Suriye’nin batısında “sahil bölgesi” olarak bilinen Lazkiye ve Tartus vilayetleri ile Hama ve Humus’un kırsal bölgeleri, 6 Mart’tan bu yana Alevilere yönelik etnik temizlik saldırılarına sahne oluyor.
Yeni yönetime bağlı güvenlik güçleri ve beraberindeki silahlı grupların öncülük ettiği bu saldırılar, binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına, ailelerin yok olmasına, ev ve iş yerlerinin yağmalanmasına ve on binlerce kişinin yerinden edilmesine yol açtı. Ancak, saldırıların gerçek bilançosu ve yaşananların tüm boyutları hala tam olarak bilinmiyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin 17 Mart tarihli raporuna göre, Lazkiye’de 795, Tartus’ta 487, Hama’da 262, Humus’ta 13 olmak üzere toplam 1557 sivil hayatını kaybetti. Yerel kaynaklar ise bu sayının çok daha fazla olduğunu belirtiyor.

Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar
Arapça’da “çam ağacı” anlamına gelen Sanubar, Lazkiye kent merkezine yaklaşık 13 kilometre uzaklıkta yer alan bir Alevi köyü. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA’nın 2021 tarihli bir haberine göre, 35 bin nüfusa sahip Sanubar, “Lazkiye kırsalında, deniz ve nehrin çam, okaliptüs ve selvi ormanlarının gölgesinde buluştuğu” bir bölge olarak tanımlanıyor. Sakinlerinin çoğu tarım işiyle uğraşıyor.
Ancak bu bölge, 7 Mart’ta silahların gölgesinde kaldı; insanları öldürüldü, yerinden edildi, evleri yağmalandı. 32 yaşındaki ev hanımı Zeynep*, katliam günü 5 yaşındaki kızı ve kaynanasıyla birlikte oturdukları binanın son katında saklanıyordu. Aynı saatlerde, silahlı kişiler evlerine baskın düzenleyerek eşini, kayınbabasını ve iki kayınbiraderini infaz etti.
Ailesinden toplam 11 kişiyi kaybeden Zeynep, Sanubar’daki tanıklıklarını ve hayatta kalma mücadelesini bianet’e anlattı.

Sanubar’da katliam günü: 7 Mart
Kendinizi tanıtabilir misiniz?
Adım Zeynep. 32 yaşındayım. Ev hanımıyım. 5 yaşında bir kızım var. Sanubar köyünde yaşıyoruz. Katliam sırasında da oradaydık. Eşim ve ailesi tarım işiyle uğraşıyor. Köyümüz genel olarak tarımla geçimini sağlıyor.
Köyünüzde neler yaşandı?
7 Mart Cuma sabahı, saat 08.30 civarında silahlı gruplar köye gelmeye başladılar. Grup halinde, arka arkaya geldiler. İlk gelen grup, petrol rengine yakın tek renkli kıyafetler giymişti. Üzerlerinde bazı yazılar vardı ama okuyamadım. Onlara kim olduklarını sorduğumuzda “Savunma Bakanlığı’na bağlıyız,” dediler.
Evimize girdiklerinde tam anlamıyla bir terör estirdiler. Bize bağırmaya başladılar, erkeklerin ayaklarının arasına ateş ettiler. “Silah ve altınları verin,” diye bağırıyorlardı. “Elinizde ne varsa çıkarın,” dediler. Evi altüst ederek arama yaptılar. Sonra bize “Alevi misiniz, Sünni misiniz?” diye sordular.


3 AYDA 7 BİN ALEVİNİN KATLEDİLDİĞİ İLERİ SÜRÜLDÜ
Suriye'deki Alevi katliamı AİHM önünde protesto edildi
“Tüm Alevileri öldüreceğiz”
İlk gelen grup aramayı bitirip ayrılmadan önce, “Bizden sonra gelenlere, Savunma Bakanlığı’ndan geldiklerini söyleyin,” diyerek gittiler. Kısa süre sonra ikinci grup geldi ve yine aynı soruyu sordular: “Alevi misiniz, Sünni misiniz?” Kayınbabam “Biz Müslümanız” diyerek şehadet getirdi. Ancak onlar “Üst düzeyden emir var, tüm Alevileri öldüreceğiz. Sünnilerle işimiz yok,” dediler.
Birinci grup daha sonra geri döndü. Amaçları para almaktı. İlk aramada bulamadıkları parayı almak için tekrar gelmişlerdi. Ben, kaynanam ve küçük kızım bir odada oturuyorduk. Kapıyı kapatmıştık. Grubun içinden biri geldi ve bizi tehdit etmeye başladı.
“Kızımın başına silah dayadılar”
“Tüm paranızı, altınlarınızı ve silahlarınızı verin,” diye bağırdı. “Bizim elimizde bir şey yok, zaten siz evi arıyorsunuz, ne bulursanız alın,” dedim.
Bu cevabı duyunca, adam kızımın başına silah dayadı ve “Ya şimdi elinizde ne varsa çıkarırsın ya da kızını gözünün önünde öldürürüm,” dedi. O an yalvarmaya başladım. “Bu benim tek çocuğum, ne olur bir şey yapma,” diye ağladım. Sonunda odadan çıkıp evi aramaya devam ettiler. Evde buldukları tüm kimlikleri, cep telefonlarını ve arabamızı aldılar.
İkinci grup, desenli askeri kamuflaj giymişti. Altları bej rengindeydi, üstü ise klasik askeri desenlerden oluşuyordu. Ayrıca, camilerde cihat çağrıları yapıldığını biliyoruz. Gelenlerin arasında İdlib’den siviller de vardı, lehçelerinden bunu anlayabiliyorduk.

“Biz sadece çiftçiyiz”
O gün öğlene kadar sürekli yeni gruplar köye gelmeye devam etti. Ardından emniyet güçlerinden bir araç geldi. Evimize girip olanları sordular. Kayınbabam, “Bize saldırdılar, tehdit ettiler, evimizi altüst ettiler. Bizim silahla işimiz yok, biz sadece çiftçiyiz,” diyerek her şeyi anlattı.
Ancak sonra komşularımızdan öğrendiğimize göre, aynı gün içinde emniyet güçleri, köyümüzde katliam yapan silahlı grupla karşılaşmış ve onlarla selamlaşmışlar. Ardından hiçbir şey yapmadan köyden ayrılmışlar.
“Emniyet güçleri insanları korudu,” diyenler var ama biz tam tersini gördük. Silahlı grupların katliam yaptığını bildikleri halde hiçbir müdahalede bulunmadılar.
“Gördüğümüz manzara karşısında kanımız dondu”
Eşiniz, kayınbabanız ve kayınbiraderlerinizin öldürüldüğü süreç de bundan sonra mı gelişti?
Evet. Öğleden sonra, saat 14.15 civarında, inanılmaz yoğun silah sesleri gelmeye başladı. Evlere rastgele ateş açılıyordu. Bomba mı patlıyordu, silah mı sıkılıyordu, anlayamıyorduk.
Eşim bizi binanın üçüncü katına çıkardı. Bu kat inşaat halindeydi ve burada saklanmamızı söyledi. Birkaç dakika sonra “Allahu Ekber” diye bağıran tek ağızdan yükselen bir ses duyduk, ardından silah sesleri geldi. 10-15 dakika boyunca sessizlik ve korku içinde bekledik.
Aşağı indiğimizde gördüğümüz manzara karşısında kanımız dondu. Kayınbabam yerde yatıyordu, kanlar içindeydi. Eşim ve kardeşleri, oturdukları yerde infaz edilmişlerdi.
Kızım bu manzarayı gördüğü zaman kendini kaybetti ve kendine vurmaya başladı. Ben ise ne yapacağımı bilemedim. Bir yandan onu sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan da kanlar içindeki eşime ve ailesine bakıyordum. Şok içindeydik.

BM: Suriye’de tüm aile fertlerinin katledildiği vakalar var
“Bunları bizim değil, sizin adamlarınız öldürdü”
Saldırganlarla birebir karşılaştınız mı? Onlarla bir temasınız oldu mu?
Dışarıya çıktık. Tam o sırada kapının önüne beyaz bir araba geldi. İçinden birkaç adam indi. Konuşmalarından İdlibli olduklarını anladık. Eve girdiler, cesetlere baktılar ve bize “Bunları kim öldürdü? Gördünüz mü?” diye sordular.
O kadar çok grup gelmişti ki, biz de katillerin kim olduğunu tam olarak bilmiyorduk. Ama ben önceki grupları gördüğüm için “Evet, gördüm” dedim. Bunun üzerine adam bana “Bunları bizim değil, sizin adamlarınız öldürdü” dedi. Hani diyorlar ya işte “rejim kalıntıları” diye, onları kastediyordu. “Evin içinde kamera var mı?” diye soruyorlardı. Ama tabii ki yoktu. Olsa bile çalışmazdı çünkü zaten hiç elektrik yoktu.
Ama katilleri gördüğümü söylediğimde dehşet içinde bana bakmıştı. İçlerinden birinin bana bir şey yapacağından çok korktum. Neyse ki, bir şey yapmadan ayrıldılar.

“Bizi kurtaran kişi Sünniydi, büyük risk aldı”
Daha sonra ne yaptınız?
Bir akrabamız, İdlibli bir arkadaşından bizi kurtarması için yardım istedi. O da kabul edip hızla arabasıyla geldi.
Bana, “O adamlara kimin öldürdüğünü gördüğünü söyledin mi?” diye sordu. “Evet” dedim. Bunun üzerine, “Çabuk buradan çıkmamız lazım, bunlar gözleri dönmüş insanlar. Sizi de öldürürler” dedi.
Hemen başımızı örterek aceleyle evden çıktık. Arabasına bindik ve köyden ayrıldık. Bizi kurtaran kişi Sünniydi ve büyük bir risk alarak bizi kurtardı.
Köyden çıkarken, yol kenarlarının cesetlerle dolu olduğunu gördük. Silahlı kişiler, cesetlerin üzerine basıyorlardı. Bazı evlerin çatılarında keskin nişancılar vardı. Biri cesetlere yaklaşırsa onu da öldürmek için bekliyorlardı. Bu yüzden üç gün boyunca hiç kimse o cesetlere yaklaşamadı.

Şam’da barışçıl gösteriye mezhepçi saldırı
“Cenazeler toplu mezarlara gömüldü”
Sanubar’dan ayrıldıktan sonra köyde neler yaşandığını öğrenebildiniz mi?
Rejim düştükten sonra “Fasil 400” (400. Birlik) adlı bir grup köyümüze yerleşmişti. İnanılmaz katı bir grup. İçlerindeki çoğu kişi Suriyeliydi, lehçelerinden hangi bölgelerden olduklarını anlayabiliyorduk. Aralarında çok az yabancı uyruklu kişi de vardı.
Sadece evimizin bulunduğu bölgede, birebir tanıdığım 200 kişi öldürüldü. Bazıları kurşunlanarak, bazıları ise kafaları kesilerek katledildi.
Biz köyden ayrıldıktan sonra, silahlı gruplar ve onlara destek verenler, öldürülen herkesin cesetlerini toplu mezarlara gömmüş.
Bize ne yas tutmamıza ne de cenazelerimizi gömmemize izin verdiler. Toplu mezarlara gömdüklerini de inkâr ettiler. Ama üçüncü gün, bütün cesetleri toplayıp gömdüklerini öğrendik.
“Kana doyduk, daha fazla kan istemiyoruz”
Son olarak, bir mesajınız var mı?
Eşimin ailesinden 11 kişi katledildi. Kendimizi güvende hissetmiyoruz. Kadınları bile öldürdüler. “Alevi erkekler doğurmasınlar,” diye katlettiler. Arkadaşımın evine gittiklerinde, ona “Arkamızda bir sürü kadını dul bıraktık,” dediler.
Kız kardeşimin kaynanası, yaşlı ve değnekle yürüyen bir kadındı. Onu bile öldürdüler. Köyümüzde 10 yaşında bir çocuğu öldürdüler. Bunların neresi rejim kalıntısı?

İNTİKAM CİNAYETLERİNİ KABUL ETTİ
Ahmet eş-Şara: "Adeletsizce kan dökülmesini veya cezasız kalmasını kabul etmeyeceğiz"
İstediğimiz tek şey, güvenlik. Özellikle “Fasil 400” adlı grubun köyümüzden çıkmasını istiyoruz. Hiçbir şekilde silahlı grup istemiyoruz. Biz sadece güvenlik ve huzur içinde yaşamak istiyoruz. Kana doyduk. Daha fazla kan istemiyoruz. Artık çocuklarımız ölmesin, bu katliamlar sona ersin istiyorum.
Eğer azınlıkların gitmesini istiyorlarsa, kapıları açsınlar, biz de gidelim. Gerekirse göç ederiz, bu toprakları terk ederiz. Ama artık öldürülmek istemiyoruz. Esad yönetimi, 14 yıl boyunca bizi baskı altında tuttu ve korkuttu; sesimizi hiç çıkaramadık. “Biz gidersek, sizi öldürecekler” diyorlardı. Ve öyle de oldu.
*Güvenlik nedeniyle tanığın ismi değiştirilmiştir.
(VC)