“Ankara'ya hastaneye kaldırıldım. Ayağımdaki o yırtık, yara kesik yaraya dönüştürüldü. Hastanede bir süre kaldıktan sonra eve çıktım. Sağlık memuru geliyor her gün. Ablam kapıyı açtı, kapı ile benim yatak odam arasında 7-8 adım vardı. Sağlık memurunu karşıladı derken 'Biri' demiş. Ablamın bana sonradan anlattığına göre “hayır, bu sağlık memuru değil” bu biri demiş. O biri Bilge Karasu’ydu…”
Edebiyatçı- yazar Murathan Mungan, Bilge Karasu’ya dair konuşmasına bu anısıyla başladı.
“Bilge Karasu kendisi fazladan hiçbir şey yapmadan, kendisini öne sürmeden var olan insanlardandı. Sayısal bir tablodan bakacak olursanız seveninden çok sayanı vardı. Onu sevmek için az da olsa ahbaplık yapman gerekirdi. Onu bir kere tanıdınız mı vazgeçemezdiniz. Bilge öldüğünde 65 yaşındaydı çok gençti, ben ise 40. Ben de çok gençtim” diye devam etti.
İstanbul’da Beyoğlu’nda Aynalıgeçit’teyiz.
Metis Yayınları-Sanat Kritik’in ev sahipliğindeki "Bilge Karasu Günleri" ndeyiz. Bugün, edebiyatçı ve araştırmacılar Jale Parla, Enis Batur, Fatmagül Berktay, Necmiye Alpay, Erol Köroğlu, Ayşegül Devecioğlu’nun da aralarında bulunduğu isimlerin katılımıyla iki ayrı panel düzenleniyor.
Ayrıca, Bilge Karasu Günleri kapsamındaki "Bilge Karasu Sergisi" de 15 Kasım- 15 Aralık tarihleri arasında yine Aynalıgeçit’teki sergi salonunda görülebilir.
İki yazarı aynı anda "görüyorsunuz"
Açılış konuşmasını Murathan Mungan’ın yaptığı “Bilge Karasu” günlerinin ilk gününde ilgi ve merak kadar, Mungan’ın Bilge Karasu’nun sevdiği kelimeler arasında sıraladığı “imge”ye ve insanların Bilge Karasu’yla kurduğu bağa bakacak olursak “saygı” da salonda en çok hissedilen duygular arasındaydı.
Murathan Mungan’ın her kelimesi özenle seçilmiş sunumu sırasında salona yayılan kelimeleri, dinleyene, ikisi arasındaki arkadaşlığa, dostluğa dair derin izler bırakırken her iki yazarın edebi yanlarını da bir kez daha görmenizi sağlıyor.
“Öğretmeye çalışmadan öğretendi”
Azınlık halklarından olan Bilge Karasu’nun zaman zaman “güvercin tedirginliği” içinde olduğunu ve eşcinselliğini hatırlatan Murathan Mungan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
*Bilge Karasu, çok mizah duygusu olan gülmenin tadını bilen biriydi. Yazdıklarında üzerinde çok durduğu o kaygı tedirginlik, korku, ölüm temaları bir yana demek istediğim karanlığı göze alan ama karanlık olmayan bir adamdı Bilge, yoksa “Gece” gibi bir roman yazılabilir miydi?
*Eskilerin deyişiyle ismiyle müsemma dedikleri insanlardan biriydi. Kişinin "bilge" diye nitelendirilmesinin neden olan şeyin, yalnızca bir bilgi, birikimi zenginliği olmadığını biliriz elbette. Bilginin onu nasıl birey yaptığı bilgiyi nasıl kullandığı bilgiyi nasıl hayata geçirdiğidir, asıl ölçülmesi, tartılması gereken. Bilge, bilgisini usulüyle ve üslubunca paylaşmayı, bölüştürmeyi bilen insanlardandı. Zarafetle yapardı bunu kültürüyle, bilgisiyle adam dövmeye kalkmaz. Bunu bir üstünlük, nişanesi gibi gösterişçiliğe dökenlere hiç benzemezdi.
“Önce hoca sonra yazardı”
*Öyle öğretmendi. Onca bilgisi ve derin kültürüyle mizah dergilerindeki karikatürleri konu olmuş öğreten adam tipli bir değildi. Kendiliğinden öğreten, başına kakmadan öğreten, bilgisini, görgüsünü sükunetle paylaşan biriydi. Sadece edebiyat, kültür, sanat konusunda değildi bilgisi, gündelik hayat konusunda da çok şey belirliyor. Ondan hayat hakkında da çok şey öğreniyordunuz. O öğretmeye çalışmadan öğretenlerdendi.
*Hatta zaman zaman bana yazarlığından çok üniversitedeki hocalığını daha fazla önemsediğini düşündürdüğü olmuştur. Sanki önce hoca sonra yazardı sanırım.
*Ama Bilge öğrencilerinden etrafında halkalanan çömezler birlikleri ordusu yaratmazdı. Bundan özellikle kaçınırdı. Kendisine hayranlık ve saygı duyan her gencin kendi yolunu bulmasına, kendi yoluna gitmesine izin verdi.
*Benimle ilgili yapılan röportajlarda kendimi kimleri örnek aldığım sorusuna verdiğim karşılıklarda Türkiye'deki sanat kültür ortamında iyi örneklerden çok, kötü örneklerden çok ders aldığımı dile getiririm. Aman onu gibi yapmayayım, aman onu gibi olmayayım, yaşlandığımda onun gibi birbirine benzemeyeyim gibi kaygılar beni yoluma hep kırmızı ışıklar oldu.
“Ben onun öğrencisi değil arkadaşıydım”
*Kültür ve akademi dünyasında emsalleri çok görülen, kendi kendiliğin karikatürü olmuş, dili zehir bağlamış ihtiyarlardan birine dönüşmedi.
*Aramızdaki onca yaş farkına rağmen bana onun yakın arkadaşı olduğunu hissettirdi. Ben onu hep hocam bildim ama o beni hep öğrencisi gibi değil arkadaşıydı bana bunu hissettirdi.
*Bir de dağ taşan kurtla kuşlar kısacası hayata meraklı bir insandı. Yazlıklarından da rahatlıkla anlaşılacağı gibi tam bir tabiat tutkunuydu.
*Ankara'nın hangi nefsinin de hangi caddesindeki ağaçların kokuları salmaya başladığını bilir. Akşam yürüyüşlerini 10'a çıkart göre ayarladığı olurdu.
*Sıhhıye'deki ıhlamur amaçlarının yolunu yılın o mevsiminde hangi semtten akasya kokularından geçilemediğini ben ondan öğrendim. Bilmeye, öğrenmeye, keşfetmeye karşı sonsuz bir işte vardı.
*Her şeyi tane tane yapar. Bunlardan hiç yüksünmezdi, titizdir, düzenliydi, dakikti. Her şeyin yerli önünde olmasına fazladan özen gösterirdi.
*Bir kısmı yurt dışında yaşanan arkadaşlarına mektup yazmasının bile günleri, saatleri vardır. Misafirliklerde biraz daha otursaydın yağ ısrarlarına yazması gereken ekim yutup, okuması gereken bir makale olduğunu gayet ciddi bir şekilde ifade eder. Onları bugün yapılması gereken işler listesine aldığını söyler, kalkar giderdi.
*Ben Bilge Karasu'nun hem yazdıklarından hem ahbaplığından çok şey öğrendim. Zaman - 24 saat nedir? Yazıda görselliğin görülmesi. Metnin mimarisi mimari metinlemenin önemi.
*Bilge'nin ilk kitaplarını yayınlandığı dönemler önce köy edebiyatının ardından da toplumcu gerçekçi değil nitelendirilen siyasal içerikli ve siyasal kaygıları önceleyen kitapların, romanların önde olduğu yıllardı.
*Bazı kitapları o günlerin gürültüsüne denk geldi. Sadece bilenler kıymet bilenler tarafından görüldü. Okulda da Bilge’nin metinleri o yıllarda yabancı edebiyat etkisinde olmakla suçlandı değerlendirildi. Ülke ve toplum gerçeklerine uzak bulmakla değerlendirildi.
*Onun metinleri, okurun okuma alışkanlıklarının yabancıydı. Kanıksanmadık. Bile Karasu kendi okurlarını kendi oluşturdu, kendi yarattı.
*Soyutlamalar metaforlar, simgeler eğitilemeler üzerinden okuma alışkanlığı kazanamamış okurlar ve yazarlar Bilge’nin ve kitaplarındaki hayatı yeterince göremediler. Bilge’nin metinleri çok hayat doluydu. Çünkü Bilge kavramlaştırarak yazardı. Yani o öyküyü bir öyküyü, bir olayı hatta kişiyi kavramlaştırarak. Ondan birkaç katmanlı döngüler ağı kurardı. O zaman okurunun zihnine göre fazla karmaşık bulunuyordu.
*Ben Bilge Karasu'nun edebiyatımızda en iyi aşk hikayeleri yazarlarından biri olduğu kanısındayım. Ama aşk özdeleri bizim bildiğimiz anlamda biyolojik ya da toplumsal cinsiyet figürleri arasında geçen aşk değildi. Bir balıktan ya da bir yalıya kadar değişik formlarda metaforlaştırdığı aşkları anlatır. Yer üstündeki bütün aşklara çoğaltıyor, onu güçlü kılan yandı. Bütün metinlerinin çekirdeğinde aslında aşk vardır.
“Eşcinseldi”
*Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Edebiyat ve sanat dünyasında çok ihmal edilmiş, görmezden gelinmiş bir konu olduğu için ve bunu ben söylemezsem başkalarını da pek söylemeyen, gönüllü olmadığını gördüğüm için belirtmek istiyorum.
*Bilge eşcinseldi ve eşcinsel olmanın farklılığı tedirginliği aynı zamanda yazısını belirledi. Bilge’nin annesi Rum, babası Yahudi idi. O bir İstanbul azınlığıydı. O azınlık olmanın getirdiği tedirginlik izin verirseniz gündemin hatırlattığı bir şekilde söyleyeceğim, Bilge’nin de yaşadığı o güvercin tedirginliği hiç unutmadım.
*Heteroseksist bakışa sahip kadın ve erkek birçok eleştirmen buna değinirlerse sanki Bilge’ye ayıp edeceklermiş gibi hissediyorlar. Ne yazık ki ben Bilge’nin çok yakınına kadar ulaşmış kişilerde bu korkuyu gördüm.
*Bilge’nin yazının da “gay duyarlılık” diye bir şey hiç mi belirlemedi? Bu nasıl bu kadar yok sayıldı? Genel anlamda toplumda olan homofobi kültür dünyasında daha entelektüelize edilebiliyor, daha üstü kapatılabiliyor, daha kibarlaştırılabiliyor ama bir biraz yaldızlarını kazıdığınızda altından aynı gaddarlık çıkıyor.
*Bilge bu konularda çok açık olmayı tercih etmedi. Bu konuda bu onun tercihiydi ama bunda o güvercin tedirginliği korkusu da vardı. Türkçeyi şanlandıran biriydi. Çok iyi bir yazardı. Çok özlüyorum.
*Yazdıklarını okurken bazen sesini duyuyorum. Umarım sınırlı da olsa onunla geçirdiğim zamanın bende bıraktığı anıları, size aktarmak konusunda bir kusur etmemişimdir. Umarım anılarımın ışığında Bilge’yi size ucudan kıyısından biraz tanıttım….
Bilge Karasu Günleri kapsamındaki "Bilge Karasu Sergisi" 15 Kasım- 15 Aralık tarihleri arasında görülebilir. Sergi ve etkinlikler tüm izleyicilere açık ve ücretsiz.
Metis Yayınları ve Sanat Kritik'ten Bilge Karasu Günleri
(EMK)