Yazın sıcak günlerinde yaşanan orman yangınları maalesef ağır sonuçlara yol açıyor. En son Eskişehir'in Seyitgazi bölgesinde geçen hafta çıkan yangında 5’i orman işçisi ve 5’i de AKUT gönüllüsü toplam kişi yitirdi. Bu orman yangınlarında sayısız diğer canlı türleri de yaşamını yitiriyor, zarar görüyor.
Orman Genel Müdürlüğünün hazırladığı Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Uygulama Esasları yayını da bu hususa dikkat çekiyor ve yangını şu şekilde tanımlıyor: "Serbest yayılma eğiliminde olan ve ormanda yaşama birliği içinde bulunan canlı ve cansız bütün varlıkları yakarak yok eden ateştir."
Uygulama esaslarına göre yangınları çıkış nedenleri dört ana kategoriye ayrılıyor: yıldırım, kasıt, ihmal ve dikkatsizlik, nedeni bilinmeyen yangınlar.
Birleşmiş Milletler Ormanlar Sekretaryası Direktörü Juilette Biao’nun paylaştığı verilere göre, 2001-2018 döneminde dünya genelinde yaşanan orman yangınlarının üçte ikisinden fazlası Afrika’da. Ayrıca, yaşanan en geniş alanlar (500 milyon hektardan fazla alan) Doğu Avrupa, Güney Afrika, Batı ve Orta Afrika, Avustrulya bölgesinde, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da bulunuyor.
World Resources Institute (Dünya Kaynakları Enstitüsü) 21 Temmuz tarihli yayınında uyarıyor: Son veriler uzun zamandır yaşadığımız korkuyu teyit ediyor. Enstitü, bahsettiği korkuyu da yalın bir dille formüle ediyor: Dünya genelinde orman yangınları daha yaygın hale geliyor ve yıkıcılık düzeyi artıyor.
Dört yazarlı çalışmanın paylaştığı veriler orman yangınlarının ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Çalışmanın Maryland Üniversitesindeki araştırmacıların 2001-2024 dönemindeki verilerini inceleyerek mevcut orman yangınları sorununun ulaştığı boyutu ortaya koyuyor. 2024 yılında en az 13.5 milyon hektarlık ormanlık alanın yandığını tespit ediyor. Yazarlar fikir vermesi bakımından bu alanın yaz döneminde bizim gibi yangınla uğraşan komşumuz Yunanistan’ın toplam yüz ölçümü kadar olduğuna dikkat çekiyor.
Ayrıca, 13.5 milyon hektarlık yanan alanın rapor edilen verilere dayalı olduğunu ve sürekli artış gösterdiğini akıldan çıkarmamız gerekiyor. Örneğin, 2023’te 11.9 milyon hektarlık bir alan yanmıştı.
Buna karşın, “insan türü olarak müsebbibi olduğumuz ya da etkili bir biçimde önlemeyerek sorumlusu olduğumuz orman yangılarının yıkıcılığının tam olarak farkında mıyız?” sorusuna yanıt aramamız lazım.
İnsanın çevreye müdahalesindeki sorumluluğu koşulsuz ve mutlaktır.
Orman yangınlarının daha fazla yaşanmasına yol açan temel faktörlerden birisi de insan türü olarak bizim çevreye müdahalemizin sınırsız olabileceğine dair yanlış bilgimiz. Bu yanlış algının sonucu olarak sanki ne yaparsak yapalım dünya yok olmayacakmış gibi davranıyoruz. Maalesef durum böyle değil. İHD olarak hazırladığımız Çevre Hakkı Tutum Belgemizde altını çizdiğimiz üzere:
"Bugün, canlıların yaşam alanlarında fiziksel tahribat açısından onarılmaz yaralar açılmıştır. Dünya ülkeleri ve çevre organizasyonları; ülkelerin çevre tahribatında taraftır. Bu müdahale meşrudur, sorumluluk koşulsuz ve mutlaktır."
Orman yangınlarındaki sorumluluğumuzun farkında varmak için meseleye hak perpesktifinden yaklaşmamız gerekir.
Orman yangınları ve haklar
Orman yangınlarına bakarken mevcut değerlendirmelerimiz öncelikle -verili durumda belki haklı olarak- doğrudan ekonomik sonuçlarına odaklanıyor. Diğer olağandışı doğa olaylarında (zirai don tarım ürünlerini etkilemesi tartışmaları örneğinde gördüğümüz gibi), olağanüstü durumlarda olduğu gibi yanan ormanlar zaten dünyadaki sınırlı tarım alanlarına zarar verdiğinde o yıl ki tarım ürünleriyle ilgili hesaplar yapıyoruz. Bu yangınların kamu bütçesine maliyeti ve genel ekonomik yaşama etkisi dahi büyük oranda yangının söndürülmesi, zararların sigorta veya diğer yollarla karşılanması, zarar gören mülkler vb. doğrudan meselelere odaklanıyor.
Ne var ki, kendisi bir yaşam alanı olan ve insan türünün yaşamı için elzem olan ormanların uzun vadeli etkilerine yeterince bakmaktan hala uzağız.
'Hak perspektifi' ihtiyacı
Yanan ormanlara hak perspektifiyle yaklaşmak ve her daim diğer canlı türlerini de akılda tutmak gerekir. Çünkü orman onların yaşam alanı.
Haklar bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılmadığı için orman yangını ormanda kalmıyor. Bir kıvılcımdan çıkan ve büyüyen yok edici hayvanları, bitkileri yok ediyor. Ayrıca, zaten tehlikeli bir eşikte olduğumuz çevre haklarını daha da kötü hale getiyor. Çevrenin zarar görmesi sağlık hakkı ile bağlantılı sorunlara ve ihlallere yol açıyor. Çevre hakkının zarar görmesi barınma hakkına yol açıyor.
Orman yangınlarının çıkmadan önlenmesi veya çıktıktan sonra uygulanacak programlarla süreçlerin şeffaf ve katılımcı olması sadece yangından zarar gören kesimleri değil ilgili diğer aktörlerin de katılımına imkan sunar.
Ayrıca, orman yangınlarıyla ilgili soruşturmaların etkili, kapsamlı, şeffaf ve zamanında yürütülmesi ormanları bilinçli bir şekilde yakan failleri ve sorumluları önleyebilecek en etkili araçlardan birisidir. Bu durum da hukukun üstünlüğü meselesinin de orman yangınları bakımından önemli olduğunu gösteriyor.
Benzer şekilde, ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün, toplantı ve gösteri özgürlüğü de yangın sonrası dönemde korunması gereken temel insan hakları ve özgürlükleri arasındadır. Basının, hukukçuların, akademisyenlerin, insan hakları örgütlerinin kısacası insan hakları savunucularının hükümetin veya diğer ilgili aktörlerin yangın sonrası faaliyetlerini izlemesi, uygun durumlarda eleştirilerini sunabilmesi bu hakların korunma düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır.
Etkili kamusal bir perspektif gerektirir
Diğer olağanüstü ve kriz dönemleri gibi öncelikle yangınlara hazır olma düzeyimizi arttırmak elzem. Yangın öncesi atılacak ilk adım kamu bütçesinin hazırlanma aşamasında başlanmalıdır. Her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen bütçede orman yangınlarıyla mücadeleye ilişkin yeterli bütçenin ayrılması gerekiyor. İlgili kamu kurumları bütçe taleplerinin oluştururken yangınlar mücadeleyi dikkate alarak belirlemeli.
Yangınlarla etkili mücadele için yeterli bir bütçeye ihtiyaç var. Yeterli ekipmanın alınması, kullanımı, bakım masrafı için bütçede ilgili kalemlerin olması gerekiyor. Benzer şekilde, yangına müdahalede edecek yeter sayıda ve yetkin personel mevcut olmalı. Tabii ki, yangınla müdahale personelinin gerekli kişisel koruyucu ekipmanlarının olması, bu ekipmanları nasıl kullanacağına ilişkin yeterli eğitimlerden geçmesi de yangınla mücadelede önemli faktörlerden birisi.
Bütçe talebinin kalemleri kapsayıcı olmalı. Orman yangınlarıyla mücadele bütçesi hazırlanırken yangın çıktığı anda son derece önemli olan söndürme sürecini içeren ancak toplamda yanan alanlarda yapılacak çalışmalar, ormanlık alandaki diğer canlı türlerinin korunması, yangının çıkmasını önleyecek farkındalık arttırıcı eğitimler, materyallerin hazırlanmasını vb. adımlarında oluşmalıdır. Yanan ormanlık alanların ranta açılmasını ya da açılmayacak ise bile kamuoyunun ranta açılacak algısını değiştirmenin yolu da bu politika değişikliğinden geçiyor.
Orman yangılarına yaklaşım kamu yararı gözetilerek ve ekolojinin de insan haklarının vazgeçilmez bir parçası olduğunu bilen bir perspektiften olmalıdır. Yani nitelikli kamu hizmetleri orman yangınlarına yaklaşımımızı değiştirir.
Belki verili durumda, orman yangınlarının çıkmasını tamamen önlemek mümkün değil ama çıkan yangını etkili bir biçimde önlemek mümkün. Yangınları önlemek için meseleye bakış açısının değiştirilmesi gerekiyor. Özcesi orman yangınlarıyla etkili bir mücadele insan hakları temelli bir politikayla mümkündür.
(Oİ/AB)











