Arkadaşlarını Covid-19'dan kaybeden sağlık çalışanları, saygı duruşunda.
19 Kasım 2020 günü basında “SGK, Covid-19’un Meslek Hastalığı (MH) sayılmasını reddetti” başlıklı bir haber vardı. Haberin detayları “İzmir Tabip Odası, internet sitesinden SGK'nın bir doktorun Covid-19'dan ölmesini meslek hastalığı saymadığına ilişkin açıklama yayımladı.
Açıklamada, Covid-19'dan yaşamını yitiren doktor için SGK'ya, ‘ölümün meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmesi ve yakınlarına ölüm geliri bağlanması’ isteğinde bulunulduğu ancak SGK'nın ‘Mesleki Bulaşıcı Hastalıklar Listesinde Covid-19 hastalığının olmadığı, bu nedenle hekimin ölümünün meslek hastalığı kabul edilmediği’ yanıtı verildiği bildirildi. Tabip Odası, ‘Covid-19 olarak tanımlanan bir hastalığın henüz tarif edilmediği bir dönemdeki mevzuattan hareketle bu şekilde yanıt verilmesi hatalı ve traji-komik bir yaklaşımdır’ diyerek tepki gösterdi.
İzmir Tabip Odası'ndan yapılan açıklamada, idarenin bir düzenleme yaparak sorunu çözmek yerine sağlık çalışanlarına engel çıkarmasının sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek, Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi istekleri kabul edilene kadar mesleki ve hukuki mücadelemiz devam edeceklerini duyurdu” şeklindeydi.
İlliyet bağı soruşturması
Birçok kişiyi şaşırtan bu haber beni maalesef hiç mi hiç şaşırtmadı. Haberin verildiği sosyal medya ortamlarında görüşlerimi “Hep ifade etmeye çalıştığım durum bu. Bunun ikinci aşamasında aile iş mahkemesine başvursa, ısrarla konunun SGK YSK’ya (Yüksek Sağlık Kurulu) intikalini istese YSK bunu 5 grup olan Meslek Hastalıkları Listemizin Bulaşıcı hastalıklar alt grubuna alınmasını onaylar... Evet, onaylar ancak iş orada bitmeyecektir: Bu sefer de bölge MH ve Maluliyet Kurulu ‘mecburen’ işyeri müfettiş tahkikat raporu isteyecek ve ‘hekimin çalışma koşullarıyla etkenin onu hasta etmesi arasındaki ilişkiyi, yani şu meşhur illiyet bağını, araştırtacak /sorgulatacaktır.
Bir numaralı görevi ‘kurumu-SGK'yı- zarara uğratmamak’ olan herhangi bir SGK müfettişi de bu illiyeti onaylamayacaktır, bunu ısrarla talep eden ‘yetkili sağlık kurumu ve kurullarındaki hekimler SGK müfettişleri tarafından -kurumu yani SGK'yı- zarara uğratıcı hal ve tutum içinde olmaları nedeniyle soruşturulacaktır... Komedi gibi değil mi? Müfettiş soruşturması dahil bunların her bir aşamasını yaşamış bir hekim olarak o nedenledir ki mevcut mevzuat hazretlerimiz biz sağlık çalışanları için Covid-19'un meslek hastalığı sayılması ve gereğinde bunun haklarından yararlanmamıza kesinlikle imkan vermez ve o nedenle kesinlikle yeni bir yasa gerekir diyorum” şeklinde özetledim.
Tablo giderik ağırlaşıyor
1 milyon 60 bin sağlık çalışanı, pandeminin ilk gününden itibaren en ön safta mücadele ettiler, hala da ediyorlar. Bunun sonucu da mükafat olarak hastalanıyorlar, malul kalıyorlar ve maalesef ölüyorlar.
Daha ötesi var mı? Çok yoruldular, çok kırgınlar, kızgınlar ve günbegün tükeniyorlar.
Covid-19 pandemisi dünyanın daha önce karşılaşmadığı bir durum ve maalesef giderek daha da ağırlaşması bekleniyor. Bu nedenle dünyadaki birçok ülke sağlık çalışanları için birtakım iyileştirici düzenlemelere gidiyor. Birçok ülkenin Sağlık Bakanlığı “Covid-19 sağlık çalışanları için otomatikman bir meslek hastalığıdır” şeklinde ifadelerde bulunuyor. Ne kadar süreceği tam da belli olmayan pandeminin epidemiyolojik projeksiyonları, 2022’yi bulacağı yönünde.
Hatta birçok ülke Sağlık Bakanlığı “2021’in sağlık çalışanları yılı olması” konusunda Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) girişimlerde bulundu. Sağlık Bakanlığımızın da böyle bir girişimde bulunmuş olması oldukça olumlu. Ancak bu girişimi ülkelerinde sağlık çalışanlarının özlük haklarını düzeltme yönünde adımlarla da pekiştiren birçok ülkeye bakarak, bizim de böyle bir beklenti içinde olmamız doğal değil mi?
Yasa tasarısı da hazırladık
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi olarak “Sağlık çalışanları için Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi yasa tasarısı” hazırladık. Tıbbi bir mantıkla, içinde bulunduğumuz zorluklardan kaynaklanan gözlemlerimizle hazırladığımız bu tasarı bir partimizin hukukçu milletvekilleri tarafından (CHP) hukuk diline ve yasa mantığına dönüştürülerek 33 milletvekilimizin imzasıyla 17 Kasım 2020’de TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Peki biz sağlık çalışanlarının böyle bir yasadan temel beklentilerimiz, olmazsa olmazlarımız nelerdir?
Ne istiyoruz?
* Öncelikle ilk beklentimiz çıkacak yasa tüm sağlık çalışanlarını kapsamalıdır: Hekiminden eczacısına, hemşiresinden ebesine, hizmetlisinden ambulans şoförüne, sağlık kurumlarındaki idari personelden filyasyon ekiplerine kadar herkesi…
* Meslek hastalıkları ve iş kazaları konusundaki mevcut yasalarımızda geçen “çalışma süresi/prim yatırma gün sayısı vs.” kavramına bakmadan her kıdemdeki sağlık çalışanını kapsamalıdır.
* Mevcut meslek hastalıkları ve iş kazaları mevcut mevzuatlarımızda ifade edilen “meslek hastalıkları liste sistemi/maruziyet ve yükümlülük süresi ile illiyet bağı” kavramlarına bakılmadan bu konuda yani Covid-19’un meslek hastalığı olduğunun tek ve yegane delili Sağlık Bakanlığı HSYS (Halk Sağlığı Yönetim Sistemi) kayıtları olmalıdır. Bundan başka bir “illiyet bağı” aranmamalıdır.
* Başka bir ifadeyle, tekrar vurgulamakta yarar var: Covid-19’un sağlık çalışanları için başkaca da bir “illiyet bağı” aranmadan “otomatikman” SGK’ya Sağlık Bakanlığı tarafından meslek hastalı olarak bildirilmesini istiyoruz.
* İş Kazası ve Meslek Hastalıkları sigortacılık kolu olmayan 4a kapsamı dışındaki tüm sağlık çalışanlarının bu konudaki sigortacılık primlerinin çalıştıkları kurumca karşılanacak şekilde bir fon oluşturulmasının sağlanması,
* Sağlık çalışanlarından malul olanların kendileri, ölenlerin yakınlarının SGK’nın meslek hastalıkları ile ilgili tüm özlük haklarından yararlanmalarının sağlanması,
* Covid-19 etkilerinin ne kadar süreceği henüz bilinmediğinden, “Sağlık çalışanları için Covid-19 yükümlük süresinin en az 5 yıl” olarak belirlenmesi.
Talepler ağır geçirenler ve ölenler için
Sanılmasın ki bu istemlerimiz Covid-19 tanısı konulmuş olan tüm sağlık çalışanları içindir. Hayır! Bu satırların yazarı dahil Covid-19’u kazasız belasız olarak yani başına “geri dönüşü olmayan bir iş gelmemiş olan şanslılar” için istemiyoruz tabii ki…
Ya kimin için istiyoruz? Covid-19’u ağır geçiren yüzde 2-5’lik bir sağlık çalışanımız için istiyoruz. Yani, Covid-19’dan kaybettiğimiz sağlık çalışanlarının yakınları için istiyoruz. Covid-19’u ağır geçirip yüzde 100’lük vücut bütünlüklerinde kayıp olanlar yani değişik derecelerde malul kalmış olanlar için istiyoruz.
Evet, sağlık çalışanları olarak mart ayından beri canımızı dişimize katarak, hayatımızı ortaya koyarak çalışıyoruz. Covid-19’un meslek hastalıkları olarak kabul edilmesi talebimizin toplumun tüm kesimlerince desteklenerek TBMM tarafından bir an önce yasalaşması, tüm sağlık çalışanları için bir nebze de olsa bir motivasyon sağlayacaktır.
(NÖ)