Yaklaşık yedi yıl önce 2003 yılında kabul edilen 4982 sayılı "Bilgi Edinme Hakkı Kanunu" ile "demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin" esas ve usullerin düzenlenmesi amaçlanmıştı. Başarılamadı.
Bu Kanuna göre; herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.
Ayrıca kurum ve kuruluşlar, Kanundaki istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmakla ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmakla yükümlü sayıldılar. Ve hatta Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmayacaktır. Kanun gereği,"Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu" kuruldu. Bu Kurul bilgi edinme başvurusuyla ilgili yapılacak itirazların Kanuna uygun olup olmadığını denetler ve karar verir. Kamu ve diğer kurumların verdiği kararları incelemek ve kurum ve kuruluşlar için bilgi edinme hakkının kullanılmasına ilişkin kararlar vermek görevidir.
Kanunun uygulanmasından çıkardığım sonuca göre; bu kanun bilgi edinme hakkının sağlanması için değil, bilgi edinmeme hakkının düzenlendiği bir kanun olmuştur. Kurumların bilgi vermemesi için gerekenlerin yapıldığı, "istisnaları çok", hak kullanma yöntemleri hayli "sınırlandırılmış" bir kanundur.
Ancak, hiç olmamasına karşılık bir kanun çıkarılmış olması fevkalade iyidir. Çünkü hiç olmazsa adında "bilgi edinme hakkı" olan kanunumuz var... Geç de olsa çok önemli kazançtır.
Kanun çıktığı zaman Anayasada hak olarak tanınmayan bilgi edinme hakkı; 2010 yılında Anayasada "hak" olarak yer almıştır. Referandumla oylanarak halkımızın yüzde 58 oranda "evet" dediği Anayasa değişikliğine, halkımız için "bilgi edinme" hakkı da iliştirilmiştir.
5982 sayılı 7 Mayıs 2010 kabul tarihli olan ve referandumla "evet"lenen bu Kanunla yapılan Anayasa değişikliğine göre, Anayasanın 74. maddesinin kenar başlığı değişmiştir. Anayasanın 74. maddesinin başlığı eskiden "Dilekçe Hakkı" idi. Sadece vatandaşların kamu kurumlarına ve TBMM'ne dilekçe verme hakkını düzenliyordu. Maddenin kenar başlığı "VII. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" olarak değiştirildi. 74. maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kalktı ve yerine aşağıdaki yeni bir fıkra eklendi:
"Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. / Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler. / Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur. / Bu maddede sayılan hakların kullanılma biçimi, Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile Kamu Başdenetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir."
Bu yazının konusu Kamu Denetçiliği Kurumu ile ilgili değil. Ya da "Kamu Başdenetçisi"nin ne olduğunu anlatmak da değil...
Bilgi edinme hakkı, 2003 yılında kabul edilmiş olan Bilgi Edinme Hakkı kanununda yer alan cümle Anayasaya taşındı. Şöyle okunabilir: "Herkes, bilgi edinme.... hakkına sahiptir."
İlk sonuç şudur: Bilgi edinme hakkı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Kamu Başdenetçisi Anayasada dilekçe hakkı maddesi içinde düzenlenirken bilgi edinme hakkı da araya konulmuştur. Daha doğrusu "sıkıştırılmıştır". Sıkıştırılmıştır, çünkü asıl olan bilgi edinme hakkının tek başına ve hak olarak anayasa da yer almasının sağlanması olmalıydı.
Sonuç olarak Bilgi Edinme Hakkı Kanunundaki başarısızlıkta olduğu gibi, Anayasa değişikliği sırasında "bilgi edinme hakkına" başka bir madde içinde sıkıştırılmak suretiyle yer verilmesi de tam bir fiyaskodur.
Anayasada asıl değişiklik 74 maddeye konulan "Kamu Denetçiliği Kurumu" hakkındadır.
Madde gerekçesinde zaten bilgi edinme hakkı gerekçesi çok kısadır:
"Bireylerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgi edinebilmesi, kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanması bakımından büyük öneme sahiptir. Bilgi edinme hakkı, bu konuda çıkartılan özel bir kanunla düzenlenmiş bulunmasına rağmen, Anayasada bu hakkı doğrudan düzenleyen açık bir hüküm yer almamaktadır. Günümüz toplumunda büyük öneme haiz olan bu hakkın garanti altına alınmasının ileri bir adım olacağı düşünüldüğünden, madde de yapılan değişiklikle bilgi edinme hakkı Anayasada açıkça düzenlenmektedir."
Demek ki, sadece kamu kurum ve kuruluşlarında yürütülen işler için geçerli olan bilgi edinme hakkı söz konusudur. Hakkın asıl özünün Anayasada yer almasının önemi yoktur. Belki de bu nedenle Anayasada "bilgi edinme hakkı" tek başına bir madde olarak düzenlenmemiştir. "Dilekçe hakkı" ile "Kamu Denetçiliği Kurumu" arasına sıkıştırılmış bir cümleden ibaret hali yeterli görülmüştür.
Brezilya'da 1988'de, Kolombiya'da 1991'de, Paraguay'da 1992'de ve Arjantin'de 1994'de Anayasa değişiklikleri yapılırken "halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkı" en önemli, en köklü ve ayrıntılı değişiklikler arasında yer aldı.
Ama burası Türkiye... Olup bitenler ve gerçekler farklı da olsa, bilgi edinme hakkını istemek bile sadece "evet" ya da "hayır" demekten ibaretmiş meğer... Zaten madde gerekçesinde de belirtilmiş durumda. Sadece "bireylerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen iş ve işlemlerle ilgili olarak bilgi edinebilmesi..." için bilgi edinme hakkı tanınması yeterli görüldü. O yüzden önemsenmeyen bu hakkı herhangi uygun bir madde içine sıkıştırıverdiler ve geçiştirdiler.
Soran olursa, Anayasa da bilgi edinme hakkı var mı, var!
Böyle olmasının nedeni açık. Çünkü bireylerin gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının ne kadar olması gerektiğine bile; gerçekleri eğip bükenler ve saklayanlar karar veriyor... (Fİ/TK)