Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Erkekler toplu dolaşırdı.
Saçını tarayan, kokular süren erkek gülünç erkekti. Çünkü bakımlı olmak kadın işiydi. Kadın gibi erkek olana gülünürdü. Erkek ‘erkek’ gibi olmalıydı. Erkek sürekli kendini kanıtlamalıydı. Erkekliğini tazelemeliydi. Birkaç hafta erkekliğini kanıtlamadan dolaşan da olurdu.
Resmi banyo günleri pazar günü olmasına rağmen O, birkaç günde bir yıkanırdı. O yüzden sabahın erken saatlerinde kalkar, kimse anlamasın diye tuvalette su dökerdi kendine. Okulun önünde kimse kimseye çaktırmadan beklerdi.
Birini sevdiğini sevdiğine çaktırmayan erkek, erkekti. Herkesin bir "dava"sı vardı.
Dava, sevilen, arzulanan kişidir.
Nedense arzulanan kişi hep kadın olurdu. Sonra yine okul önlerinde gruplar halinde erkekler birbirini döverdi. Niye ki o, onun davasına bakmış, o da onun davasıyla konuşmuş vs.
Erkekler vs.’dir.
Kadınlar bu kavgalara girmezdi, çünkü hiçbirinin davası olmazdı. Davası olan kadına da iyi bakılmazdı.
O, yine bir erkekliği kanıtlama kavgasına karışmıştı. Ağzı, burnu yara bere içinde kimseye görünmeden kendini temizlemişti.
Geceleri altına işediğinde de kimse bilmesin diye kalkar çarşafı, döşeği temizlerdi. Ya da tamamen kurusun diye yataktan çıkmazdı. Utandığı tek an bu da değildi. Literatürde sabah ereksiyonu diye bilinir. Çişle karışık oluşan ereksiyonu annesi görmesin diye hızlıca tuvalete kaçardı.
Hali çok garipti. Güçlü olayım derken düşmediği rezillik, görmediği kepazelik kalmamıştı. Kendine yeni, güçlü bir grup bulmuştu. Önüne gelene beş tekme, arkadan gelene on tekme diye diye okula kadar giderlerdi.
Kadınlı erkekli oturulan kafelere gidilirdi. Herkes karşı masadan aynı kızı gözüne kestirir hayaller kurardı. Hikayenin sonunda çoluk çocuk olurdu. Bir ev, ayrı odalar kadının oturmasını, kalkmasını bildiği evler.
Hemen hemen her evin bir babası vardı. Onun da vardı. Vardı var olmasına da ona babalık yapan kimdi? Baba üst erkekti, devletten sonra gelendi. Baba da, baba olan herkes gibi yalnızdı. Yemeğini yerken, televizyon izlerken, harçlık verirken...
Elinde mezroyla dolaşan babadır. Ailedeki kimseye belli bir mesafenin üstünde yakınlaşmayan da yine babadır. Büyükbaba, eğer babanın çocuğunu sevdiğini, çocuğuna yakınlaştığını görürse babayı çok kınardı.
Büyükbaba, devletle baba arasında bir yerdi.
Büyükbaba yeni yetişen her erkeği kınardı. Ona ulaşmak mezroyla olacak iş değildi. Olamazdı da. Baba bir tek anneye yaklaşırdı. Sesler duyunca uyanık olduğu anlaşılmasın diye yalandan horlardı O. Sonra baba üstlerine basa basa banyoya geçerdi.
Demek öyleydi erkeklik?
Kadının üzerinden geçmekti.
Gerekirse herkesin üzerinden atlaya atlaya... Baba bilip bilmeden en büyük dersi vermişti ona. O da ne kadar iyi bir öğrenci olduğunu kanıtlamalıydı.
Sınıftaki kızlara el, kol şakaları yapacaktı. Bir kızın arkasında eğilip arkadaşının itmesini isteyecekti. Baktı olmuyor, saçlarını çekecekti. Bunlar hep ilerde yaşatacağı şiddetin ön hazırlığıydı.
Babanın oğlu olmak, beklentiyi karşılamak tek gayesiydi artık. Yeni çıkan bir ayakkabıyı almaktı bazen gaye. Bazen de okul tuvaletinde erkek erkeğe bir tek sigarayı bitirmekti. Tespih sallamaktı, ayak ayak üstüne atmaktı, cumaya gitmekti mesela.
Asla arkadaşının kız kardeşine yan gözle bakmamaktı bir de. En zoru buydu işte. Sınıftan hiçbir kızla doğru dürüst bir iletişimi olmazken kızkardeşle iletişimi vardı.
“Merhaba, Ahmet evde mi? O geldi, dersin.”
Kız kardeş bazen tamam derdi. Araları her geçen gün daha da iyi oluyordu. “Tamam, çağırayım.” O, bazen hızını alamayıp “Tamam, bekliyorum” derdi. Az kalsın bir kadınla arkadaş olacaktı. Eğer ağabeyiyle araları bozulmasaydı. Eğer ağabeyle kızkardeşle onun aralarının günden güne iyi olduğunu hissetmeseydi.
Bunun üzerine dava sona erer, o isyan eder. Anneye, babaya gerekirse devlete.
Devletle ilk ciddi tanışması böyle gerçekleşir.
Gecenin bir yarısı ne bulmuşsa içer. Deli gibi sokaklarda dolanır. Polislere denk gelince ne olduğunu anlamadan kendini nezarette bulur. Sabaha kadar literatürde yer alan bütün erkeklik halleri zihnine enjekte edilir.
Kazanan yine erkeklik olur.
Her yerde erkekliği öğrenmiştir. Kendini çok şanslı görüyordur.
Şimdilerde mahallenin çocuklarına anlatır durur kendini.
Kendi gibi olanla oturur kalkar, ona buna küfreder. Hep birlikte hareket edilir, çünkü erkekler toplu dolaşır kadınlar ise hep yalnız. (AKÇ/ŞA/APA)
* Görseller: Kemal Gökhan Gürses