Yazının başlığı önümüzdeki hafta yapılacak Türk Toraks Derneği (TTD) Kongresinde sunulacak bir bildirinin başlığından alıntıdır. Bildirinin tam adı “Nefes Alamıyoruz: Partikül Madde Emisyonları Açısından Türkiye’de Hava Kirliliği*” şeklindedir.
Yazarları bu ülkenin yüz akları bilim insanlarıdır; her biri sevdiğim, saydığım dostlarım, arkadaşlarımdır. Eş başkanlığını yapacağım bir oturumda sunulacak olan bu bildirinin detaylarını yazarlar eminim değişik mecralarda kendileri paylaşacaklardır. Ben sadece özet kısmından 1-2 noktayı irdelemek istiyorum.
Hava kirliliği, dünyanın olduğu gibi ülkemizin de maalesef göz ardı edilen en temel toplum sağlığı sorunlarından birisi. Yazarlar bildiride partikül madde yönünden Türkiye’nin hava kalitesini ortaya koymayı ve 2015 - 2016 yıllarını birbiriyle kıyaslamayı hedefliyorlar. Bunun için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı’nın kamuoyuna açık verileri partikül madde (PM10) yönünden analiz edilmiştir (PM10: 10 mikrondan küçük partikülleri göstermektedir).
PM10’nun saptanan yıllık ortalama değerleri ulusal mevzuat, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) belirlediği değerler ile karşılaştırılmıştır.
Buna göre ülkemizde normal PM10 sınırlarını ulusal mevzuat değerlerine göre aşan istasyon sayısı 86 (yüzde 51), AB değerlerine göre aşan istasyon sayısı 133 (yüzde 79) ve DSÖ değerlerine göre de 165 (yüzde 98) istasyondur. Yıllık ortalama PM10 düzeyi 100 µg/m3’ün üzerinde olan istasyonlar Muş, Ağrı Doğubeyazıt, Iğdır, Kayseri Hürriyet ve Tekirdağ Merkez’dir (126 – 102 µg/m3).
İstanbul, Ankara ve İzmir illerindeki istasyonlarının yıllık ortalaması sırasıyla 46, 66 ve 41 µg/m3’tür. Tüm istasyonlar yıllık ortalamalar açısından 2015 ve 2016 yılı olarak karşılaştırmalı olarak değerlendirildiğinde; 15 il (yüzde 18) ve 85 (yüzde 42) istasyonda 2016 yılında kirlilik artışı mevcuttur. Sonuçta yazarlar PM10 düzeyleri açısından Türkiye genelinde hava kirliliği sorununun tüm ciddiyetiyle 2016 yılında da artarak devam ettiğini saptamışlardır.
Öte yandan önümüzdeki yıllarda yoğun olarak termik santral yapımının planlandığı illerde halen hava kirliliğinin zaten ciddi bir sorun olduğu ve yapılacak yeni santrallerin bu sorunu daha da ağırlaştıracağını vurguluyorlar. Burada bilinmesi gereken önemli noktalardan bir de bu verilerin PM10 ölçümleri üzerinden yapıldığı oysa daha da büyük tehlike olan 2.5 mikrondan küçük partikül (PM2.5) düzeyi konusundaki verilerin ise ülkemizde maalesef henüz tüm istasyonlarda rutine sokulmadığıdır. Bu nedenle tehlikenin daha da büyüğünü tam olarak bilememekteyiz.
Bu kongrede ve aynı oturumda sunulacak diğer bir bildiri** tam da konunun insan sağlığı ve maliyet boyutuyla ilgili. Yine çok değerli bir ekipçe hazırlanan bu bildiri ise İstanbul’daki hava kirliliğinin nefesimize ve bütçeye etkilerini ortaya koyuyor. Bu amaçla araştırmacılar Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve SGK’nın konuyla ilgili verilerini analiz etmişler.
Araştırmacılar İstanbul genelinde 2013-2014 yıllarında solunum sistemi rahatsızlıkları nedeniyle tüm sağlık kurumlarına toplam 12 milyon 884 bin 628 hasta başvurusu olduğunu saptamışlar.
En sık tanı yüzde 31,9 ile üst solunum yolu enfeksiyonu, en fazla hastanın da, 0-14 yaş grubundan olduğunu tespit etmişler.
İstanbul için bildirilen hava kirliliği parametrelerinden PM10 düzeyleri ile bu hasta başvuruları arasında istatistiki ilişki olduğunu bulmuşlar. Bu 2 yıllık süre zarfında İstanbul’da ölçüm yapılan 18 istasyon verilerinden PM10’un 150 ug/ml’nin üzerinde olduğu gün sayısını 256 gün olarak saptamışlar. Bu 2 yıllık süre içinde solunum sistemi rahatsızlıkları nedeniyle başvuru sayısının, hava kirliliği artışıyla ilişkilendirilen toplamda 149 bin 320 hasta hesaplanmış. Yaş grupları açısından bakıldığında, en fazla başvuru artış riski, 0-14 yaş grubunda olduğu görülmüş. Sonuçta araştırmacılar tarafından yapılan analizlerde hava kirliliği artışının İstanbul’da solunum sistemi hastalık başvurusunu yüzde 1,17 oranında arttırdığı ve iki yılda SGK fiyatlarıyla bunun sağlık bütçesinde 9 milyon TL ek artışa neden olduğunu saptamışlar.
***
Ülkemizde güzel şeyler de oluyor. Halk sağlığına önemli katkılar sağlayan birbirinden değerli onlarca bilimsel çalışma TTD kongresinde ve benzeri kongrelerde sunuluyor.
Kapitalizmin küresel vahşetine dur diyebilecek küresel yapılardır sivil toplum kuruluşları, uzmanlık dernekleri.
TTD bu yıl 25. yılını kutluyor. Dünyada ve ülkemizdeki birçok uzmanlık derneğine model olabilecek bir evrensellikle, demokratik katılım, bilgiyi paylaşarak çoğaltma temel düsturlarıyla kurulmuş olan TTD, benim için de ikinci bir eğitim kurumudur.
Kendisine verdiğim katkının onlarca kat fazlasını bana ve benim gibi bilgi aşıklarına karşılıksız sunmuştur, sunmaktadır...
Kapitalizm canavarının yaptığı fütursuz hasarlara karşı küresel akciğer sağlığını koruma düsturu ile yola çıkmış olan derneğin fikir babası, kurucusu ve her aşamasındaki büyük emektarı Prof. Dr. Ali Kocabaş ve bir avuç insan sayesinde TTD bu günlere geldi. Ülkemiz ve dünyadaki güzel ve olumlu gelişmelere ciddi katkılar sunan TTD’nin bugünlere gelmesini sağlayan tüm bu güzel insanlara binlerce teşekkür. İyi ki var TTD, nice 25. yıllara… (İA/HK)
* Nefes Alamıyoruz: Partikül Madde Emisyonları Açısından Türkiye’de Hava Kirliliği. Nilüfer Aykaç, Osman Elbek, Kayıhan Pala, Haluk Celaleddin Çalışır. [Abstract:0835] SS-013 [Kabul:Sözlü] [Çevresel ve Mesleki Akciğer Hastalıkları]
** İstanbul İlinde 2013-2014 Yıllarında Hava Kirliliğinin Solunum Sistemi Hastalık Başvuruları ve Sağlık Bütçesine Etkileri. Kadir Alp, Sedat Altın, Lokman Tecer, Tülin Sevim, Arslan Saral, Zeynep Dörtbudak [Abstract:0840] SS-014 [Kabul:Sözlü] [Çevresel ve Mesleki Akciğer Hastalıkları]