Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Cumartesi Anneleri/İnsanları’na açılan “700. hafta davası” bugün İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek ilk duruşma ile başlıyor.
Cumartesi İnsanları duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yaptı. Açıklama yapılan alanın çevresi çok sayıda polisle çevrildi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın 25 Ağustos 2018'deki 700. haftası eylemine düzenlenen polis saldırısında gözaltına alınan 46 kişiye "Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçlamasıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçundan dava açılmıştı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’na (@CmrtesiAnneleri) açılan “700. hafta davası”nın ilk duruşması bugün:
— bianet (@bianet_org) March 25, 2021
"Asıl biz davacıyız"https://t.co/sdXXyyEiho pic.twitter.com/U6G77qix3O
İlk olarak söz alan Hanife Yıldız "Burası bizim buluşma yerimiz değil, umarız ki en kısa zamanda Galatasaray'da buluşuruz" dedi.
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da "700 hafta aynı şekilde gerçekleşen eylemi siz nasıl yargılarsınız? Asıl davacı olan biziz" diye konuştu.
Basın açıklamasını Jiyan Tosun okudu, hak mücadelesinden bedeli ne olursa olsun vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Derhal beraat talebine ret
Saat 15.15'te başlayan duruşma öncesi gazeteciler zorlukla içeri girebildi.
Duruşmayı HDP ve CHP milletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, Dilşat Kaya, Musa Piroğlu, Ali Kenanoğlu, Turan Aydoğan, Ali Şeker, Gamze Akkuş İlgezdi, Süleyman Bülbül, Bağımsız milletvekili Ahmet Şık izliyor.
İHD Eş Genel Başkanı avukat Öztürk Türkdoğan ilk olarak söz alarak derhal beraat kararı verilmesini istedi. Hakim Naim Atan derhal beraat kararını reddetti.
Türkdoğan: Yasak 24 saat önce tebliğ edilmeliydi
Türkdoğan, Türkiye tarihindeki gözaltında kaybetmelerle ilgili bilgi vererek buna dair 19. dönem Meclis raporunu hatırlattı ve raporda gözaltında zorla kaybetmeler ve infazın kabul edildiğini söyledi.
Öztürk Türkdoğan savunmasına şöyle devam etti:
"Cumartesi Anneleri'nin ve İHD İstanbul Şube Kayıplar Komisyonunun kesintisiz oturma eylemi Galatasaray Lisesi önünde bulunan Galatasaray Meydanı adeta bir hafıza mekanını haline getirmiş ve 2911 sayılı kanunun 4.maddesinin b fıkrası kapsamına giren kendi kural ve sınırları içinde kalan bir geleneksel toplantıya dönüştürmüştür. Dolayısıyla böylesi bir gösterinin veya toplantının 2911 sayılı kanun kapsamına alınması kanunun kendi düzenlediği istisnaya da aykırıdır.
"2911 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasına göre toplantıların en az 24 saat önceden yasaklanması ve bunun 24 saat önceden tebliğ edilmesi gerekmektedir. Somut olaya baktığımızda yasaklama kararı ve tebliğin geleneksel olarak yapılan toplantıdan önce yapılmadığı görülecektir. Dolayısıyla kanuna aykırı toplantı kavramının kullanılması kanunun kendisine bile bizatihi aykırıdır.
"Yasaklama kanuna aykırıdır"
"Cumartesi Annelerinin ve İHD İstanbul Şube Kayıplar Komisyonunun 700 hafta boyunca gerçekleştirdiği ve geleneksel hale getirdiği kendi kuralları olan adalet arama toplantısının yasaklanması kanuna aykırıdır. Yasaklama kararının toplantıdan önce tebliğ edilmemesi kanuna aykırıdır. Toplantının zor kullanılarak engellenmesi ve çok sayıda kişinin gözaltına alınması kanuna aykırıdır. Toplantıya katılanlar kanuna aykırı ve suç oluşturabilecek herhangi bir eylemde bulunmamış ve söz söylememişlerdir.
"Kayıplarını arayanların yargılanması vicdanı yaraladı"
"Ceza muhakemesinde amaç hakikati bulmaktır. Somut olay incelendiğinde kanun kapsamında değerlendirilemeyecek Türkiye'nin en uzun soluklu adalet ve sivil itaatsizlik eylemine katılanlara karşı böyle bir dava açılmasının kanuna aykırılığı açıktır.
"Usul ekonomisi uyarınca yargılama sonucunda ulaşılabilecek sonuç daha en başından belli olduğundan yani ortada bir suç olmadığından mahkemenin CMK 223/9.fıkra uyarınca derhal beraat kararı vermesi gerekmektedir. Kayıplarını arayanların yargılanması vicdanları yaralamıştır."
Ocak: Mezar istemek nasıl suç olabilir?
Ardından beyanda bulunan Maside Ocak, "Boynumda fotoğrafını gördüğünüz kişi ağabeyim Hasan Ocak. Gözaltında olduğu kabul edilmedi ama onu görenler vardı. Başvurularımız sonuçsuz kaldı. Günler sonra bir fotoğrafı teşhis ederek cesedine ulaştık. Tam 26 yıldır ben o fotoğrafı görüyorum" diyerek söze başladı.
Ocak şöyle devam etti:
"Ağabeyim işkenceden geçirilip boğulmuştu. Hiç kimse yargılanmadı, 'Türk polisi işkence yapmaz' diyen savcılar oldu. Biz 26 yıldır adalet istiyoruz, Galatasaray'da biz bir aile olduk, Berfo Anne'nin tabutunu uğurladık. Tek isteğimiz vardı, mezar istemek nasıl suç olabilir, aklım mantığım almıyor.
"Yasalardaki hakkımızı istiyoruz"
"Yasalardaki hakkımızı istiyoruz, ama ne sevdiklerimize ulaşıyoruz ne hakkımızı kullanıyoruz. O meydana gittiğimde 19 yaşındaydım, şimdi 45 yaşındayım. Oradaki herkesin aradıklarını taşıyarak geldim buraya, Elmas Anne'nin ölmeden önce boynuma taktığı şalla geldim.
"Biz darbe teşebbüsünden bir gün sonra oradaydık, çünkü darbeye de karşıyız, bombalara da karşıyız. Hakkımızı ararken karıncayı dahi incitmedik.
"Polis 'kolay gelsin' dedi, sonra etrafımız sarıldı"
"Hatta bombalı saldırılardan sonra güvenlik güçleriyle görüştük herkesin güvenliği için, herkesin sorumluluğunu hissettik. 700. haftada güvenlik güçleri eylem öncesi bize 'kolay gelsin', dedi. 15 dakika sonra yasaklandığını söylediler, etrafımız sarıldı, bastonla yürüyen annemi koruyamadım. Yakınlarımın dövüldüğünü gördüm. Annem, 'Galatasaray'a gidene kadar ölmeyeceğim' dedi. Annelerimiz böyle yaşamak zorunda değil, mahkemenin yapması gereken bizi yargılamak değil, haklarımızı korumaktır."
"699 hafta bir suç yoktu"
Ali Ocak ise beyanında, "26 yıldır bu tür suçluların yargılanması için o meydanda buluşuyoruz. 699 hafta bu eylemimizde bir suç tespit edilmedi. Talebimiz etkin soruşturma yürütülmesi, bunun neresi suç olabilir ki" dedi.
Duyma engelli olan Ali Ocak, polisin dağılın uyarısını da duymadığını belirtti. Maside Ocak da "O gün yaşlı annelerimizi bile alandan çıkarmamıza izin vermeden yerde sürüklediler" diye ekledi.
TIKLAYIN - “Bu dava, hak talep eden herkese bir tehdit”
TIKLAYIN - Cumartesi İnsanları’na 700. hafta davası
Eren: Savcılık işkenceyi mi savunuyor!
Gazeteci Faruk Eren, şunları söyledi:
"Ben de bir kayıp yakınıyım, hayatını kaybeden Elmas Eren'in oğluyum. Ağabeyim 12 Eylül darbesinde gözaltına alındı, 'bizde yok' dediler. Ağabeyim 42 yıldır gözaltında. Hayrettin Eren o zamandan beri kayıp. Annem ölene kadar ağabeyimi bekledi. En sonunda 'bari kemiğini verin' dedik. Önce sandık ki sadece bizim başımıza geldi, sonra gördük ki gözaltına alınanlardan bazıları çıkmıyor.
Galatasaray'da bir araya geldik. 699 hafta hiç sorun çıkmadı, 700. hafta saldırıya uğradık.
"İddianamede işkenceye karşı slogan attık, bunu yazmışlar. Attık, yine atarım. Savcılık işkenceyi mi savunuyor. Biz o meydanda sadece kendi kayıplarımız için değil, Türkiye'de bir daha kayıplar olmasın diye de oturduk. Aileme de 40 yıl işkence edildi, eve kağıt geldi oğlunuz asker kaçağı diye.
"Bir faşist cuntanın kaybettiği ya da 90'lar döneminde yüzlerce insan kaybedildi. Bu eylemin yasaklanması, devletin 'evet, biz kaybettik' diyerek üstlenip kabul etmesidir."
Sanık kayıp yakınları, boyunlarında kaybettikleri yakınlarının fotoğrafını taşıyor.
Adil Can Ocak: Şiddete uğrayan bizdik
Adil Can Ocak'ın beyanı ise şöyle:
"Ben o meydanda büyüdüm, Hasan Ocak'ın yeğeniyim. Bu faaliyetin suç olduğunu hiç görmedim, 700. hafta suç olduğu söylendi. Eylemin bir suç olduğunu düşünmüyorum, kaybedilenlerin akıbetinin açığa çıkarılmasını her vatandaş gibi isterim. O gün esas şiddete uğrayan biz olduk."
TIKLAYIN - Polis Cumartesi Anneleri'ne Plastik Mermiyle Saldırdı
Yılmaz: Şarkı çalan dükkanlara bile polis saldırdı
"Ben kayıp yakını değilim hak savunucusuyum" diyen Cüneyt Yılmaz ise şunları söyledi:
"Her vicdanlı insan gibi mücadeleye destek veriyorum, bunun suç olduğunu düşünmüyorum. 700. hafta öncesinde çok geniş çağrı yapıldı hiçbir yasak kararı iletilmedi. Biz gözaltına alınırken 'Beni bul anne' şarkısını çalan dükkanlara bile polis saldırdı. Bizi engelleyenler kayıpların sorumlularıdır."
Karaca: CHP adına eyleme katıldım
Ali Yiğit Karaca ise "Halen üyesi olduğum CHP adına eyleme katıldım. O eyleme katılmak benim yasal hakkımdır. Kayıplarını arayanlara kayıtsız kalmadım" dedi.
Koptaş: Ters kelepçe, kaba dayak, küfre maruz kaldık
Yayıncı ve gazeteci Rober Koptaş da bir vatandaş olarak meydanda olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"O insanların cezalandırılması değil, ödüllendirilmesi gereken bir mücadele verdiğini düşündüğüm için oradaydım. Düşmanca bir müdahaleye maruz kaldık. Galatasaray Meydanı o insanlar için anaların ak sütü gibi helaldir. Bir grup milletvekili ve hak savunucusuyla birlikte yerde otururken gözaltına alındım. Bazı arkadaşlar yerlerde sürüklendi, ters kelepçe yapıldı, kaba dayak, küfre maruz kaldık. Asıl bunları yapanların yargılanması gerekir. En barışçıl şekilde toplanmak suç değildir."
Koç: Beklediğim o polislerin yargılanması
Deniz Koç'un beyanı ise şöyle:
"O eylemde siyaset yoktu, tek dertleri var yakınlarının akıbetini soruyorlar. Ben de o gün oradaydım, neler olduğunu sordum ben de gözaltına alındım ve gayriinsani bir muameleye maruz kaldık. Beklediğim o polislerin yargılanmasıydı."
Avukat Cihan: Müvekkilime tebligat yapılmadı
12 Eylül'de kaybedilen Süleyman Cihan'ın kardeşi avukat Ahmet Cihan "Sanıklar ihtara rağmen dağılmama suçundan buradalar. Toplantıya destek veren de İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyondur. Maside Ocak az önce ifade etti, 699 hafta boyunca meydanda saygılı ve vakur bir tavır sergilediler. Müvekkillerime o gün hiçbir tebligat yapılmadan, sadece 'neler oluyor' dedikleri anda gözaltına alındı" dedi.
"Erdoğan 2011'de kayıp yakınlarıyla görüştü"
Avukat Cihan şunları söyledi:
"Gözaltına alınma anının CD'leri var, Besna'nın 'ne yapıyorsunuz babamı arıyorum ben', diye bağırdığı görülüyor. Bağırdığı polisler eylemin 699 hafta sükunetle gerçekleşmesini sağlayan polisler. Kaymakamlığın yasağında makul bir sebep belirtiliyor. Oysa yasa gereği yasak gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Ortada hukuka aykırı keyfi bir yasak kararı var.
"Galatasaray Meydanı ve kayıp yakınları özdeşleşmiştir. Bu eylem kayıp vakalarının azalmasını sağlamıştır. 2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan ile görüştüler. Orada 103 yaşındaki Berfo Ana vardı. Onun Meclis'te yaptığı konuşmanın görüntüleri medyada yayınlandı, sitemi duyuldu. Erdoğan 2018'de cumhurbaşkanıydı ve meydan Cumartesi Anneleri'ne kapatıldı.
"Barışçıl bir gösteri kural olarak cezaya tabi kılınamaz. Temel kriter, gösterinin barışçıl olmasıdır. Kolluk müdahalesi veya ceza davası, Kanuna aykırıdır. Barışçıl bir toplantının mekan yasağına konu olması hukuka aykırıdır. Bu salondaki kayıp yakınları, hakikat ve adalet istedikleri için yargılanıyorlar. Eğer o gün müdahale edilmeseydi yakınlarının akıbetini soracaklardı."
Avukat Altıparmak: Devletin yargılanması gerekirdi
Aranın ardından avukat Kerem Altıparmak söz aldı:
"Bu eylem ile toplantı ve gösteri hakkı arasında doğrudan bağlantı vardı. AİHM kararlarında da vardır, yer ve zaman getirilecek kısıtlama toplantı hakkına müdahaledir.
"Suçlama bildiriminde bulunmadınız. Bu bir suçlamaya konu olabilir mi? Bildirim izin değildir, güvenliğin alınmasına yöneliktir. Bu toplantıyı yapanlar 700. kez bildirimde bulunmuştur. Bu, Türkiye'nin en çok bildirim yapılmış toplantısıdır.
"Devletin pozitif yükümlülüğü vardır, bildirim bunun için yapılır. Bu sebeple devletin yargılanması gerekirdi. İdare davasında kamu güvenliği nedeniyle müdahale edildiği savunuldu.
"Cumartesi Anneleri'nin 699 hafta boyunca yaptığı bir eylemin neden 700. haftada engellendiği belirsizdir.
"Bakan Soylu kendi kendine insanları terörist ilan etmiş, evlatlarını kaybeden insanları teröre kılıf olmakla itham etmiş, bu nedenle de 699 haftadır devam eden bir eylemi keyfi nedenle yasaklatmıştır. Bakanın iddialarının hiçbir maddi dayanağı olmadığı, delili bulunmadığı için de bu kararı meşru kılmak için idare sonradan Cumartesi Anneleri eylemi ile hiçbir ilgisi kurulamayan keyfi delillerle alınan kararı meşrulaştırmaya çalışmıştır."
Bir sonraki duruşma 12 Temmuz'da
Sanık avukatları son olarak beraat taleplerini yineledi. Beyanların ardından savcı mütalaasında, dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini savunmaların tamamlanmasını istedi. Ara kararını açıklayan Hakim Naim Atan, olay tutanağına yasak kararının yazılı tebliğ edildiği belirten Avukat Gülseren Yoleri'ye tebligat yapıldığına dair belgenin kolluktan istenmesine hükmetti. Bir sonraki duruşma 12 Temmuz'da görülecek.
46 hak savunucusuna dava
Haklarında dava açılanların isimleri şöyle: Koray Çağlayan, Koray Kesik, Leman Yurtsever, Levent Gökçek, Lezgin Özalp, Maside Ocak, Mehmet Günel, Muhammed Emin Ekinci, Ayça Çevik, Besna Koç, Cafer Balcı, Can Danyal Aktaş, Cihan Oral Gülünay, Cüneyt Yılmaz, Deniz Koç, Ercan Süslü, Ezgi Çevik, Faruk Eren, Fecri Çalboğa, Ferhat Ergen, Gamze Elvan, Hakan Koç, Hasan Akbaba, Hasan Karakoç, Jiyan Tosun, Kenan Yıldızerler, Murat Akbaş, Murat Koptaş, Onur Yanardağ, Osman Akın, Özer Oymak, Özge Elvan, Ramazan Bayram, Rüşa Sabur, Sadettin Köse, Adil Can Ocak, Ahmet Karaca, Ahmet Süleyman Benli, Ali Ocak, Ali Yiğit Karaca, Atakan Taşbilek, Ataman Doğa Kıroğlu, Saime Sebla Arcan, Sinan Arslan, Ulaş Bedri Çelik, Volkan Uyar.
O gün eyleme katılmak üzere alanda bulunan milletvekilleri ile ilgili de dokunulmazlıkları olduğu gerekçesiyle dosyalarının tefrikine karar verildi.
Ne olmuştu?
Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların bulunup faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları oturma eylemine 15 Ağustos 1998'de başlayıp yedi ay süren polis saldırısı sonucu 13 Mart 1999’da ara verdi. 31 Ocak 2009’da yeniden başlayan Cumartesi oturmaları 25 Ağustos 2018’deki 700. Haftada tekrar polis saldırısı ile karşılaştı.
700. haftada polis plastik mermilerle saldırdı, çok sayıda kayıp yakını gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ifadelerinin ardından aynı gün serbest bırakıldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı, avukat Gülseren Yoleri, konuyla ilgili açıklamasında, 700. Hafta etkinliğinin “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bilgisi dahilinde Beyoğlu Kaymakamlığı imzalı bir karar ile keyfi olarak yasaklanmış olduğunu” söyledi.
TIKLAYIN - Maside Ocak: 97’de 2 Kuşak Gözaltına Alınırdık, Bugün 3 Kuşak Alınıyoruz
700. Hafta buluşmasında gözaltına alınan Maside Ocak, “1997'de iki kuşak olarak gözaltına alınırdık, bugün üç kuşak gözaltına alındık” dedi.
21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine kimsesizler mezarlığında ulaşılan Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak, 82 yaşındaki annesi Emine Ocak’ın da gözaltına alınmak istendiğini, son anda polislerce otobüse bindirilmediğini, annesinin kalkanlarla itildiğini, kollarının morartıldığını anlatmıştı.
1995'ten beri Galatasaray meydanındaHakikat Adalet Hafıza Merkezinin verilerine göre, zorla kaybedildiği tespit edilen toplam 1352 kişi var. Bir grup kayıp yakını ve hak savunucusu “kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın, sorumlular yargılansın” talebiyle 27 Mayıs 1995 cumartesi günü saat 12.00’de İstanbul, İstiklal Caddesi Galatasaray meydanında oturdu. Arada polis müdahaleleri olsa da 169 hafta kesintisiz Galatasaray Lisesi’nin önünde oturuldu. 170. haftada, 15 Ağustos 1998'de başlayan güvenlik güçlerinin saldırısı, 7 ay sürdü. Her cumartesi, yani tam 31 kez, gözaltılar yaşandı. Cumartesi Anneleri/İnsanları 13 Mart 1999'da güvenlik güçlerinin saldırıları nedeniyle belirsiz bir süre Galatasaray oturmalarına ara verdiklerini açıkladılar. Yedi aylık sürede toplam 431 kişi, birkaç saatten beş güne kadar varan sürelerde gözaltında tutuldu, dövüldü, tartaklandı, yerlerde sürüklendi, hakarete uğradı. Hep birlikte gözaltında kaldıkları süre 932 gün oldu. Toplam 84 günlük iş göremez raporu alındı. Bununla da kalmayıp haklarında, "polise mukavemet"ten, "toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına" muhalefetten davalar açıldı. Hatta, okuma yazma bilmeyen kadınlar gözaltı hücreleri duvarlarına yazı yazmaktan yargılandı. Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların bulunup faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları oturma eylemine 31 Ocak 2009’da yeniden başladı. |
(AS/AÖ)