıda güvenliği ile ilgili yasal mevzuatların tipik bir özelliğidir. Yasa bir belirleme yaptığından çok belirsizliği güvence altına alır ve belirsizlik de kapitalist sistemin işleyişinin temel koşuludur.
Okul gıdalarına ve kriterlerine kim karar verecek?
Okul gıdaları hakkında yetki sahibi kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı olarak belirtiliyor. Okullarda satışa sunulacak ürünlerin neler olacağına ve okul gıdası kriterlerine bu kurumları temsil eden kişilerden oluşacak bir komisyon karar verecek.
Tebliğin altıncı maddesi bu konu ile ilgili:
MADDE 6 – (1) Okul gıdasına ilişkin yeni başvuruları ve okul gıdası kriterlerine ilişkin değişiklik taleplerini değerlendirmek üzere Okul Gıdası Komisyonu kurulur. Komisyon; Bakanlıktan (Tarım ve Orman Bakanlığı) üç, Sağlık Bakanlığından iki, Millî Eğitim Bakanlığından iki temsilci olmak üzere konusunda uzman toplam yedi üyeden oluşur. Gerekli hallerde komisyon toplantılarına ilgili diğer Bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları da davet edilebilir.
MADDE 6 - (5) Okul gıdası kriterleri belirlenecek gıdalar için başvurular Komisyonda değerlendirilmek üzere Bakanlığa yapılır. Komisyon, okul gıdası kriterlerinin belirlenmesine ilişkin Bakanlığa yapılan başvuruları değerlendirir. Bakanlık Komisyon görüşünü Sağlık Bakanlığına bildirir.
Bu noktada aklıma takılan bazı noktalar ve sorular ise şunlar:
- Komisyon üyelerinin seçimi hangi kriterlere göre olacak ya da yetkinlikleri nasıl belirlenecek?
- Üyelerin tarafsızlığı nasıl sağlanacak?
- Komisyonun bağımsızlığının olmaması ciddi bir sorundur.
- Gerekli hallerde komisyon toplantılarına ilgili diğer Bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları da davet edilebilir deniliyor. Peki, gerekli haller nedir? Hangi sivil toplum kuruluşunun toplantıya davet edileceği neye göre belirlenecek? İşin aslına bakılırsa, çocuk sağlığı ve beslenmesi ile ilgili örgütlerin, okul aile birliklerinin, sağlık, gıda ve beslenme alanlarında sorumluluk sahibi meslek örgütlerinin temsilcilerinin komisyon toplantılarının tamamına katılmalarının sağlanması bir zorunluluktur.
- Komisyon tarafından hükme bağlanacağı belirtilen kriterler hangi bilimsel-yasal çerçeve dikkate alınarak hükme bağlanacak? Bakanlıklarca belirlenen yedi uzmanın milyonlarca çocuğun sağlığını ilgilendiren bir konuda karar vermesi ne kadar doğru?
Biz karar vermeliyiz
Bu noktayı şimdiden, yani Sağlık Bakanlığı değerlendirme kriterlerinin ne olduğunu internet sitesinden kamuoyuna ilan etmeden tartışmaya açmalıyız.
Değerlendirme kriterlerinin neler olacağı hakkında henüz bir bilgi yok. Ama bilgi yokluğu bu konudaki talepleri şimdiden dile getirme, ne istediğimizi tartışma önünde bir engel değil. Örneğin şeker içeriği yüksek gıda ürünlerinin okullarda satışının yapılmaması bir kriter olarak dikkate alınacak mı? Şu an geçerli mevzuat kriter alınacaksa bu ürünlerin okulda satışı önünde bir engel yok çünkü ve bu ne yazık ki çocuk sağlığı için hiç de uygun bir durum değil.
Bu çerçevede ve bir örnek kriter olarak, şeker içeriği yüksek ürünlerin (ki bu tarz binlerce yiyecek ve içecek var) okul gıdası olarak nitelenmemesi bir taleptir. Başka hangi taleplerimiz olmalı tartışmalıyız.
Resmi gazetede sessiz sedasız yayınlanarak yürürlüğe giren bu tebliğ çok önemli eksiklikler barındırıyor.
Milyonlarca çocuğun sağlını ilgilendiren bu önemli konunun kamuoyunda tartışılmasını sağlamak gerekiyor. Bu konuda anne ve babalara, okul aile birliklerine, ilgili meslek örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına ve elde kaldığı kadarıyla bağımsız medyaya büyük bir rol düşüyor. (BŞ/EKN)