Fotoğraf: AA arşiv
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Amasra’daki madende meydana gelen iş cinayetine dair açıklamasında, 42 işçinin ölümünde ve onlarca işçinin yaralanmasında kusuru tespit edilen tüm şüphelilerin yargı önünde hesap vermesi gerektiğini ifade etti.
Bartın’daki Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesi’nde (TİM) 14 Ekim 2022’de gerçekleşen göçükte 42 madenci hayatını kaybetti, 2 madenci ise halen yoğun bakımda.
Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı tamamlayarak fezlekeyi 13 Ocak’ta Bartın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı da fezleke doğrultusunda hazırladığı iddianameyi Bartın Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
Keşif yapılmadan iddianame tamamlandı
ÇHD, iddianame tanzim edilmeden önce soruşturmanın etkili bir şekilde tamamlanabilmesi için, TTK yetkililerinin soruşturmaya dahil edilmesi gerektiğini, patlamanın etkilediği alanlarda keşif yapılmasının zorunlu olduğunu açıklamıştı.
Ayrıca, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) yetkililerinin TBMM araştırma komisyonuna verdikleri cevaplar ile ortaya çıkan yeni risk faktörlerinin incelemeye dahil edildikten sonra iddianamenin hazırlanması gerektiğine dair, savcılığa talep dilekçesi sundu.
“Üç boyutlu keşif” için savcılığa başvuru
İddianameyi değerlendiren ÇHD, taleplerinin dikkate alınmadığını belirtti:
“Yeraltı keşfi yapılmasına engel olan yangının sonlandığı ve ocaktaki gaz değerlerinin normale döndüğü gözetildiğinde olay yerinin ve delillerin bozulmadan bir an önce keşif hazırlığına başlanması gerekirken Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı taleplerimiz doğrultusunda bir işlem yapmayarak fezlekenin olduğu gibi iddianameye dönüştürdü.”
Tekrar savcılığa başvuran ÇHD, “delillerin değiştirilmesinin önüne geçmek için maden içerisindeki tüm baraj açma çalışmalarının ve patlama alanına giriş çıkışların kayıt altına alınması ve mümkün olan en kısa zamanda bilirkişiler ile birlikte üç boyutlu taramayı da içeren keşif yapılmasını” talep etti.
“Suçlama olası kastla öldürme olmalı”
Savcılık, bilirkişilerce sorumluluğu tespit edilen TTK Genel Müdürü, TTK Genel Müdür Yardımcısı, Çalışma Bakanlığı ve Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) denetçileri ile soruşturma sırasında sorumluluğu tespit edilen TTK İşletmeler Daire Başkanı, TTK İş Sağlığı ve Güvenliği Daire Başkanı hakkında soruşturma izni istedi.
ÇHD, soruşturma izninin “görevi kötüye kullanma” suçlaması kapsamında olmasının da hukuken kabul edilebilir olmadığını belirtti.
Savcılığın diğer şüpheliler hakkında ‘olası kastla öldürme’ suçundan hazırladığı iddianamedeki gerekçe şöyle: “Dahil oldukları yönetim ve karar alma süreçleri kapsamında gerekli teknik altyapı oluşturulmadan, yeterli yatırım yapılmadan ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını sağlamadan maden ocağında üretimin devam etmesine izin verdikleri, havalandırmanın iyileştirilmesi ile ilgili olarak projeyi uygulamaya geçirmeyerek veya alternatif olarak herhangi bir havalandırma sistemi düzenlemeden riskli havalandırma ile üretime devam edilmesine izin verdikleri…”
“Soruşturma iznine ihtiyaç yok”
ÇHD, bu gerekçenin, bilirkişilerin birincil sorumlu olarak işaret ettiği TTK yöneticilerini de kapsadığını, TTK yöneticilerine de bu suçun yöneltilmesi gerektiğini dolayısıyla soruşturma iznine ihtiyaç olmadığını söyledi:
“Kovuşturmanın bir bütün halde yürütülebilmesi ve etkili bir yargılama yapılabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, 31 Ekim 2022 tarihli Bilirkişi Raporunda sorumlulukları tespit edilen TTK Genel Müdürü, TTK Genel Müdür Yardımcısı ile ÇSGB ve MAPEG denetçileri hakkında bir an önce soruşturma izni vermesi gerekir.”
Önceki örneklere benzemesin: Kozlu, Soma
ÇHD, daha önce madende gerçekleşen iş cinayetlerinde davanın, soruşturma izinlerinin gecikmesi nedeniyle sürümcemede bırakıldığını ifade etti:
“7 Ocak 2013’ta 8 madencinin yaşamını kaybettiği Kozlu Katliamı için hazırlanan dört bilirkişi raporunda da TTK Genel Müdürlüğünün sorumluluğu tespit edilmesine rağmen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı soruşturma izni vermemişti. Dosya Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış, AYM konuyla ilgili yaşam hakkı ihlali kararı vermişti.
“Bakanlık denetçileri için benzer bir durum 13 Mayıs 2014’te 301 madencinin yaşamını kaybettiği Soma Katliamının soruşturma sürecinde yaşanmış ve süreç yine Anayasa Mahkemesi’nin 29 Ocak 2020 tarihli ihlal kararı ile sonuçlanarak 5 yıl sonra soruşturma devam edebilmişti.”
Daha önceki örnekleri sıralayan ÇHD, bu dosyada da yıllar sonra gelecek olan ihlal kararı ile başlayacak soruşturmanın, etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlali anlamına geleceğini değerlendirdi ve Bakanlığın bir an önce soruşturma izni vermesi gerektiğini ekledi. (AS)