Hatay’ın Defne ilçesinde kızı ve eşiyle birlikte yaşayan Dilek Toprak Buz, Dilediğince Fotoğraf ve Video Stüdyosu’nda çalışmaya ve üretmeye devam ediyor.
Deprem öncesi Hatay’ın güzelliklerini kamerasına yansıttığı gibi depremden sonra da yıkımın ve yeniden yaşam kurabilmenin izlerini sürüyor, bölgenin gündemini bize aktarıyor.
Buz, bölgedeki son durumu anlattı.
9 Kasım Resmi Gazetesi’nde yayınlanan Afet Kanunu değişikliğiyle ilgili Hatay’da neler yaşanıyor?
Büyük bir kaos ve umutsuzluk yaşanıyor çünkü bu değişiklikle gerekli görülen tüm alanlar rezerv yapı alanı ilan edilebilecek. Rezerv yapı alanı ilan edilen yerler dönüşüm için boşaltılıp yerine yeni yapılar inşa edilecek.
Biz bundan şunu anlıyoruz; deprem sonrası hasarsız ya da az hasarlı olarak ilan edilen yapılar eğer ‘rezerv alanı’ olarak ilan edilen bölge içerisinde ise artık sadece mal, sahibinin değil. Devlet diyor ki, bu alanı yeniden inşa edeceğiz, e senin durumun yoktur bunun için, bu yüzden burada arsan varsa ortak olacağız. Kalacak başka evin yoksa evler bitince ölene kadar kalabilirsin burada ama ölünce bu hakkın bitecek. Maddi durumun değişirse ödeme yapıp evin tamamını da alabilirsin…
Yani malın olsa da borçlusun, malın yoksa zaten mağdursun… Sanıldığı gibi TOKİ hiçbir depremzedeye karşılıksız ev yapmıyor. Bu durum hak sahibi olan birçok insanı mağdur ediyor.
Depremden sonra, hak talepleri konusunda bürokratik süreçler nasıl işliyor?
Burada yaşanan yıkım sonrası hasar tespit ekipleri neredeyse tüm şehri dolaşıp evlere ağır, orta ve az hasarlı raporu verdi. Bu kadar kısa süre içinde bu tespitleri yapacak uzman bir kadro oluşturulamadığı için konuya, inşaata, yapıya hakim olmayan arkadaşlar görevlendirildi. İşte bu süreçte bir sürü karışıklık yaşandı, bazı binalara yanlışlıkla ağır hasarlı denildi, bazılarına hasarsız… İtiraz süreçleri oldu, itirazlarda da hatalar yaşandı derken burada binlerce insan mahkemeyle, davalarla uğraşıyor şu an. Mesela yeni bir yapı yapacak, barınacak yer ama mahkemelik olduğu için adım atamıyor, kopan elektrik telini evine bağlatamıyor…
Yani aslında sistem aynı işliyor burada da ama burası olağanüstü bir felaket yaşadı, şartlar, standartlar, acil ihtiyaçlar çok çok farklı, psikolojiler altüst seviyede….
Sadece bu bölgede bu tür resmi işleri kolaylaştırılması inanın birçok derdimize çare olacak. Yardımdan, destekten, krediden, hibeden geçtik sadece engel istemiyoruz.
Hatay’ın “yeni normal”ini nasıl tanımlarsınız?
Bunu genellemek kolay değil ama yıkıntı ve hasarlı binaları görmek normal, bozuk yollarda gitmeye çalışmak normal, alman gereken bir ihtiyacın için önce nerelerde bunu yapan satan var diye araştırmak normal, yağmur sonrası yolların göle ve bataklığa dönmesi, çeşme sularına yer altı sularının karışması normal, her yağmurda elektrik kesintisi olması normal, internetin 4 mb sınırında çekmesi normal, herkesin yeniden bir şeyler inşa etmeye çalışması, kimsenin kurumlardan hiçbir beklentisi kalmaması normal…
Yerel seçim yaklaşıyor, belediyeden öncelikli beklentileriniz nedir?
Bu bölgede ne büyük beklentiler ne de siyasetin bir önemi kalmadı. Temel insani ve medeni ihtiyaçlar var karşılanması gereken, yol mesela. Kentin hiçbir yerinde sağlam yol yok neredeyse. Sokak aralarında yardımdan gelen ikinci el kıyafetleri yoldaki devasa oyukları doldurmak için kullanmış birileri geçen gün.
Yağmur sonrası o kıyafetler selle birlikte akmış tüm yol boyunca saçılmıştı. Kanalizasyonlar sürekli taşıyor, elektrik direkleri yüzyıllık neredeyse. Ve temizlik…
Evet çöpler, moloz atıkları bunun gibi çok temel ihtiyaçları karşılayacak birilerine ihtiyacımız var. Burada çok iş var ama oy yoksa hizmet yok diye ültimatom da verildi bu kente ne yapsak bilemiyoruz. Durum ne kadar vahim ve ironik farkında mısınız?
Deprem sonrası kent, iş ve sosyal yaşam konusunda neler vaat ediyor sizce?
Hiçbir şey desem çok mu karamsar olur emin değilim. Şehrin inanılmaz iş gücüne ve yeni yatırımlara ihtiyacı var.
Ne yapılırsa tutar, öyle bir döneminde Hatay şu an. En çok ihtiyaç ise inşaat sektöründe, hem işçiye hem de çelik ve prefabrik yapılara ihtiyaç var. Arz talep konusunda büyük dengesizlik var, bu da fiyatların ülke standartlarının üzerinde seyretmesine sebep oluyor.
Sosyal alanlar parmakla sayılacak kadar, yenileri yapılıyor ama gençler için özellikle yaşam çok zor. Fırsatını bulan zaten başka yere gidiyor… Üretmek ve devam etmek için motivasyon kaynağı maalesef çok az burada...
Enkaz ve hafriyat bertarafına yönelik, Hatay’ın zeytinlikleri ile endemik bitki örtüsünü koruma amaçlı bir çalışma var mı?
Maalesef bu konuda herhangi önleyici bir çalışma olmamasının yanında mevcut doğal yapıyı da mahvetmiş durumdayız. Depremden kaynaklanan enkazlar ve molozların döküldüğü alanların florası, iyileşmesi yüzyıllar sürecek bir hasara uğramış durumda. Koruyamıyoruz yani zeytinliklerimizi de bereketli topraklarımızı da…
Çoğu zeytinliğe OHAL kapsamında el konuldu, yıkımlar esnasında da yüz yıllık ağaçlar dahi sökülüp atıldı ve devam ediyor…
2021 yılında Hatay uluslararası bir fuar olan EXPO’ya ev sahipliği yaparak "Medeniyetler Bahçesi" teması ile binlerce yıllık geçmişini, biyolojik çeşitliliğini ön plana çıkaran sürdürülebilir tarımdan tıbbi aromatik bitkilere önemli projelere imza atmaya başlamıştı. Fakat ş uan bu konuda da tüm çalışmalar çok geriye sardı.
(GY/EMK)