Eski kanun tekliflerinde bulunan “etki ajanlığı” ve casusluk fiilleri yeni kanun teklifiyle geri geldi ve TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Adı, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi…
18 Ekim 2024 tarihinde Meclis Başkanlığı’na verilen bu teklif çok tanıdık ve içinde beş ay öncesine ait maddeler bulunan bir torba kanun olma özelliğini taşıyor.
Teklifle Avukatlık Kanunu değiştiriliyor. Artık, “sigortalı olarak çalışmanın avukatlık stajına engel teşkil etmemesi, kamu görevi ifa edenlerin avukatlık stajı yapabilmesine yönelik usullerin belirlenmesi” bu torba kanun teklifinde yer almış.
Noterlik Kanunu değişikliği ve Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve Adalet Bakanlığı kadrolarının düzenlenmesi bu kanun teklifinde var. Türk Medeni Kanunu bakımından “adın değiştirilmesi halinde ilan şekli ve usulünün belirlenmesi, boşanma davasının reddedildiği tarihten itibaren bir yıl geçtikten sonra eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilmesi” hakkında değişiklik bu teklifte var.
Kanun teklifinde “ceza muhakemesi kapsamında ek savunmaya ilişkin bildirimlerin sanığa da yapılması ve devlet üniversitelerinin de cinsel suç mağdurlarına yönelik hizmet veren kurumlar kurabilmesine olanak sağlanması, açık ve kapalı ceza infaz kurumları ile çocuk eğitim evlerindeki hükümlü ve tutukluların örgün ve yaygın eğitim kurumlarından yararlanma haklarının kapsamının genişletilmesi, bölge adliye mahkemelerindeki Cumhuriyet başsavcı vekilinin Hakimler ve Savcılar Kurumu tarafından atanması ile ihtiyaç halinde buralara birden fazla Cumhuriyet başsavcı vekili atanabilmesi, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının genel kurullarının üyelerin dörtte biri tarafından olağanüstü toplantıya çağrılabilmesi” yeniden gündemde…
En önemlisi ise “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyon talimatıyla işlenen fiillerin suç olarak tanımlanarak yaptırıma bağlanması” Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) değişiklik yapıyor… Hatırlarsınız, “etki ajanlığı” olarak kamuoyunda bilinen Mayıs 2024’ten kalma eski düzenleme, geri çekildiği söylenen, tepkiler nedeniyle Meclis gündemine getirilmediği ileri sürülen ama beş ay sonra ve yeniden Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik öneren 18.10.2024 tarihli kanun teklifi; yeniden Meclis Başkanlığı’na kanunlaşsın diye getiriliyor…
Yeniden ve eski teklifte olduğu gibi; “Casusluk eylemleriyle daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda yeni bir suç ihdas edilmektedir. Yapılması öngörülen düzenlemeyle Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işlenmesi yaptırıma bağlanmaktadır.”
Casusluk maksadıyla suç işlenmesinde ayrı bir suç yaratılmaktadır. Böylece “casusluk faaliyetleriyle daha etkin mücadele edilmesi” amacıyla TCK değişikliği yapılıyor… Demek ki casusluk faaliyetleri artmıştır ki böyle bir değişikliğe gidilmesi ihtiyaç haline gelmiştir mi diyeceğiz, yoksa geçmişte birçok iddianamede söz edilen devletin iç ve dış siyasal yararları hakkındaki suçlamaların kanuni temeli yoktu da boşluk mu doldurulmak isteniyor diyeceğiz?
Böylece yeniden ve ısrarla yeni bir suç yaratılıyor. Kamuoyunda adı etki ajanlığı olarak adlandırılan ve böyle bilinen beş ay önceki bu yeni suç teklifi nasıl bir suç olacaksa yeniden Meclis gündemine getiriliyor. Vazgeçmiyorlar… Böyle suç olmaz denilmiyor. Aksine ısrarlı bir tutumla demokraside “istikrar” ve devamlılık anlayışı böyle bir şey herhalde!
Acaba bu suçun adı ne olabilir? Devletin güvenliği, devletin iç ve dış siyasal yararları aleyhine suç olabilir mi? Veya “yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları” ve “talimatı” doğrultusunda suç işlenmesi suçu, denilebilir mi?
Yabancı bir devlet veya organizasyon talimatıyla işlenen fiil nedir? Bu suç oluyorsa; işlenen fiil ne? Hangi fiilin talimatla işlenmesi cezalandırılacak? Suç saymak ve cezalandırmak kanuni mi?
Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak olan değişiklik bakımından kendinizi Macaristan’da hissedebilirsiniz… Bu kanun teklifinin kendisi ve madde gerekçesi eskisi gibi…
Teklifin 16. maddesine göre; TCK’de 339’uncu maddeye (A) maddesi eklenmek isteniyor. Bu ek madde ile “yeni bir suç” yaratılıyor. Türk Ceza Kanunu’nda “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” suçları var zaten. Genel itibarıyla devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ve bilgilerin yok edilmesi, tahrip edilmesi, temin edilmesi veya açıklanması ve bu fiillerin siyasal veya askeri casusluk maksadıyla işlenmesi suçtur. Madde gerekçesindeki görüşe göre; “belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetler bakımından herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir.”
Demek ki teklifin amacı devletin güvenliği veya iç ve dış yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen “diğer faaliyetler”… İşte bu “diğer faaliyetler”, (neyse bu fiiller) gerçekleştirilecek, devletin iç ve dış siyasal yararları aleyhine olacak ve işte o zaman bu diğer faaliyetler suç olacak…
Yeni suçun adını koymuşlar; “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme”… Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda bu suçu işleyenler üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Savaş zamanı ceza artıyor.
Madde gerekçesine göre; “devletin güvenliği”; devletin varlığının korunmasını ve tehlikeyle karşı karşıya bırakılmamasını ifade etmektedir. Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik gerçekleştirilen suç ve fiiller nelerdir sorusunu ise madde gerekçesi şöyle açıklıyor: “Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teleolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir.”
Gerekçeye göre; “Dolayısıyla casusluk maksadıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen ve suç teşkil eden fiiller, ihdas edilen bu suçun konusunu oluşturabilecektir. Suçun oluşması için failin, yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir.” Yabancı organizasyon, Türk hukukuna göre kurulmamış veya oluşturulmamış organizasyon olarak açıklanmıştır. Yabancı organizasyon, yabancı bir devlet tâbiiyetinde olabileceği gibi hiçbir devletin tâbiiyetinde de bulunmayabilir. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanı’nın izin vermesi gerekmektedir.
İstanbul Milletvekili Nurettin Alan, Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ve 41 milletvekili tarafından 18 Ekim 2024 tarihinde TBMM Başkanlığı’na verilmiş olan kanun teklifine göre; “Devlet sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” suçlarından birisinin ve siyasal veya askeri casusluk veya örneğin “Devletin güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma” suçunun ve kısaca TCK 326’ncı maddeden itibaren düzenlenmiş olan yedinci bölümdeki suçların işlenmemiş olması koşuluyla; TCK 339’uncu maddeye eklenmek istenen (A) maddesi teklifi şöyledir:
“MADDE 16- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na 339 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme
Madde 339/A- (1) Bu Bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarım veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.”
O halde; “iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teleolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi” alanlardaki yararlar; devletin güvenliği ile iç ve dış siyasal yararlarıdır.
Casus değilsiniz ama nesiniz? Casusluk yapmıyorsunuz ama ne yapıyorsunuz? Etki ajanı mısınız? Devletin iç ve dış yararlarını zedeliyor musunuz? Talimatla iş mi yapıyorsunuz? Telefon konuşmalarınızda, haberleşmenizde, haberlerinizde, eleştirilerinizde, sosyal medyada ve sanatınızda devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal yararlara zarar mı verdiniz? Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ve temel insan hakları ceza vermek için engel mi?
Aydınları, gazetecileri, insanları cezaevine göndermenin yolu varsayımlar üzerinden suç yaratmak ve cezalandırmak ve bu tehdidi kullanmaktır.
Yeni suçlar yaratmak, devlet güvenliğinde yeni zararlarla iç ve dış siyasal yarar adına insanları ve kurumları suçlamak, cezalandırmak ve tehdit etmek hukuk devletinin çürümesidir.
Devletin iç ve dış siyasal yararlarını ihlal ettiğiniz iddiasıyla kolayca casuslukla suçlanabilirsiniz… Ama casus değilsiniz… Etkilisiniz, fiiliniz yoksa bile suçlusunuz!
Aklınızda olduğunu varsayabilirler… Teşebbüs bile etmeseniz düşüncelerinizin suçlanması ve cezalandırılması amacıyla “düşünce suçu” yaratılmasına adım adım yaklaşan bu zihniyet için devletin güvenliği kavramı artık herkes için tehlikeli olmaya başlamıştır.
Daha önce yazmıştık ama tekrarlamalıyız…
Kanun teklifleriyle temel hak ve özgürlükleri sınırlandırarak yeni suç ve ceza düzenlemeleri yapmaktan vazgeçmeyenler ceza hukukunu cezalandırma ve tehdit aracına dönüştürmekte ısrarlıdırlar.
Asıl sorunun devletin iç ve dış siyasal yararı olarak görenlerin insan haklarının korunması ve insan haklarına dayalı hukuk ve adalet gibi bir meseleleri yoktur.
Yazıldı ama yeniden yazalım… Devlet güvenliği adına böyle bir suç yaratılamaz, tehlikelidir.
Devletler; insan haklarını yaptıkları kanunlarla ihlal edemezler. Yurttaşlarını her zamanda, her mekânda, iç ve dış siyasal çıkarlar adına suçlamak ve cezalandırmak amacıyla tuzaklar kuramazlar. Devlet güvenliğini sürekli tehlike altında görerek korumak demek cezalandırma tehdidinin egemenliğini ve insan haklarından yoksunluğu kabul etmektir.
Tehlike; sadece geleceği değil devletin kendisini, insan haklarını, hukuku ve adaleti çürütür.
(Fİ/VC)