Haberin Kürtçesi için tıklayın
Diyarbakır’da 22 yıl önce kaybolan ve dört gün sonra cesedi bulunan Sedat Güzelsoy’un eşi Maşallah Güzelsoy’un Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlandı.
Anayasa Mahkemesi, cinayetin etkin soruşturulmadığını belirtti, yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine hükmederek Maşallah Güzelsoy’a 30 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
Maşallah Güzelsoy, eşinin öldürülmesiyle ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini belirterek bireysel başvuru yapmıştı.
Başvuruda, “eşinin faili meçhul şekilde öldürüldüğünü, otomobilinin de bulunamadığını ancak bu otomobil üzerinde bulunan jant ve tekerleklerin iki kolluk görevlisinin kullanımında olduğunun belirlendiğini, bu görevlilere dava açılmadığını” belirtti.
22 yıl önce evden çıktı…
Diyarbakır’da yaşayan Sedat Güzelsoy, bir taksi durağına bağlı olarak ticari taksi şoförlüğü yapıyordu.
Güzelsoy 31 yaşındayken, 5 Mayıs 1994’te, sabah 09:30 sıralarında çalıştığı taksi durağına gitmek için evden çıktı. Ertesi gün eve dönmeyince eşi Maşallah Güzelsoy polise başvurdu, eşinden haber alamadığını, hayatından endişe ettiğini söyledi.
9 Mayıs 1994’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesindeki İncehıdır Jandarma Karakoluna, Diyarbakır-Siverek Karayolunun 45. kilometresindeki yolun kenarında bir erkek cesedinin görüldüğü ihbarı yapıldı. Olay yerine giden polisler, cesedin üzerindeki kıyafetlerden çıkan sürücü belgesinden ölen kişinin Sedat Güzelsoy olduğunu tespit etti.
Otopsi: Ateşli silaha bağlı ölüm
Olay yerinde savcı, doktor bilirkişi ve kolluk görevlileri olay yeri incelemesi yaptı. İncelemede cesedin, bulunduğu yerden karayolunda sürüklenerek yol kenarına getirildiği anlaşıldı.
Otopside de “kafatasının sol paryatel arka kısmında 5 cm çapında künt cisim darbesine bağlı ekimoz”, ayrıca “göğsünde ve sırt bölgesinde birer adet olmak üzere mermi giriş ve çıkış delikleri” belirlendi.
Ölüm nedeni, “ateşli silah yaralanması sonucu gelişen dolaşım ve solunum yetmezliği” olarak kayda geçti.
Dayısı Nurettin Güzelsoy da cesedin Sedat Güzelsoy’a ait olduğunu teşhis etti.
Nurettin Güzelsoy, polise şunları anlattı:
“Yeğeninin dört gündür kayıp olduğunu, çalıştığı duraktaki kişilerden duyduğu kadarıyla aynı gün sabah saat 10.00 sıralarında durağa iki yolcunun geldiğini, Sedat Güzelsoy’un bu kişileri Seyrantepe’ye götürmek üzere otomobiliyle duraktan ayrıldığını, ayrılmadan önce aldığı yolcuları istedikleri yere bırakıp hemen döneceğini söylediğini…”
Taksinin jantı uzman çavuşun aracından çıktı
Eşi Maşallah Güzelsoy, 21 Temmuz 1994’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu, “eşine ait olan ve olaydan sonra bulunamayan otomobilin üzerindeki jant ve tekerleklerin, Diyarbakır’da başka bir otomobilin üzerinde görüldüğünü” ifade etti.
Aracın önceki sahibi F.K. de savcılığa verdiği ifadede bu iddiayı doğruladı, aracın parçalarını başka bir araçta gördüğünü anlattı, aracın plakasını da verdi.
Savcılığın araştırmasında, Güzelsoy’un aracının parçalarının takıldığı otomobilin, kısa süre önce Diyarbakır İl Jandarma Asayiş Komutanlığında uzman çavuş olarak görev yapan İsmail T. isimli kişiye satıldığı belirlendi.
İsmail T. de Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde, jant ve tekerlekleri uzman çavuş A.S.’nin kendisine kullanması için verdiğini söyledi.
“Bilseydim almazdım…”
A.S. 5 Ağustos 1994’te yine tanık sıfatıyla şu ifadeyi verdi:
“...Çelik jantları ve lastikleri, birlikte görev yaptığımız İsmail T. adlı arkadaşıma benim verdiğim doğru. Diyarbakır ilinde sanayi sitesine jant ve lastik almak için gittiğimde, yolun kenarında minibüslerin çalıştığı caddenin köşesinde bekleyen, ismini hatırlamadığım, Liceli olduğunu söyleyen birinden 2 milyon liraya aldım.
Otomobilim, ruhsat sahibi tarafından geri alınınca sanayi sitesinden satın aldığım bu jant ve lastikler elimde kaldı. Arkadaşım İsmail T. 'de kendisine ait otomobildeki jant ve lastiklerin eski olduğunu söyleyip bu jant ve lastikleri benden isteyince ben de kabul edip kendisine verdim.”
“Jant ve lastiklerin ölen Sedat Güzelsoy'a ait olduğunu bilmiyordum. Zaten bilseydim satın almazdım ve hatta bilseydim bana bunları satan şahsı yakalardım...”
A.S jantları aldığını iddia ettiği kişinin eşkalini şöyle tarif etti:
“30-35 yaşlarında, 1.75 boylarında, kısa tıraşlı, siyah saçlı, saçlarının alın kısmı hafif açılmış, bıyıksız, 4-5 günlük tıraşlı, esmer hatta koyu esmer tenli, zayıf, üzerinde kirli ve siyah renkli şalvar, üst kısmında mavi renkli yelek bulunan…”
Jandarma faili “tespit edemedi”
İfadeleri alan Ergani Cumhuriyet Savcılığı fail ya da faillerin aranması ve yakalanması için İlçe Jandarma Komutanlığına ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yazılar yazdı.
Ancak jandarma, “fail ya da faillerinin tespit edilemediği” cevabını verdi.
Savcılık, 15 Mayıs 2009’da “fail ya da faillerinin tespit edilemediği ve dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi.
“Zamanaşımından” iki kez takipsizlik
Maşallah Güzelsoy’un itirazı üzerinde zamanaşımı kararı Siverek Ağır Ceza Mahkemesince kaldırıldı.
Ancak bu mahkemenin getirdiği 15 yerine 20 yıllık zamanaşımı kararı da doldu, savcılık ikinci kez takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın 16 Mayıs 2014 tarihli takipsizlik kararında şu ifadeler yer aldı:
“...Maktulün olay günü Diyarbahr-Ergani karayolunun 45. km'sinde öldürülmüş olarak bulunduğu, olayın faillerinin bugüne kadar bulunamadığı, olaya ilişkin zamanaşımı süresinin 765 sayılı yasanın 450/7-8-9 ve 102/1 maddeleri uyarınca 20 yıl olduğu, zamanaşımı süresinin 9/5/2014 tarihinde dolmuş olduğu, zamanaşımını kesen veya durduran bir işlemin yapılmadığı mevcut delillerden anlaşılmıştır.”
Maşallah Güzelsoy’un takipsizliğe itirazı, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildi. Güzelsoy bunun üzerine Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Bakanlık: Soruşturma yapılmamış
Anayasa Mahkemesi’nin bugün Resmi Gazete’de yayınlanan 18 Mayıs 2016 tarihli kararında, Maşallah Güzelsoy’un başvurusunun, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında olduğunu değerlendirdi.
Bakanlık da görüşünde, “soruşturmada bir araştırma yapılmadan gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin devletin yaşam hakkını koruma bağlamında sahip olduğu usul yükümlülüğüne uyarlığı konusundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğunu” ifade etti.
AYM: Cezasızlığın önüne geçilmeli
Faillerin belirlenmesi için somut bir işlem yürütülmediğini ifade edildiği kararda, “cezasızlığın önüne geçilmesi” vurgusu yapıldı:
“Soruşturmada ve soruşturmanın devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket etmeleri, yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatılabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir.”
“Yetkili makamlar tarafından olayı aydınlatmaya yönelik [ifadelerin alınmasından başka] bir işlem yapıldığına dair bir bilgi veya belgenin de bulunmadığı görülmektedir.”
Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle verdiği “yaşam hakkının usul yönünden ihlal edildiğine” dair kararında, Maşallah Güzelsoy’a 30 bin TL manevi tazminat ve 206,10 TL’lik yargılama giderlerinin dört ay içinde ödenmesine hükmetti. (AS)