ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe üniversitelerinin yelken topluluklarının 8 Eylül 2024’te düzenlediği ortak etkinlik sırasında yaşandığı belirtilen nitelikli cinsel saldırı davasında, sanık Y.E.Ö, hakkında beraat kararı verildi.
Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyada yer alan adli tıp raporları, tanık beyanları ve bilimsel mütalaalara rağmen sanığın cezalandırılmasına yer olmadığına hükmetti. Karara yapılan istinaf başvurusu da reddedildi. Dosya şimdi Yargıtay’a taşındı.
Mahkeme tutanaklarına göre, üniversite öğrencisi D.K., söz konusu etkinlikte ODTÜ Yelken Topluluğu yöneticilerinden, ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğrencisiY.E.Ö'nin kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu açıkladı, 24 saat geçmeden şikâyetçi oldu. Soruşturma aşamasında Y.E.Ö tutuklandı ve hakkında iddianame düzenlendi.
Dosyada sanığın saldırının yaşandığı gece bir tanığa, olayı anlatmasına dair beyanı, mağdurun şikâyetçi olacağını öğrenmesinin ardından telefonundan “DNA bulaşır mı” şeklinde internet araması yaptığına ilişkin kayıtlar ve soruşturma ile yargılama sürecinde verdiği birbiriyle çelişkili ifadeler yer alıyor.
Anlatılanlarla Adli Tıp raporu uyumlu
D.K.’ya Marmaris’te yapılan cinsel saldırı muayenesinde ve devamında düzenlenen 9 Eylül 2024 tarihli Cinsel Saldırı Muayene Raporu ile 11 Eylül 2024 tarihli Adli Tıp raporunda; cinsel saldırı ve diz bölgesinde künt travmaya bağlı morarma tespit edildi. Raporda, bu bulguların anlatılan cinsel saldırı anlatısı ile tıbben uyumlu olduğu belirtildi.
Buna rağmen Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığı ilk duruşmada tahliye etti. İkinci duruşmada ise dosyaya henüz girmemiş olan DNA inceleme raporu beklenmeden beraat kararı verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında, Adli Tıp raporları “rıza ile de açıklanabilir” denilerek reddedilirken, dosyada dinlenen 13 tanıktan 7’sinin beyanına gerekçede yer verilmedi.
Avukat: Adli Tıp raporları dikkate alınmadı
Beraat kararının ardından D.K.’nin avukatları, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan alınan bilimsel mütalaayı da dosyaya ekleyerek istinaf başvurusunda bulundu. Dört akademisyenin (iki profesör, iki doçent) imzasını taşıyan raporda, D.K.’nin saldırı sonrası Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) geliştirdiği, bu durumun yaşanan cinsel saldırının bilimsel göstergesi olduğu, “geç bildirim = rıza” yorumunun tıbben geçerli olmadığı ve alkol kullanımının rıza üretmeyecek düzeyde olabileceği vurgulandı.
Ancak Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin beraat kararını yerinde bularak istinaf başvurusunu reddetti. İstinaf kararında, Muğla’daki mahkemenin tüm delilleri değerlendirdiği ileri sürüldü. Savunmaya göre ise gerekçeli kararda hem Adli Tıp raporları hem de mağdur lehine tanık anlatımları tartışılmadan dışarıda bırakıldı.
“Beraatin hukuken bir açıklaması yok”
Avukat Nazlı Saygılı’nın bianet’e verdiği bilgiye göre, sonradan Hacettepe Üniversitesi’nin hazırladığı raporda kadının rıza üretemeyecek ölçüde alkollü olduğu belirtildi.
Saygılı şöyle dedi:
“Aslında Muğla’daki bu mahkemenin tutumu tamamen cinsiyetçi bir yerden geliyor. Kadın alkol aldıysa, öncesinde birlikte denize girmişlerse vb. durumlarda sanki bu tecavüzü hak etmiş gibi bir algıyla karar veriliyor. Çünkü bu beraatin hukuken hiçbir anlamı yok.
“Yargı sesimi duymadı”
Mahkeme sürecinin ardından D.K., kendi beyanlarında yaşananların yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ağır bir psikolojik yıkım yarattığını ifade ediyor. Öğretmen bir anne babanın kızı olan ve üniversite eğitimini sürdüren D.K., bir yıldır Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nde, olayla doğrudan bağlantılı olduğu bilimsel raporlarla ortaya konan Travma Sonrası Stres Bozukluğu nedeniyle tedavi görüyor. “Yargı sesimi duymayı reddetti. Tek umudum kamuoyunun bu davaya sahip çıkması” diyor.
“Başka çarem kalmadı”
D.K bianet’e şöyle konuştu:
“Bu kişiler bugün hâlâ birçok üniversitenin yelken topluluklarıyla çalışıyor. Yargının cezasızlığıyla da perçinlenen bu tutum, başka kadın öğrencileri de tehlike altında bırakıyor. Suçun üstü örtülüyor, failler korunuyor.
Verilen beraat kararının ardından ODTÜ’deki tüm öğrenci toplulukları ortak imzayla karara karşı açıklama yayımladı. Hacettepe Kadın Çalışmaları Topluluğu ve yelken toplulukları da tepki gösterdi. 3 Aralık’ta Ankara Üniversitesi DTCF’de okuyan kadın öğrenciler kampüste eylem yaptı. Bu mücadele yalnızca benim değil; üniversiteli kadınların birlikte yükselttiği bir itiraz.
Ben öğretmen bir anne babanın kızıyım. Üniversite öğrencisiyim. Bir yıldır Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nde, yaşadığım saldırıyla doğrudan bağlantılı olduğu bilimsel raporlarla ortaya konan Travma Sonrası Stres Bozukluğu nedeniyle tedavi görüyorum. Maddi gücüm yok, güçlü çevrelerim yok. Sadece adalet istiyorum.
Yargı sesimi duymayı reddetti. Üzerime toprak atılmış gibi hissediyorum. Yargıtay son aşama. Bir yılda hızla gelinen bu noktada, adaletsizliğin onarılması için mücadele ediyorum. Kamuoyuna bu haksızlığı duyurmaktan başka çarem kalmadı.”
Üniversitelilerden tepki
Ayrıca kararın ardından üniversitelerde tepkiler yükseldi. ODTÜ’deki öğrenci toplulukları ortak imzayla beraate karşı açıklama yayımlarken, Hacettepe Kadın Çalışmaları Topluluğu ve çeşitli yelken toplulukları da karara tepki gösterdi. 3 Aralık’ta Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde okuyan kadın öğrenciler kampüste eylem düzenleyerek beraat kararını protesto etti.
D.K.’nin avukatları, yerel mahkeme ve istinaf kararlarının, DNA raporu beklenmeden hüküm kurulması, bilimsel mütalaanın değerlendirilmemesi ve tanıkların seçilerek ele alınması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu belirterek dosyayı Yargıtay’a taşımaya hazırlanıyor.
Erkek Şiddeti Veritabanı, Avrupa Birliği tarafından eş finanse edilen ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) tarafından yürütülen ‘Türkiye’de Katılımcı Demokrasinin Güçlendirilmesi: Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin İzlenmesi Projesi Faz III LOT I’ kapsamında hayata geçirildi.
Veritabanına https://erkeksiddeti.org/adresinden ulaşabilirsiniz.
(EMK)













