Polis, 5 Haziran 2022’de İstanbul Onur Yürüyüşü öncesinde Kadıköy’ün Yeldeğirmeni Mahallesi’nde bir araya gelen LGBTİ+’ları işkence ederek gözaltına aldı.
Gözaltına alınan 11 kişi hakkında “2911 Sayılı Kanuna Muhalefet ve Toplantı/Gösteri Kanunu’na muhalefet” ettikleri iddiası ile dava açıldı.
Davanın ilk duruşması Kartal’daki Anadolu Adliyesi 63. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya yargılanan kişiler ve avukatları katıldı. Yargılananların aileleri de davayı takip etti. Ankara Barosu LGBTİ+ Hakları Merkezi’ni temsilen Avukat Abdullah İsmail Arslanbaş da davayı takip edenler arasında yer aldı.
Bugün görülen duruşmada, yargılananların savunmaları alındı, avukatlar konuştu. Davanın bir sonraki duruşması 23 Eylül'de.
"Polisler yargılansın"
Duruşmada ilk olarak konuşan avukat Gülyeter Aktepe, salondaki polislerin dışarı çıkarılmasını istedi ve dışarıda davayı izlemek isteyenlerin içeri alınması gerektiğini söyledi. Üç kere yapılan talep kabul edilmedi.
İlk olarak savunma yapan Yusuf Aktaş, şunları vurguladı:
“Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suçlu olan biz değil LGBTİ+’lar değil, bize işkence uygulayan polislerdir. Bize işkence eden polislerdir suçlular. O gün anayasal hakkımı kullandığım sırada hiçbir uyarı yapılmadan işkence edilerek gözaltına alınanlardan birisiyim. Toplandığımız esnada kolluk kuvvetleri, ben ‘bayraksız slogansız yürüyeceğiz’ dememe rağmen uzun açlı bir polis memuru ‘hayır gözaltındasınız’ dedi."
"3 ters kelepçe taktılar"
"Zaten gözaltına alınmıştık. Dağıldık uyarısı biz gözaltına alındıktan ve müzakere sonrasında başladı. Biz zaten gözaltı çemberi içindeydik. Bizim güvenli bir şekilde oradan uzaklaşmamız için koridor açılmadı. Tek açılan koridor gözaltı aracına gidiyordu. 'Direnmeden gelin' diyen dört polis memuru canavarmışım gibi saldırdı."
"Orantısız ve fiziksel şiddete maruz kaldım. Gözleri nefretle dönmüştüki üzerimdeki kıyafetleri yırttılar. Ters kelepçeli bir şekilde gözaltı aracının orda bekletilirken kafamı gözaltına aracına vurdular. Üç kelepçe takıldı, hiçbir direnme halim olmamasına rağmen.”
“Bu maruz kalınan şiddet daha gözaltına aracına alınmadan başlamıştı hepsinin kaydı var, fakat gözaltı aracında yaşadığımız fiziksel, psikolojik sözel şiddetle hiçbir şekilde kayıt altına alınmadığı için yaşadığımızla kalmış durumdayız. Polislerden şikayetçiyim. Yargılanması gereken lezbiyen, gay, trans ve interseks ve niceleri değil, şiddet uygulayan polislerin olması gerekiyordu."
"Sırf var oluşumu savunduğum için saatlerce havasız otobüste bekletildim, susuz bırakılmayı kabul etmiyorum. Suçlu değilim var oluşumu savunuyorum. Düzenlenen basın açıklaması demokratik hak ve özgürlüklerimizi savunduğumuz bir eylemdir, izinsiz gösteri ve basın açıklaması hakkımız çiğnenirken, bu 11 kişinin yargılanması hukuksuzdur.”
"LGBTİ+ örgütleri de suçlu gibi gösteriliyor. 2015 yılından önce bu coğrafyada LGBTİ+'lar eylem yapabiliyor sokağa çıkıyordu. Bizler LGBTİ+ olmayanlar gibi yaşamak istiyoruz, buna hakkımız var. Bizler depremde de suçlandık."
"Depremin sebebi olarak gösterildik. Desteklere ulaşamadığımız gibi, nefret saldırılarına alan açan iktidar ve devlet bize bir yaşam borçludur."
"Deprem sonrası depremin etkilendiği illerde seks işçisi trans kadınların çalıştığı mekanlar ve evlerin ne durumda olduğunu halen bilmiyoruz. Bayram Sokak'ta bir hafta önce bu devlet tarafından hiçbir çalışma alanı sağlanmayan trans kadınların kendilerini yıllardır var ettiği bir sokakta çalıştığı, yoldaşlık ettiği sokakta, kaymakamlık tarafından var oluşları engellenirken, bizim basın açıklaması düzenlediğimiz için yargılanmamız bizzat LGBTİ+ fobiyi gösteriyor."
"Hiçbir slogan anayasal mahkemesince suç teşkil etmiyorken, iddianamede büyük puntolarla geçmesi, bizlerin, nasıl suçlanmak istendiğini gösteriyor. 'Götümüz başımız oynuyor' sloganının neresi suç? hafif meşrep olmanın neresi tam olarak suç? Beraatimi istiyorum."
Olcay Özdoğan savunma yaptı. Şunları söyledi:
"Uyarı yapılmadı"
“Biz kanunu çiğnemedik. Onur Ayı’nı kutlamak için oradaydım.”
Hakim: “Bunu kim organize etti” diye sordu, Özdoğan, “bilmiyorum” dedi. Savunmayı şöyle dedi:
“Ben trans kadın olarak bu eylemi destekliyorum. Bayraklarımız ve sloganlarımız suç değil. Orada bie yapılanlar suç teşkil ediyor. Bir uyarı yapılmadı. Açılan koridorda tartaklanarak götürüldük. Temel haklarımızdan mahrum bırakıldı."
"Bazı arkadaşlarımız sinir krizi geçirdi, bazıları astım krizi geçirdi. Hepimiz sözlü psikolojik şiddete maruz kaldık. Asıl suç olan budur. Ben anayasal hakkımı kullandım. Bütün haklarımdan mahrum bırakıldık. Ben Onur Ayı için oradaydım. Suçlamayı kabul etmiyorum. Asıl yargılanması gerekenin işkenceci polisler olmalı.”
"Bu devlet bizden neden korkuyor öğrenmek istiyorum"
Sonrasında Ahmet Soykarcı, şunları söyledi:
"Devlet bu kadar mı korkuyor kendisine benzemeyenlerden? Ben bunu merak ediyorum. Burası da polis dolu, dışarısı da dolu. Bizim ne yapmamızı bekliyorlar size karşı? Ne zaman LGBTİ+'lar bir araya gelse polis sembolik bir anonsla uyarıyor."
"Gözaltına alıyor ve sonra gözaltından 'dağılın' çağrısı yapıyor. Polisin şiddeti araçta da hastanede de devam etti. Ters kelepçe ile saatlerce bekletildik. Raporlarımız mevcut, yargılanması gereken biz değiliz. Trans cinayetleri politiktir, tıpkı bizim burada yargılanmamızın politik olması gibi."
"Müvekkiler güvende değil savunma yapamıyor"
Avukat Gülyeter Aktepe, savunma yaptı, şunları söyledi:
“LGBT+’ların anayasal haklarını kullanması suç değil. Yargılanması gerekenler işkenceci polislerdir. Anayasal haklarını kullanalar değil. Hukuki beyanlarını da anlattık. Duruşma sakonlında sanıkların hür bir biçimde savunma yapacakları koşul yok. Bu hukuka aykırılık derhal sona erdirilsin. Savunma hakkını kullanamıyorlar. Buradaki polisler, o gün görev yapan suç işleyen polisler olabilir. Buradalar o polisler.”
"İşkenceci polisler duruşma salonunda"
Can Kortun, “Bundan altı ay önce işkence gördüm. Polisler şu an yanımda oturuyor, ben kendimi ifade edemiyorum. O gün ne yaşadığımı anlatamıyorum diyorum çünkü işkence eden polislerden biri bu odada. Yanımda oturmasınlar. Kendimi güvende hissetmiyorum" dedi.
Kortun, şöyle savunma yaptı:
“Ben anayasal hakkımı kullanmak için oradaydım. Göstermelik şekilde dağılın çağrısı yapıldı. Asıl korkutucu olan aracın içinde oldu. Zaten ters kelepçe yapıldı, telefonuma el konulmuş. Kafalarımız araca vuruluyor. Yusuf’a tükürüp tiktok videosunu çekti. Artık duymuyorum o kadar çok dövdüler ki, darp raporum da var."
Avukat Gülyeter Aktepe, "Burası duruşma salonu. İşkenceci polisler salondan çıkarılsın. Kararını değerlendirin" dedi.
Savunma yapan Selin Top da salondaki polislerin çıkarılmaması nedeniyle kendisini güvende hissetmediğini belirtti, "Başımıza bir şey gelirse sorumlusu sizsiniz" dedi.
“Suçlamayı kabul etmiyorum”
Elif de şöyle savunma yaptı:
“Kanuna aykırı hiçbir şey yapmadım. Anayasal hakkımı kullandığım için savunma yaptığım için çok utanıyorum. Eylemde sürekli polisler tarafından takip ve taciz edildim. Alanda zaten slogan atmaya başladığımız anda polisler üzerimize yürüdü."
"Anonsu da yalandan yaptılar. Oradan çıkan bir yol yoktu. Oradan çıkan koridor araca çıkıyordu. Arkadaşlarımıza işkence edildi. Ters kelepçe ile gözaltına alındım. İşkence araç içinde de devam etti. Korkunç söylemler, küfürler, hakaretler…Suç işlemedim kabul etmiyorum.”
Sonrasında Gizem savunma yaptı, şöyle dedi:
“Herhangi bir suçum yok. Huzuru bozmadım. Suç işlemedim. Anayasal hakkımı kullandım.”
“Görüntüler iddianameyi yalanlıyor”
Arya şöyle savunma yaptı:
“Benim ailem de avukat. Birileri adalet ararken, birileri kendisini savunurken, ortada bir şey yokmuş gibi davranan hakimler vardı. Ben buna da adalet borçlu muyum diyen hakimler vardı. Hepsi o adalete o kadar muhtaç kaldırlar ki…”
Arya şunları söyledi:
“Bu iddianameyi utanmadan kabul eden mahkemeye iddianame ile ilgili olarak şunu söylemek istiyorum. Videolarda görüyoruz, yüzlerce polis kalkanlarıyla mahalleyi kuşatmış durumda. 'Tedbir amaçlı' diyorlar. 10 LGBT+ bir araya gelince neyin tedbirini uygulamışlar? İkinci olarak kimsenin hareket etmediği videolarda görülüyor. İddianamede caddeye doğru yürüdüler deniyor, görüntülerde görünüyor, böyle bir yürüyüş yok.”
"Derhal beraat istiyoruz"
Avukat Emrah Baran da şunları söyledi:
“Suçun unsurları oluşmadı. Ortada şiddet yok, şiddetvari slogan yok. Somut olarak ihtar yapılmıyor, dağılmalarını sağlayacak koridor yok."
"Yargıtay’ın buna dair çok sayıda kararı var. Sonuç olarak burada yıllardır cinayetle nefretle suçlarıyla karşı karşıya olan LGBTİ+’lar yargılanıyor, 2911’in ifade özgürlüğü ile bağlantısını düşündüğümüzde, bu nedenle kamu makamları tarafından daha fazla hoşgörü ile bakılmalı. Ortaçağ’da cadıların yargılandığını gördük, belki yıllar sonra buradaki yargılanmalardan da utanılacak. Beraat kararı verilmesini istiyoruz.”
(EMK)